90'LARDA YAZ AYLARINDA ÇOCUK OLMAK

Berk MÜHÜRDAROĞLU
Tüm Yazıları
Evetttt ilkbahar tüm güzelliğiyle kendini hissettirmeye başladı. Yaz'a selam diyen bir hava söz konusu bu aralar. Her ne kadar Sonbahar ve Kış insanıysam İlkbahar ve Yaz'ın da kendine has güzellikleri var. Tabii bunaltıcı sıcaklar dışında. Ne kadar şanslı bir coğrafyadayız ki 4 mevsimi yaşayan özel ülkelerden biridir Türkiye.

Bugün Yaz mevsimi kapıda olduğundan 90’lı yıllarda çocukluğunu, 2000’li yıllarda ve halen gençliğini yaşayan bir insan olarak bugün 90’lar yazında çocuk olmak neymiş bir göz atalım. Bu arada asla ve kata yaşlanmaya vaktim yok. Zamansız bir insan olmak yaşam felsefelerimden bir tanesi

60’lı,70’li yıllar Hollywood için neyse, çocukluk ve gençlik için altın yaldızlı yıllar 90’lardır. Güzellikler ve detaylar o kadar çok ki, listeyi oluştururken eleme yapmakta zorlandım. Bir takım ulvi ve uhrevi güzelliklerin başlangıcını çocukluk yıllarında yaşadığımı hatırladım birden 90’lı yılların Ramazan Ayında tasavvuf yaşamına merakım ilgim başlamış olmasıyla birlikte 2000’lerde gönlüm Allah aşkı ile muhabbete dönüşmüştür. 90’ları çok güzel yaşamış bir çocuk olarak o yılların yaz aylarında yaşanan ve yaşayan akılda kalan güzelliklerine uzanıyoruz.

Sinek ilaçlama aracı: Sinek ilaçlama aracı bir 90’lar fenomenidir,

Sinek ilaçlama bilir açıklamak zordur. Onu gören çocuklar, bir pervanenin ışığa uçuşu gibi, kendini bir anda o sis bulutunun içinde bulurdu. Bu da yetmezdi, sürü halinde mahalle mahalle peşinde koşarlardı. Aracın peşinde telef olmamamızın henüz bir açıklaması yok. O sebeple bu maddeyi, akıl almaz ve özel bir jenerasyon olduğumuzun bir sağlaması olarak görebilirsiniz.

Özgürlük hissi: Bugünün çocuklarıyla kıyasladığımızda eve kapalı yaşamıyorduk, genel olarak o yıllardaki, daha sistemli aile tarafından çaktırmadan kontrol edilen kontrollü başıboşluk ve cesur geçen bir çocukluk. Bisikletlerle uzak mesafelere gitmek, çatı ya da bahçe duvar tepelerinde oturmak gündelik normaliteler. Bahar ve yaz aylarında komşu ağaçlarından erik, zerdali, çağla, kiraz aşırmak da cabası. Tek başımıza değil tabii ki. Takım ruhunun ilk tohumları o ağaç tepelerinde ekildi. Bu özgürlüğün en güzel örneklerinden biri de gece arkadaşlarla sözleşip sahilde buluşmaktı. Gece denize girip sonra da sabaha kadar sahilde sohbete dalmak, gökyüzüne bakıp kayan yıldızları beklemek ve dilek tutmak.

Yaz aşkı: Şu anda sizlere Büyükada’da Nizam bölgesinde yer alan köşkümüzün verandasında oturmuş köşe yazımı yazıyorum. Hazır güneş, kuş cıvıltıları yazımı yazarken eşlik ederken ve deniz sesi iyot kokusu ciğerlerime kadar geçmişken ada bülbülü kuşu, karga, kumru sesleri kulağımda armoni haline geliyorken çam ormanlarının o güzel kokusunu hissediyorken aşktan bahsetmemek olmaz. Kumsal, gece, ateş, gitar dörtlüsünün üzerine bir de yaz aşkı eklediyseniz, o yaz Voltran’ı oluşturmuşsunuz demektir. Evet Voltran 90’ların en ikonik çizgi filmlerinden, He-Man, Taş Devri, Heidi, Jetgiller, Ninja Turtles, Thunder Çat, Transformers ve diğerleri en olmaz çizgi filmlerindendi. Ateş başında tatlı tatlı bakışmalar, şarkılara birlikte eşlik etmeler, ilk el ele tutuşmalar.

Walkman: Pantolonun beline kıstıranından bel çantasına atanına kadar herkes için, 90’larda Walkman taşımak bir ayrıcalıktı. Bir “shuffle” özelliği olmasa da; kasetçi abilerimize gider, karışık albüm yaptırırdık. Biraz Yonca Evcimik, biraz Harun Kolçak, biraz Hakan Peker Abone diye, Kendine Gel, 8:15 Vapuru diye sokakları izlettiğiniz yıllar. Yaz aylarında okulda tatil sabah ilk uyandığımda elimi yüzümü yıkar odamdaki müzik setine kaseti takar ve Yonca Evcimik dinlemeden güne başlamazdım. 

El yapımı oyuncaklar ve diğerleri: 90’lar çocukları yaratıcıydı. Kaset kaplarından ev, telden araba, poşetten uçurtma yapardı. Elektrik borusundan tüftüf, dergi kağıdından külah yapan okuyucularım benimle mi? Ve Atarı, Game Boy ve Tetris ve uzaktan kumandalı kablolu yada kablosuz arabaları olan sokakta misket, taso oynayan sahilde paten, kaykay yapan çocuklarıydık. 

Clementine: Bu enteresan Fransız asıllı çizgi film de bizlerin çocukluğunda, hatta bilinç altında önemli yer tutar. Bu çizgi filmi izleyerek büyümüş birine bugün hala “Clementine” ismini söylemeniz tüylerini ürpertmeye yetecektir.

Salçalı ekmek: O dönemlerin, fast food’una tekabül eder. Oyun sırasında karın acıktıysa, oyun arkadaşlarından evi en yakın olanın evine gidilir, tereyağlı ve salçalı ekmek yenir ve oyuna kalındığı yerden devam edilirdi.

Öğle uykusu: Dünyanın en sert tahta divanında yatıp, cırcır böceği eşliğinde hayatın en güzel öğle uykusunu uyumuş olmak. Bodrum ve Çeşme'de çok deneyimledim. 

İskeleden denize atlama: Her ne kadar, iskele üzerinde leopar desenli mayolarıyla güneşlenen subay eşi teyzeleri bu durumdan çok memnun olmasalar da, iskeleden denize atlamak en sevilen yaz aktivitesiydi.

Tost meşrubat, dondurma ve meybuz: Sahilde bir öğle yemeği klasiğidir tost ve kola. Bütün gün suyun içinde kalmaktan dudaklarımızın morardığı, parmaklarımızın buruştuğu ve güneşten omuzlarımızın kavrulduğu gerçeğiyle yüzleştiğimiz andır tost, meşrubat, dondurma ve meybuz arası

Kağıt helva: O zamanlar her bakkalda dondurma dolabı yoktu. Akşam yemeğinden sonra güzelce giyinir, süslenir, sahile inilir, kağıt helva içinde dondurma yenirdi.

Tatil dövmesi: Şimdi her ne kadar o eski fotoğraflara bakıp kendimizden utanıyorsak da, o zamanlar o geçici yaz dövmesini yaptırmak için ne diller döküldü, ne anlaşmalar yapıldı, ne sözler verildi. İzin koparamayanların imdadına ise sakızdan çıkan dövmeler koşardı.

Fame City: İzmir Hilton’nun içinde  ve İstanbul’da Türkiye’nin ilk global alışveriş merkezi olan benim için yeri  ve önemi  bambaşka olan Galleria’nın içinde bulunan Fame City eğlence kulubüne hafta sonları gitmek  olmazsa olmazlarımdandı. 

Bowling: En ikonik arkadaşlarla buluşma sebebiydi. Bowlinge gidiyoruz. 

Özel aktivite kursları: 90’lı yıllarda çocuk olanlar bilir. Aileler çocuklarının yeteneğine göre bir branşlarına göre kurslara yazdırırdı. Ben tenis, piyona vs org kursuna gidenlerdenim. Tenis sporu bana zamanla yaşam sebebi olmaya başladı. Yıllar sonra lisanslı maçlara katılan kupalar alan bir tenisçi olmamı sağladı. 

Saç ördürmek: Dönemin kız çocukları bilirler, burada da yelpazemiz geniş, zira örgülü saç ve aksesuar modelleri denizde kum. Lakin cool’luk skalasında çok ince bir çizgi var. En çok akılda kalan model ise; küt kesilmiş saçın ensesinde bırakılan uzun kuyruk (mantara modeli diyelim). Bu modelin bir sonraki adımı, o kuyruğun oksijenli suyla sarıya boyanmasıydı. Ama zamanında bu da yetmez demiş olabilirsiniz; öyleyse o kuyruğu iple ördürüp boncuk taktırarak, tarzınızı sokağa taşımış olabilirsiniz.

Ören yeri gezme: Eğitim bilinciyle yanıp tutuşan anne babalar, çocuklarını, deniz eğlencelerine gölge düşürüp, tarihi kalıntıların olduğu ören yerlerine götürürlerdi. O zamanlar kimimize işkence gibi geldiyse de, bugün hatırladığımız, akıllarımızdan çıkmayan, iyi ki dediğimiz anılara dönüştüler.

Yazımın başında da dile getirdiğim gibi, liste bir hayli uzun. Ben yad etmekten en çok zevk aldığım anılarımı sizlerle paylaşmak istedim. Umuyorum ki geçmişin güzel anlarını sizin de gözünüzde canlandırabildim. İlkbahar ve Yazın tadını nitelikli çıkarmanız dileğiyle.

GÜNÜN SÖZÜ: HEY GİDİ 90’LAR