AH GÜZEL İSTANBUL'UM!...

Fehmi KETENCİ 09 Tem 2016

Fehmi KETENCİ
Tüm Yazıları
İstanbul denince akla bir çok güzelliklerin bir arada olduğu, sosyal yaşamı ile dünyanın en renkli mozaiğine sahip bir şehir gelir.

İstanbul denince akla bir çok güzelliklerin bir arada olduğu, sosyal yaşamı ile dünyanın en renkli mozaiğine sahip bir şehir gelir. Ülkemizde hemen hemen herkes İstanbul sosyal yaşamına özlem duyar. Anadolu’da yaşayanlar için ise İstanbul, öncelikle iş ortamının en bol olduğu bir kent olmanın yanısıra güzel şeylerin yaşanabileceği gizemli bir yer olarak rüyalarına giren hayal şehirdir.

Aynı duyguları ben de yaşadım. Lise bittikten sonra yüksek öğrenimim için İstanbul’a geldim. Yaklaşık ellialtı yılını İstanbul’da geçirmiş, tüm değişimi günü gününde yaşamış bir İstanbullu olarak şu an gelinen durumdan pek hoşnut olmadığımı söyleyebilirim. Eski İstanbul’u çok özlüyorum. Bir dönem kontrolsüz göçe maruz kalan, bunun sonucu olarak siyasal egolara feda edilen kontrolsuz ve plansız yapılaşma bu güzelim kenti yaşanamaz hale getirmiştir.

Bugün, on beş milyonun üzerindeki nüfus yoğunluğu ile Avrupa’da bir çok ülke büyüklüğünde olan İstanbul için, yönetim, yerleşim ve idari açıdan bir çok düzenlemenin yapılması zamanı çoktan gelmiş de geçiyor. Kültür varlıklarımızın en önemli eserlerine ev sahipliği yapan, kültürümüzün en gizemli anılarını saklayan, asıl önemlisi; tüm dünyanın gözü üzerinde olan bu güzelim kentin, bugün geçmişine ağladığını rahatlıkla hissedebiliyoruz. Giderek kaybolan tarihi dokusu ve bağrına saplanan ve hızla artan sevimsiz gökdelenleriyle, plazalarıyla pek mutlu olduğu söylenemez.

Kontrolsuz yapılaşmaya feda edilen tarihi yapısından elimizde neler kaldı ki!…Tarihe dayanan ve İstanbul’un simgesi olan o muhteşem eserlerinden bir çoğu hala dimdik ayakta ama, giderek kaybolan, yok olan tarihi yapıları, eserleri anlatmakla bitmez. Her köşesinde bir tarih yatan, aynı anda dört mevsimin yaşanabildiği İstanbul’da İstanbullu gibi yaşayabilme özlemini duyanların sayısı giderek artıyor. Eski İstanbul’da sosyal yaşamın da çok özel kesitleri vardı. Eğlence yerleri, piknik alanları, boğaz, Beyoğlu, Adalar ve Çamlıca bir başka güzeldi!

Eski İstanbul’u yaşayanlara sorarsanız anlatacakları ve hayıflanacakları çok şey duyarsınız. Özellikle giderek yok olmaya yüz tutan yeşil alanları ve tarihi dokusunu oluşturan kültür varlıkları özlemin gözyaşlarına mahkum edilmiş gibi.. Kontrolsüz yapılaşma, hızla kaybolan yeşil alanlar, yerleşim dağınıklığındaki plansızlıklar ve yaşam alanlarının nefes alamaz hale gelmiş olması İstanbul için en önemli sorunlardan biri. Bu köşemizde İstanbul’u sık boğaz eden trafik sorunundan burada bir kez daha söz etmeyeceğiz. Ancak tam bir sorunlar yumağı ile boğuşan İstanbul’un hızla düzeltilmesi lazım. Yapılan hataların izlerini silmek uzun yıllar gerektiriyor. Ama, en azından o çarpık yapılaşmanın, betonlaşmanın yayılmasına dur denilmelidir. Şimdi ise bir başka derdine yanmaktadır güzel İstanbul. Bir çok bölgesinde bağrına saplanan gökdelenler ve plazaların yarattığı çözümsüzlüğe ağlamaktadır. Hız kesmeden, hatta artarak devam eden yapılaşmalarla, İstanbul giderek yok olmaya yüz tutan yeşil alanlarının betonlaşmaya feda edilmiş olmasının kaygısını yaşamakadır. Bu konuda, İstanbul’la ilgili planlama hataları, kontrolden çıkmış, haddini aşmıştır. İstanbul bir nostalji şehridir. Burada unutamayacağı anıları yaşayan bir çok kişi vardır. İstanbul, üzerinde taşıdığı tüm özellikleri her dem muhafaza edebilmiş, dünyanın ender metropollerinden biridir.

Bugünkü İstanbul’da yaşadıklarımızdan, İstanbul’a yapılanlara sessiz kaldığımız için, “aman sen de” deyip görmemezlikten geldiğimiz için, biraz da biz sorumluyuz unutmayalım! Son söz olarak; Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın İstanbul’la ilgili söylediklerine kulak verelim; “...İstanbul'a çok yanlışlar da yaptık. Ucube inşaatlarla İstanbul'un güzelliğine bizler de zarar verdik... “