ACİZ VESİKASINDA VERGİLEME

Bora YARGIÇ 07 May 2024

Bora YARGIÇ
Tüm Yazıları
Şüpheli Alacaklar, Değersiz Alacaklar ve Vazgeçilen Alacakları alacağın tahsil edilememesi durumunda vergi ve gider boyutlarıyla gündeme gelir.

Ticari hayatta, alacağını tahsil edilemeyen veya tahsili şüpheli hale gelen alacaklar dolayısıyla vergi mükelleflerinde borç ödemeden aciz vesikası da gündeme gelir. 

Vergi Usul Kanunu ve İcra İflas Kanunu boyutlarıyla aciz vesikalarını bugünkü yazımda değerlendirelim…

ACİZ VESİKASI NEDİR?

İcra İflas Kanunu'nun 143/I’de aciz vesikası tanımlanmış. Aciz vesikası (belgesi); “haczedilen malların paraya çevrilmesi sonunda, alacağı tamamen ödemeyen alacaklıya (ve bir sureti de borçluya) icra memuru tarafından verilen ve takip konusu alacağın ödenmemiş olan miktarını belirten bir belge”dir.

ACİZ VESİKASININ SAĞLADIĞI HAKLAR 

Aciz Vesikası; İcra İflas Kanunun 105. maddesindeki vesika borçlunun haczi kabil malı bulunmazsa haciz tutanağı da aciz vesikası hükmünde olup borcun kabul edildiğini gösteren senet mahiyetinde olup alacaklıya Kanunun 277. maddesinde yazan hakları sağlar. 

İcra İflas Kanunun 277. maddesinde belirlenen haklar, borçlu tarafından yapılmış bazı işlemlerin iptali için alacaklılarca dava açılabilmesi olduğunu hatırlatalım.

ŞÜPHELİ HALE GELEN ALACAK İÇİN KARŞILIK NE ZAMAN AYRILACAK?

Vergi Usul Kanunu’nun 323’ncü maddesi uyarınca ticari kazancın elde edilmesiyle ilgili olmak kaydıyla dava veya icra safhasındaki alacaklar şüpheli alacak sayılmaktadır. Anılan maddenin devamında ise şüpheli alacaklar için değerleme gününün tasarruf değerine göre pasifte karşılık ayrılabileceği ifade edilmektedir.

Bu kapsamda, şüpheli ticari alacaklar için alacağın dava veya icra safhasına geldiği hesap döneminde karşılık ayrılabilmektedir. 

Alacağın şüpheli hale geldiği hesap döneminden sonraki hesap dönemlerinde alacağa karşılık ayrılıp ayrılmayacağı hususunda ise farklı görüşler mevcuttur. 

Konuya ilişkin Maliye Bakanlığı tarafından verilen görüşler incelendiğinde idarenin şüpheli alacaklara ilişkin karşılığın sadece alacağın dava veya icra safhasına geldiği dönemde ayrılabileceği görüşünde olduğu anlaşılmaktadır.

Danıştay’a intikal eden ihtilaflar sonucu verilen kararlara ise iki farklı görüşe yer verilmektedir. Bu görüşler aşağıdaki gibidir:

- Şüpheli alacak karşılığı ayrıma ve kurum kazancından düşme tarihinin mükelleflerin ihtiyarına bırakılması, onları en çok kar sağladıkları yılda şüpheli alacak karşılığı ayırma yoluna iteceğinden şüpheli alacak karşılığın istenilen yılda değil ancak alacağın şüpheli hale geldiği yılda ayrılabilecektir.

- Vergi Usul Kanunu’nun 323’ncü maddesinde alacağın şüpheli hale geldiği tarihte karşılık ayrılmasını zorunlu kılan bir hükme yer verilmemiştir. Önemli olan alacağın maddede gösterilen niteliklere sahip olup olmadığı hususudur. 

Dönemin değişmesiyle alacak şüpheli olma niteliğini kaybettiği kabul edilemeyeceği gibi, alacağı şüpheli hale geldiği dönemin geçirilmesi halinde yeni değerleme günlerinde de tasarruf değerini muhafaza edecek olan alacak için karşılık ayırma imkanının ortadan kalkacağının kabulü, Kanunda öngörülmeyen bir nedenle Kanunla tanınan bir hakkın bertaraf edilmesi anlamına gelecektir. Bu nedenle alacak için takip eden dönemlerde karşılık ayrılabilecektir.

Bilgimiz dahilinde olan kararlarının önemli bir kısmında ise şüpheli alacak karşılığın istenilen yılda ayrılamayacağı ifade edilmektedir. Danıştay Dava Daireleri tarafından verilen kararlarda da bu görüşün hakim olduğu görülmektedir.

Yukarıda yer alan açıklamalarımız kapsamında geçmiş hesap dönemlerinde ayrılan ve matraha ilave edilen karşılıklara ilişkin cari hesap döneminde karşılıkların revize edilerek gider yazılması halinde eleştiri konusu yapılması ihtimalinin yüksek olduğunu belirtmek isteriz. 

Son dönem yargı kararları dikkate alındığında konunun yargıya taşınması durumunda şirket lehine sonuçlanma ihtimalinin de düşük olabileceğini hatırlatalım. 

DEĞERSİZ ALACAKLAR AÇISINDAN DEĞERLENDİRME

Vergi Usul Kanunu’nun 322. maddesinde kazai bir hükme veya kanaat verici bir vesikaya göre tahsiline artık imkan kalmayan alacaklar değersiz alacak olarak    tanımlanmış ve söz konusu alacakların bu mahiyete girdikleri tarihte tasarruf değerlerini kaybedeceği ve mukayyet kıymetleriyle zarara geçirilerek yok edileceği belirtilmektedir. 

Vergi mevzuatı açısından bir alacağın değersiz alacak olarak değerlendirilebilmesi için gerekli olan kanaat verici vesikaların neler olduğu hususunda kesin bir hüküm bulunmakla birlikte gerek Danıştay’a intikal eden ihtilaflar sonucu verilen kararlara gerekse Gelir İdaresi tarafından verilen muktezalara göre aşağıdaki belgeler kanaat verici vesika olarak kabul edildiği görülmektedir.

• Borçlunun gaipliğine ilişkin mahkeme kararı ve buna bağlı olarak herhangi bir malvarlığının bulunmadığına dair resmi makam belgesi.

• Borçlunun herhangi bir mal varlığı bırakmadan ölümü ve mirasçıların da mirası reddettiklerine dair resmi belgeler.

• Borçlunun alacaklı tarafından açılan davayı kazandığına dair mahkeme kararı.

• Mahkeme huzurunda alacaktan vazgeçildiğine ilişkin olarak düzenlenmiş belgeler.

• Alacaktan vazgeçildiğine dair konkordato anlaşması.

• Borçlunun, ülkeyi dönmemek üzere terk ettiğini belirleyen gazeteler ve bunu doğrulayan resmi makam belgeleri.

• Borçlunun dolandırıcılıktan mahkum olması ve herhangi bir malvarlığı bulunmadığını belgeleyen resmi evrak.

• Medeni Kanununa göre mahkemelerce borçlu hakkında verilen gaiplik kararı.

• Borçlunun adresinin saptanamaması nedeniyle icra takibat dosyasının kaldırıldığını gösteren icra memurluğu yazısı.

• Borçlunun ölümünü ve mirasçılarının bulunmadığını kanıtlayan resmi soruşturma belgesi.

• Gerek doğuşu gerekse vazgeçilmesi bakımından belli ve inandırıcı sebepleri olmak

şartıyla alacaktan vazgeçildiğini gösteren anlaşmalar.

• Ticaret mahkemesince borçlu hakkında verilmiş ve ilgili masa tarafından tasfiyeye tutulmuş bulunan iflas kararına ilişkin belgeler.

Alacağın haciz yoluyla takibi neticesinde verilen aciz belgesi ise takibin yapıldığı dönemde borçlunun ödeme kabiliyeti olmadığını gösteren bir belgedir. 

Bu belge ile alacaklı borçlunun ödeme kabiliyeti kazandığı an takibe geçip alacağını tahsil edebilir. Ayrıca aciz vesikasına bağlanan alacaklar için zaman aşımı söz konusu değildir. 

Dolayısıyla aciz vesikası alacağın tahsil imkanı ortadan kalkmadığından bu belge ile alacağın değersiz alacak olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığı düşüncesinde olduğumu belirtelim.