​NE DE SEVERLERMİŞ ERDOĞAN'I!

Doç. Dr. Can CEYLAN
Tüm Yazıları
Türkiye, 16 Nisan'daki siyâsî târihinin en önemli virajına doğru giderken, demokrasinin vazgeçilmezi olan karşıt görüşler de arz-ı endam ediyor.

Türkiye, 16 Nisan’daki siyâsî târihinin en önemli virajına doğru giderken, demokrasinin vazgeçilmezi olan karşıt görüşler de arz-ı endam ediyor. Her ne kadar bir tarafta “Evet”, diğer tarafta “Hayır” diyenler olmak üzere iki taraf varmış gibi gözükse de, her iki tarafın içinde genel söylemin alt başlıklarını dillendiren kesimler de var.

Her şey bir tarafa, özellikle hayırcıların söylemlerinin merkezine aldıkları husus, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bizzat varlığıdır. Cumhurbaşkanı Erdoğan, onların âdeta yegâne siyâsî mühimmâtıdır. Ancak kim derdi ki, başta CHP olmak üzere HDP, FETÖ, PKK, Aydınlık, Sözcü ve benzerlerinin oluşturduğu şer cephesi, “Erdoğansız bir Türkiye” için endişelenecek! Referanduma bir aydan fazla bir süre olmasına rağmen laf dönüp dolaşıyor, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yine merkezde olduğu bir söyleme geliyor: “Evet” çıkarsa Erdoğan’dan sonra ne olacakmış!

Öyle ya, “artık muhtar bile olamaz”dan “seni başkan seçtirmeyeceğiz” lafları arasında sarf edilen “hırsız”, “başçalan”, “Ermeni tohumu”, “İsrail’in çocuğu” gibi iftirâ dolu, buram buram ırkçılık ve nefret suçu kokan ifâdelerle ithâm edilen Cumhurbaşkanımız, neden bu şer cephesinin vazgeçilmezi oldu? Aynı cephede “Yeter ki Erdoğan gitsin, ülke bölünse de olur” diyenleri de gördük. Ne varlığını ne de yokluğunu istemiyorlar.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, siyâsî hayâtında geldiği her makâma hakkıyla ve demokratik yollarla geldi, ama şer cephesi tarafından asılsız bir diktatörlükle suçlandı. “Bir oy verelim, diktatörü indirelim” pankartını açanlar, seçimle diktatör indirilebileceğini bilmeyecek kadar kör ve câhildi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’a çelme takıp Türkiye’yi düşürmek isteyenler, başka konularda birbirlerini boğazlasalar da, şer cephesinde müttefik oluyorlar. Ancak meselenin Erdoğan olmadığını anlamamışlardı ve hâlâ anlamış değiller. Bu ince nüansı fark edemeyenler, şimdi “Erdoğan’dan sonra ne olacak peki?” diye yine tutarsız bir soru soruyorlar. Ne kadar da seviyorlarmış Erdoğan’ı!.. Bu sevgilerini söylemek için acaba neden on beş yıl beklediler? “Daha önceleri neredeydiniz” şarkısını hatırlamadan edemiyor insan!

Ama bunların derdi, sevgilerini göstermek, memleketin geleceğini düşünmek falan değil. Öyle olsaydı hiç olmazsa Anayasa değişikliğinin yazım sürecinde komisyona katılır, destek verirlerdi. Şer cephesinin son ürünü olan bu “sevgi dolu” soru, tam bir Truva Atı’dır. Bu sorunun amacı, “Evetçi” tarafın aklını bulandırmaktır.

Bu soruyu duyup da ciddiye alma niyetinde olanlar bilmelidir ki, mahkemenin kadıya mülk olmaması gibi, ne bu memleket ne de bu devlet Cumhurbaşkanı Erdoğan’a mülk değildir. 

Kendi siyâsî görüşlerinin dayanak noktası olan ve “millî şef” gibi sıfatlarla dışa vurdukları “tek adam” heveslerinin diğer siyâsî görüşler için de vazgeçilmez olduğunu zannediyorlar.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’a olan “hayranlık ve sevgi”lerinin ifâdesi olan bu soru, aynı zamanda âcizliklerinin, vizyonsuzluklarının, plânsız ve programsızlıklarının da itirâfıdır. Nedense “Erdoğan’dan sonra biraz varız” ya da “Erdoğan yoksa biz varız” diyemiyorlar, çünkü hiç olmadılar.