TELEVİZYONLAR DİKKAT , İZLEYİCİ GAZA GELİYOR!...

Fehmi KETENCİ 23 Tem 2016

Fehmi KETENCİ
Tüm Yazıları
Çağımızın en etkili kitle iletişim aracı olarak televizyonun bu konudaki egemenliği hala sürüyor.

Çağımızın en etkili kitle iletişim aracı olarak televizyonun bu konudaki egemenliği hala sürüyor. Dünyada televizyon haber aktarımı ve bilgilenebilmek için insanların başvurdukları en güvenilir kaynak, bizde de öyle biliniyor ama televizyonların izlenme oranları üzerinde en etkili programlar; izleyiciyi afyon yutmuş gibi bilinçsizce televizyon izlemeye sürükleyenler, ağdalı, başı sonu belli olmayan diziler, evlilik programları. Televizyonların izlenme oranlarını en çok etkileyen oluşumlardan biri de yandaş ve yandaş olmayan medya olarak adlandırılmaları ve kesin olarak ötekileştirilmeleridir. Özellikle haber kuşaklarında veya haber veya siyasi haber programlarında bu ötekileştirme daha ekin olarak izleyici üzerindeki etkisini hissettirmektedir. Bu oluşum izleyici kitlelerinin ayrışmalarına, gruplaşmalarına da neden olmaktadır.

Haber olarak aktarılanları, canlı görüntüler eşliğinde izlemek, o olayı psikolojik olarak yaşamayı da gündeme getiriyor. O olayı içindeymişsiniz, yanındaymışsınız gibi yaşıyorsunuz. Bunun etkili kılan en önemli uygulama biçimi ise; ekranlarda haber veya haber programlarının kurgusu, haber metinlerinin hazırlanması, o haber programını sunanların mimikleri ve beden dilinin yanısıra, haber programlarına katılan konukların iyi seçilememesin yarattığı olumsuzluklardır. Yazılı basında en etkin yöntem olarak denenen sansasyonel haber ve başlıkların daha da kontrolsüz etki yaratan uygulama biçimine, televizyon yayınlarında sıkça rastlar olduk artık. Ekrana çıkınca veya mikrofonu eline alınca kendini kaybeden, yayın ilkelerini, sosyal yaşamı, özel yaşamı, siyasi terbiyeyi, hak ve hukuku hiçe sayan daranışların izleyiciler üzerindeki olumsuz etkilerinin unutulduğu yayınların toplumda yarattığı travmayı artık görebilmeliyiz.

Kısacası yayınlarda ülkemizin de altına imza koyduğu “Sınır Ötesi Yayınlar Sözleşmesi’ni unutmamalıyız.. Bu yayınlardaki sapmalar, sapkınlıklar ve yayın ilkelerine aykırılıkların tek sorumlusu o yayınlara izin veren yayın kuruluşlarıdır. Onlar bunu rahatlıkla engelleyebilirlerdi, ama genelde yapmıyorlar. Televizyon yayınlarının diğer kitle iletişim araçlarına göre etkisi daha fazla. Ülkemizde ise durum daha da vahim. Kitle iletişim aracı olarak televizyon, insanımızın kanına işlemiş, adeta bir parçası gibi. Onunla yatıyor onunla kalkıyorlar. Ekrandan yansıyan her şeyi hiç aksatmadan izliyorlar ve bir çoğundan da oldukça etkileniyorlar.

Allahı var, ülkemizde  yayın yapan bir çok televizyon ise, insanımızın bu zaafını bilerek adına reyting dedikleri ölçütü yükseltmeye çalışıyorlar. Yayınlarda herşey olabildiğince abartılıyor, bu da zaman zaman psikolojik travmalara neden olabiliyor.

Bu konuda yukarıdaki sözünü ettiğimiz ötekileştirme, haber veya haber programı ve konuklu yorum programları, oluşturduğu olumsuz ortamda giderek kontrolden çıktı. Bunun için ne yapılabilir bilemiyorum ama mutlaka birşeyler yapılmalı ve ivedilikle önlemler alınmalı. Diğer bir başka önemli konu ise, başı sonu belli olmayan, günübirlik yazılan senaryolarla halkın duygularını taravmaya dönüştüren diziler ve ekrandaki yayınlarıyla toplumu olumsuz etkileyen evlilik programlarıdır. Ekrandan yansıyanlardan çoğu zaman izleyici gaza geliyor ve o konuda uzman olup olmadıklarına veya uzman kişilerin bilgileri olup olmadığına bakılmaksızın ekrandan verilen bilgileri, tavsiyeleri, örnek uygulamaları körü körüne benimsiyorlar. Tabiri caizse, tam anlamıyla ekranın gazına geliyorlar, hayatın gerçeklerinden uzaklaşabiliyorlar. Son dönemlerde ülkemizdeki televizyon izleyicileri, ekrandaki zayıf senaryolu dizi furyasına kendilerini öyle kaptırdılar ki, senaryo gereği dizilerde verilen “kocakarı ilacı”, tedavi ve diyet tariflerini alıp deniyorlar, dizideki rolü gereği; psikolog, doktor olanların yine dizideki rolü gereği uyguladıkları yöntemleri bir bir uygulamaya çalışıyorlar. Buna bir dur diyen de yok!... Bu konu burada bitmedi. Ne diyelim!… İşimiz Allah’a kaldı besbelli.