Geçen hafta Perşembe günkü yazımda Merkez Bankası'nın seçim öncesinde 500 baz puanlık bir faiz artışına girmesinin çok olumlu olacağından bahsetmiş, eğer bunu yaparsa hem enflasyonist beklentilerin kırılacağı hem de dövizdeki artış trendinin sonlanacağını söylemiştim. Faiz artışının toplumsal getirisi toplumsal maliyetinden daha fazlaydı ve bu konuda kamuoyunda bilinen iktisatçıların hepsi de hemfikirdi.
Bu hafta dünyada para politikası, finansal piyasalar ve enflasyon dinamikleri açısından önemli bir hafta. ABD, AB, İngiltere ve Türkiye Merkez Bankaları faiz kararlarını açıklayacak. Dün (Çarşamba günü) ABD Merkez Bankası FED'in faiz kararı açıklanacaktı (yazıyı yazdığım sırada henüz açıklanmamıştı). Bugün (yani Perşembe günü) TCMB'nin faiz kararı açıklanacak. AB ve İngiliz Merkez Bankaları'nın da kararları bu hafta verilecek.
İslâm inancında ibadetler zahiri olarak insanın Allah'a borcu olarak tanımlanır. Dolayısıyla inananlar ibadetleri yerine getirdiğinde Allah'a olan borçlarını ödediklerini düşünürler. Ancak ibadetlerin Allah'a olan borcu belirten zahiri anlamı dışında bir de batınî anlamları vardır: Her ibadet, eğer hakkıyla yapılırsa, insanın manevi gelişimi ve olgunlaşmasına katkıda bulunur. İbadet eden birisi, bu ibadetlerin manevi etkisini kendi üzerinde hissetmiyorsa, davranış ve eylemlerinde bir değişim gerçekleşmiyorsa, o zaman o ibadet çok da amacına ulaşmış sayılmaz.
Türk ekonomisi 2023 yılında yüzde 4,5 büyüdü. Bununla birlikte gelir dağılımı emek gelirleri aleyhine 2020 yılından beri bozulmakta.
Bu köşenin geleneğidir: Ramazan Ayı'nda her hafta Ramazan'a özel bir yazı yazarım. "Hocam, sen din adamı değilsin, iktisatçısın. Niye bunu yapıyorsun?" diyenlere söyleyeyim: Ben, evet, bir iktisatçıyım, üniversitede profesör ve ana bilim dalı başkanıyım. Ancak bunların ötesinde ben bir Müslümanım. Her Müslümanın üzerine düşen "emr-i bi'l ma'ruf ve nehy-i ani'l münker" yani "iyilikleri emredip / tavsiye edip, kötülüklerden uzaklaştırmak" benim de üzerime farzdır. Aynı zamanda Ramazan Ayı'nda sahip olduklarımızı sahip olmayanlarla paylaşmak en önemli vazifedir. Benim de en büyük varlığım sahip olduğum bilgidir. Bu bilgiyi paylaşmak, iyilikleri tavsiye edip kötülüklerden sakındırmak isterim.
Bugün sizlerle son açıklanan büyüme verileri hakkında görüşlerimi paylaşacağım. Mahallede, çarşı pazarda, okulda beni tanıyan herkesin sorduğu soru şu? Türkiye büyüyorsa benim cüzdanım nasıl küçülüyor? Tabii burada kastedilen fiziki anlamda cüzdanın küçülmesi veya parasal değer olarak maaş ve gelirlerin azalması değildir: Maaşlı çalışanlar, küçük esnaf ve emekliler reel satın alma güçlerindeki azalmadan şikayetçiler. Dilerseniz ilk önce büyüme verilerini özetleyeyim. İlk önce harcama kalemlerine göre, daha sonra da üretim sektörlerine göre büyümenin nasıl gerçekleştiğini ele alalım. Sonra yorumlarız.
Geçen yazıda makro iktisadi politikaların istikrara kavuşması için Mart 2024 seçimlerinin sonunu beklememiz gerektiğini söylemiştim.
Perşembe günü Merkez Bankası faiz kararını açıkladı: Politika faizi yüzde 45'te sabit tutuldu. Merkez Bankası'nın yıl sonu enflasyon tahmini de sabit tutuldu: Yüzde 36. Bu tahminin üst limiti de yüzde 42 düzeyinde sabit olarak devam etmekte. Bugün öncelikle Merkez Bankası'nın faiz kararına değinip yorumlayacağım. Daha sonra ise bu politika tercihinin kritik noktası olan yerel seçimler ile ilgili tahminlerimi ve alternatif senaryoları değerlendireceğim.