KADERE BAK

Berk MÜHÜRDAROĞLU
Tüm Yazıları
Kader problemi insanlık sorunudur. İnsanî bir meseledir. Bidayetten beri konu ile pek çok düşünür ilgilenmiş, ancak günümüze değin bir çözüme ulaşılamamıştır. Bu nedenle çok fazla teknik ayrıntıya, kelamî tartışmalara ve fikir ayrılıklarına girmeden, tarihi müktesebatı da dikkate alarak konuyu bugünün insanına dokunacak şekilde yazmayı deneyeceğim. Konunun odak noktası insanın nasıl bir varlık olduğu sorusunun cevabındadır. İnsan eli kolu bağlı mahkûm bir varlık mıdır? Yoksa iş yapmakta çeşitli seçenekleri olan hür bir varlık mıdır? Allah'ın her şeye gücü yettiğine göre insan gücü neye yetmektedir? İnsan bir şeye gücü yetmeyen aciz bir varlıksa iradenin ve aklın olmasına gerek var mıdır? Sorumlu bir varlık mıdır? Yeryüzünün "halife"si olarak yaratılan insan; dağın, taşın ve hiçbir varlığın kabul etmediği sorumluluğu neden üstlenmiştir?

Bu ve benzeri soruların doğru cevabı, insan kurulmuş bir varlık olmayıp, yapıp etmelerinde özgür ve sorumlu bir varlık olması şeklindedir. Aksi olsaydı sorumsuz bir varlık olurdu. Âlemde insanın davranışları da dâhil olan ve olacak işler Allah tarafından tespit edilip takdir edilmişse bu durum Allah’ı atıl bir varlık konumuna düşürür. Hâlbuki Kur’an Onun her an yeni bir iş ile meşgul olduğunu söylemektedir. (Rahman: 29) Şayet bizim için kurgulanan, tespit edilen davranışların dışında hareket etme imkânımız olmasaydı iradenin, özgürlüğün ve sorumluluğun anlamı da olmazdı. Şu halde klasik kader anlayışı insanın varoluşunu anlamsız kılmakta ve Allah’ı da işsiz güçsüz bırakmaktadır. Allah insanı akıllı, hür ve sorumlu bir varlık olarak yaratmıştır. Eğer insan daha önceden kendisi için tayin edilmiş bir rotayı takip etmek veya kendisi için yazılan senaryodaki rolü oynamak durumunda ise iradeli ve iradesiz davranışlarının bir anlamının olmayacağı gibi sorumluluğunun ve Allah’ın kâinata müdahale etmesinin de bir anlamı kalmayacaktır. Kaldı ki biz her an Allah’a dua ederiz yani O’nun bizim için yeni bir şey yaratmasını isteriz.

Kader kelimesi Kur’an’da; ölçme, güç yetirme, kaza ve hüküm, ölçerek tayin etmek, rızkı daraltma, her şeyin olduğu gibi kılınması gibi anlamlara gelmektedir. Ayrıca ezelden ebede kadar Allah’ın irade ettiği külli hükme ve evvelden ölçüp biçip hüküm vermeye de kader denmektedir. Kaza ve kader kelimelerinin literatürde birbirlerinin yerine kullanıldığı olmuştur. Tanımı şöyle yapılmıştır, “Kaza, Allah’ın ezelde bütün eşyanın gelecekte ne şekilde olacağını bilmesidir. Kader ise bu eşyanın Allah’ın ezeldeki eşya ile ilgili ilmine uygun olarak icat edilmesidir. “Kader konusunda yapılan tartışma, kâinatın belli bir düzen dâhilinde Allah tarafından yaratılmasında değil, yaptığı fiillerden lehte ve aleyhte sorumlu olan insanın, bu yaptıklarının ezelde tayin ve tespit edilip edilmediğinde odaklanmaktadır. Eğer kaza ve kader, “kâinattaki ilahi kanunlardır.” şeklinde anlaşılsaydı tartışma çıkmayabilirdi. Şu halde, kader, varlığın sınırlarını belirtmektir. Kâinat hakkında Allah’ın koyduğu yasalardır, ölçülerdir. Bunun için her şeyin bir ölçüsü, miktarı ve uyduğu bir nizamı vardır.” (Ahmet Akbulut, Sahabe Dönemi İktidar Kavgası, s: 276) denilebilir. Kur’an-ı Kerim’de birçok yerde geçen kader kelimesi ve türevlerinin eksenini “bir ölçü dâhilinde tayin etmek, her şeyi bir ölçü ve nizama göre tanzim etmek.” anlamı oluşturmaktadır. Böyle olunca kader kelimesinin Kur’an’daki anlamları ile Hz Peygamber’den sonra ortaya çıkan ve değişik görüşler neticesinde terimsel bir anlam kazanan kader kavramının hiçbir ilgisi yoktur. Bugünkü “kaza ve kader” telakkisi Muaviye’nin maharetinin ürünüdür. Kader ve cebr inancını Emevilerin icat ettiğine tarih şahitlik eder. Müslümanların cebre inanmakla her türlü sorumluluktan kurtulacaklarını, çaba gösterme ve eleştirme gibi bir mesuliyetlerinin kalmayacağını, Emevilerin ihdas ettiğini tarih bütün çıplaklığı ile ortaya koymaktadır. (Ali Şeriatî, Dine Karşı Din, s: 27)

Halk arasında ve geleneksel dini literatürde; Kur’an’dan çok da dayanağı olmayan ve özgür iradeyi yok sayan bir kader anlayışı söz konusudur. Bu anlayışı özetle ifade etmek gerekirse, Allah’ın her şeyi ezelden takdir ettiği ve değişmeyen alın yazısıdır kader. Kulun Allah’ın takdiri karşısında bir tasarrufu ve takdir edilene boyun eğmekten başka yapacağı bir şey yoktur. Tedbir alsak bile takdir tedbiri boşa çıkartır. Tedbirin de bir anlamı yoktur. Başımıza gelene kuzu kuzu boyun eğip olayı kabullenmek durumundayız. Külli irade cüz’i iradeyi yok eder. Bu anlayışın tezahürünü, “Kader kurbanı”, “Kader mahkûmu”, “Kaderin oyunu”, “Alın yazısı” gibi halk deyişlerinde görürüz. Bu inancın arkasında yatan şudur: Bu olan biten benim seçimim değildir. Allah’ın benim için önceden takdir ettiği şeylerdir. Tedbir dâhil ne yaparsam yapayım sonuç değişmez. Şu halde takdir tedbiri bozuyorsa tedbir almanın bir anlamı yoktur.

Fişekhane’de İtalyan lezzeti

Geçtiğimiz günlerde öyle bir lezzet noktası ile tanıştım ki size bunu aktarmak isterim. Rotam İstanbul Fişekhane Il Forno Ristorante, 2013 yılından beri edinilen İtalyan mutfağı deneyimini lezzetli ve olağanüstü fine-dining konsepti ile taçlandırıyor. Taze ve yüksek kaliteli malzemelerle karakterize edilen lezzetleri gerçek İtalyan mutfağı severlere sunuyor. Rahat, davetkar atmosferi eşliğinde, sevdiklerinizle unutulmaz anlarda buluşup, bir sonraki yemeğin planını yapmaya başlıyorsunuz. Usta şeflerin mutfağında doğmuş Akdeniz esintisi, masanızdan zihninize hoş bir anı olarak kalacak. Zarafeti anahtar kelime kabul eden Il Forno Ristorante, gözle görülür ya da görülmez her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünmüş. Il Forno Ristorante markası, tatmin edici seçenekleri, servisi ve üstün müşteri memnuniyeti ile tam bir keyif mutfağına dönüşüyor.

Misafir merkezli bir servis hizmeti sağlayan mekan. Güvenilirliği kanıtlamış her damak zevkine hitap eden, en çok tercih edilenler arasında yerini aldı bile. Sevilen ve saygın bir marka kimliğini her daim sürdürebilir olmak amaçlarından bir tanesi, fine-dining konseptli sektörde gastronomi trendlerine öncü olan yenilikçi ve zengin içerikleriyle ilham vermek de diğeri ve de İtalyan stiliyle hayranlık uyandıran bir marka olmak. Ben diyorum ki yolunuz Fişekhane’ye düşerse mutlaka düşmeli yolunuz Il Forno Ristorantenin lezzetlerini, lütfen deneyimleyin.

GÜNÜN SÖZÜ: YAZ GELİYOR