Kahire'de ateşkes görüşmelerinde yeni tur başlarken Gazze

Prof. Dr. Vişne KORKMAZ
Tüm Yazıları
Bir başka pazar günü başka bir Gazze savaşı, Hamas-İsrail çatışması değerlendirmesi için masa başına oturduk ama geçen pazar gününden bugüne değişen fazla bir şey yok. Oysa sahada çok şey değişiyormuş gibi gözüküyor. Öncelikle belirtmeliyiz; geçen pazar günü gerçekleşen Hamas-İsrail- arabulucular arasındaki ateşkes görüşmelerinden bir şey çıkmadı ama masa da devrilmedi. Hala İsrail, Hamas ile görüşmek zorunda. Suriye'de İran diplomatik temsilciliğini vurmaya cesareti olan Netanyahu Hükümeti'nin Hamas ile görüşmeyeceğiz demeye cesareti yok. Sokaklar Netanyahu'yu istemiyor ama…

Bu arada görüşmelerde önceliği esir takasından ziyade ateşkes koşulları almış görünüyor. Bu nedenle Netanyahu, İsrail içerisinde çok eleştirildi. Zira esir takası, rehineler dolayısıyla hassas olan İsrail kamuoyunu rahatlatabilir. Tel Aviv’de hala onbinler Netanyahu’nun istifası için gösteri üzerine gösteri yapıyor. Bu gösterilerin önemini azımsayacak değiliz, zira Knesett’te gerçek bir muhalif duruşun ortaya çıkamadığı günümüzde İsrail sokakları muhalefetin bel kemiğini oluşturuyor ama İsrail toplumunun demokratik değişimi sağlama kapasitesinin çok yüksek olmadığını da görüyoruz. Ayrıca, sadece Netanyahu’nun devrilmesi üzerinden İsrail’i güvensizliklerden kurtarma eylemi için maalesef geç kalındığını düşünenlerdenim.  Gazze savaşı bugünkü halini almadan Netanyahu’nun ipi 7 Ekim’in başarısızlığı üzerinden çekilseydi, durum göstermelik de olsa kurtarılabilirdi. Oysa sokakların kafası 7 Ekim sonrasında doğal olarak karıştı. Belki Netanyahu konusunda karışmadı, Netanyahu’yu istemiyoruz sloganları duyulmaya devam etti ama İsrail’in güvensizliğini nasıl toparlayacağı noktasında kafalar karıştı- açıkçası tüm gösterilere rağmen ben bugün de kafaların bu noktada karışık olduğunu düşünüyorum.- Sonuçta İsrail, Gazze savaşını eski formül üzerinden (işgal, toprakları insansızlaştırma, insanları topraksızlaştırma) kotardı. Bu tür bir formülü uygulayacak biri zaten işin başındaydı; o yüzden İsrail müesses nizamı Netanyahu’yu indir-çıkar yapmadı, yolla onunla devam etti. Bu formülü uygulayabilecek bir savaş kabinesi yaratıldı- ki Netanyahu’nun en ciddi rakipleri de bu kabinenin içinde-. Dolayısıyla kabine dışı hat Likut ve sokaklar, bu formülü değiştirmeyen, değiştirebilseler ne koyacaklarını öneremeyen bir direniş oyununa sıkıştılar. Zaten bunca yaşanandan sonra başka bir İsrail ethosu-yaşam biçimi mümkün mü sorusu, şüpheciler tarafından zaten sorulup duruyor. Elbette her şey mümkündür ve farklı bir İsrail de mümkündür mutlaka ama bu soruya evet, mümkün cevabı verip sokakları bu cevap etrafında birleştirebilen kimse şu anda İsrail siyasetinde yok, varsa da sesi duyulmuyor. Dolayısıyla İsrail, Gazze’de bir kapana yakalanmış görünüyor.

Gazze kapanı

Gazze’de İsrail’in eylemleri İsrail’in güç, güvenlik ve istikrarını artırmayacak, her zaman azaltacak. Bu noktada İsrail eğer kısa sürede gerçek bir başarıya imza atabilseydi, yani Gazze işgalini, şu ana kadar sorunsuz halledebilseydi, söz konusu kapanı işgal üzerinden bir başarı hikayesi olarak kendi kamuoylarına ve dünya kamuoylarına yutturabilirdi. İsrail’in bu noktada da görünür bir başarısızlığına şahit oluyoruz. İşgali, toprakları insansızlaştırma üzerinden gerçekleştirmeye çalışmak İsrail-Filistin sorununda eski bir taktik. Açlığı silah haline getirmek, saldırgan stratejiler açısından direnişi kırmanın en eski yollarından biri ve bu noktada kimse Gazze’de insani yardım için bulunan Dünya Mutfağı çalışanlarının öldürülmesini tesadüf olarak görmüyor. İsrail’in hazırladığı savaş koşulları sadece Gazzeliler için savaşan-sivil ayrımını kaldırmadı, yardım sağlayıcıları açısından da insani yardım-direniş ayrımını ortadan kaldırdı. İsrail, art arda istenmeyen kaza, yapay zeka kullanılarak düzenlenen operasyon yani kastımız yok, açıklamalarını yapsa da sivilleri ve uluslararası insani yardım kuruluşlarını hedef alması kendisinin Gazze’de ilan ettiği amaçlarına uygun oldukça kimseyi tam olarak ikna edemiyor. Buna rağmen Gazze işgal edilemiyor. Gerçek bir soykırımın, insansızlaştırmanın çok güç olduğu zaten söyleniyordu, Gazze’de bu iş daha da zor zira insanların korku ile terk edebilmeleri için uygun bir kabul hattı yok. Ayrıca Hamas’tan temizlendi, operasyon bitirildi denen bölgelerde İsrail silahlı kuvvetleri tekrar ve tekrar pusuya düşmeye devam ediyor. Al Şifa Hastanesi böyle gel-gitlere sahne oldu. İsrail ordusu alanı Hamas’tan temizleme bahanesi ile hastanenin altını üstüne getirdi, sayısız sivil öldü, temizlendi diye çıktı ve sonra geri dönmek zorunda kaldı. Şimdi buradan yeniden arkada sayısız ölü bırakılarak çıkılıyor. Han Yusuf benzer bir hikaye, grildi, güya temizlendi, tekrar pusuya düşürüldü, tekrar girildi şimdi yeniden çıkılıyor. Bu arada geldi geliyor denilen Rafah saldırısı yapılamadı, İsrail Gazze’nin güneyinden kuvvetlerini geri çekmeye başladı- İsrail medyasından kafaların karışık olduğuna dair mesajlar geliyor. Çünkü İsrail için bu çekilmeler ne anlama geliyor bilen yok. Gerçek anlamda Hamas direnişi Gazze’de bitirilemedi ve bu yüzden kimi zaman sonra tekrar girilecek yerlerden çekiliniyor, yani bir fasit daire içerisinde İsrail’de insan kaynağını tüketiyor. 

Güneyden çekilme neyin işareti?

Öte yandan Kahire'de bir araya gelen Hamas-İsrail tarafları arasında ateşkesin koşullarının görüşülmesi bekleniliyor. Eğer burada bir anlaşma sağlanırsa, yazımızın başında da belirtik, ancak ondan sonra bir esir değişimi anlaşması görüşülebilir deniyor. Hamas, ateşkes ile ilgili görüşmeler konusunda var olan kırmızı çizgilerinden geri adım atmayacağını çoktan açıkladı. Buna göre Hamas, İsrail’in Gazze’den çekilmesini ve Rafah üzerindeki baskıyı sonlandırmasını şart koşuyor. Ayrıca, Gazze’ye insani yardımın önünün açılmasına İsrail’in izin vermesi de Hamas’ın öne sürdüğü şartlardan biri. Dolayısıyla Han Yusuf dahil Gazze’nin güneyinden kuvvetleri geri çekmek, kimileri tarafından Rafah’a saldırının ertelendiği şeklinde yorumlandı, Kahire’deki son tur öncesi bir mesaj olarak da görülebilir. Her halükârda İsrail caydırıcılığının gücünden bahsedenlerin kafasında soru işaretleri oluşuyor. Ki, aslında bu soru işaretleri gerçekliği ta kendisi. İsrail caydırıcılığı güçlü değil, 7 Ekim’de aldığı yarayı bir türlü kapatamadı. Hizbullah’ın çok düşük profille, neredeyse dahil olmadığı bir savaşta İsrail, el yükseltme hamlelerinden sonraki adımın getirebileceği tırmanmadan sağ salim çıkabileceğinden emin değil. Toplum şu an militarize, ABD’den stratejik yardım geliyor, buna rağmen durum bu.

İran’ı hedefe koyarak el yükseltme

İsrail, geçtiğimiz hafta elini doğrudan İran’ı hedef alarak yükseltti. Netanyahu hükümetinin bu tür el yükseltmelerde birkaç hedefi olduğu biliniyor. En basitinden bir tırmanma atmosferinde oyun uzuyor, Netanyahu’nun hasretle Kasım 2024 ABD başkanlık seçimlerini beklediği biliniyor. Trump’ın İsrail’e farklı ne sunacağı belirsiz ama İran, ABD ile anlaşabilme ümidini (hala varsa) terk etmek ve nihai hamleyi yapmak zorunda kalabilir. Öyle bir durumda artık İsrail’in nükleer belirsizlik politikası izlemesine de gerek kalmaz. Bu adımlar sahayı değiştirmez ama İsrail’in güçsüzlüğü ile ilgili algıyı biraz kırabilir. Ya da daha makulü Kasım 2024 yaklaştıkça İran İsrail’in direncini çözmek için Tahran ve Tel Aviv’in ikisinin de kazançlı çıkacağı (nasıl olacaksa) bir formülle ilgili Hamas’a baskı yapabilir.  Amaçlı da olsa 2,5 savaş verme olasılığına karşı taktik düzeyde Gazze’de güç azaltımına gitmek zorunda kalan bir aktör için bu tür el yükseltmeler mantıklı mı diye sorulmalı. ABD’nin Gazze savaşındaki gidişattan da İsrail’in el yükseltme çabalarından memnun olmadığı görülüyor. Geçtiğimiz hafta Biden Yönetimi, ilk kez İsrail’in Gazze’deki politikasının geleceğine koşulsuz destek açıklaması olarak görülmeyecek bir şeyler söyledi. Kapalı kapılar ardında Washington’un Katar ve Mısır’ı Hamas’a baskı yapmaları konusunda uyardığını, Kahire görüşmelerinden olumlu bir sonuç çıkması arzusunu gösterdiğini biliyoruz. Ayrıca Demokrat Parti ileri gelenleri, ne zaman kamuoyuna bir mesaj vermek istese ortaya sürdükleri Nancy Pelosi’nin önderliğinde ABD yönetiminden İsrail’e silah sevkiyatını durdurma çağrısı yaptı. Oysa daha yeni yönetim ve Kongre silah satış onayını vermişti. Bakın şu işe… 

Washington’un bakışı

ABD’nin İsrail’e silah satışını kesmek, İsrail’in zayıflıklarını derinleştirmek gibi bir niyeti ya da çözüm önerisi olamaz ama İsrail’in başarısızlıklarından da memnuniyetsiz durumdalar. Gazze savaşı başarısızken, İsrail mesaj verme derdiyle (ben aslında Hamas ile değil Hizbullah ve İran ile savaşıyorum ve tüm bu uzantılara gücüm yeter) İran’ı doğrudan hedef alan eylemlerle, kendisine yönelik riskleri artırıyor. İsrail’in bu riskleri dengeleyebilecek kapasitesi olduğundan Washington emin olsa içi daha rahat olur, Ortadoğu’da oturduğu pazarlık masalarında kendinden daha emin pazarlıklar yapar. Oysa ABD, İsrail’in zayıflıklarını gördüğünden, İran’ın bu Cuma söz verdiği (süre konusunda Tahran çok esnek davrandı, belki yarın, belki 1 hafta, belki 1 ay- siz daha uzun bir süre de ekleyebilirsiniz) cezalandırma cevabının İsrail tarafından sorunsuz karşılanabileceğinden emin değil. Washington, İran ile İsrail için savaşmak istemiyor, İsrail’in yenilgisinin açıkça göründüğü bir sürecin yaşanmasını istemiyor, Gazze savaşına daha fazla “katil” etiketi ile bulaşmak istemiyor. Oysa mucizeler de kolay kolay olmaz. Bu nedenle Kahire görüşmelerinden bir mucize beklenmiyor ama İsrail ve Hamas’ın biraz tansiyon düşürmesi teşvik edilirse, Netanyahu’nu başarısızlığı gibi gösterilebilecek (yanlış zamanda yanlış yerde el yükseltti) ama Netanyahu tarafından içeri ve ABD kamuoyuna satılabilecek (el yükseltilmese Hamas üzerine baskı kurulamazdı) bir sonuç elde edilebilir. Bakalım haftaya pazar, bir sonuç alacak mıyız, yoksa üçüncü tur öncesi ne oldu, onu mu konuşacağız.