CHP- DEM İLİŞKİLERİ, İÇ ÇEKİŞMELER, SENARYOLAR

Faruk AKTAŞ 15 Şub 2024

Faruk AKTAŞ
Tüm Yazıları
Denilebilir ki, son çeyrek asırda başını ABD'nin çektiği batı blokunun Türkiye'de en yoğun ilgi gösterdiği iki seçim 31 Mart 2019'daki yerel seçimler ve Mayıs 2023'te yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimleriydi.

Batının bu iki seçim ile ilgili hesabı, ilkinde AK Parti’ye büyük darbe vurmak ikincisinde de o darbenin yarattığı etkiyle Erdoğan’ı indirmekti.

Tüm muhalefet cephesi bu eksende şekillendirildi.

Muhalif kamuoyu da bununla motive edildi.

İlk seçimde beklenti kısmen de olsa gerçekleşti.

AK Parti’nin yönetimindeki başta İstanbul ve Ankara olmak üzere birçok büyükşehir muhalefetin yönetimine geçti.

Ancak ikinci seçimde asıl hedeflerine ulaşamadılar.

Erdoğan yeniden Cumhurbaşkanı seçildi.

Amacına ulaşamayan batının ilgisi ve etkisi azalınca muhalif cephe dağıldı.

Her parti kendi yolunu belirleme arayışına girişti.

İYİ Parti’nin bu süreç ile ilgili “hür ve müstakil” tabiri süreci en doğru ifade eden tanım oldu kanımca.

Bu tanımdaki “müstakil” tabiri “tek başınalığı” ifade ederken “hür” tabirinin ise “dış etkilerden kurtulma” amacıyla kullanıldığını düşünüyorum ki bu kararın siyasi partilerin yol haritalarını belirlerken özgün davranmaları açısından oldukça önemli olduğu kanısındayım.

İYİ Parti’nin ardından altılı masanın diğer küçük bileşenlerinin de benzer bir süreç içine girdiklerini söylemek mümkün.

Burada HDP/DEM ve CHP’ye ayrı bir alan açmak gerek.

HDP tarafında ilk çıkışı Kandil yaptı.

HDP’nin muhalefet cephesiyle hareket etmesi talimatlarını kendileri vermiş olmalarına karşın yenilginin faturasını HDP’nin yönetimine ödettiler.

HDP’de eş başkanlar ve bazı yöneticiler gitti, partinin ismi değiştirip DEM’e dönüştürüldü.

Bu kanadın önemli isimlerinden ve her iki seçim sürecinde de Kandil ile aynı pozisyonda yer alıp HDP’yi muhalefetle ortak hareket etmeye yönelten Selahattin Demirtaş da akıllı bir hamle yaparak, henüz hesap verme sürecinin başında ön aldı ve “bir süreliğine siyasetten çekildiğini” açıkladı.

Yeni yerel yönetimler yaklaşırken HDP/DEM cephesinde ciddi iç çekişmeler baş gösterdi.

Kandil’e yakın kanat, muhalefet cephesinin dinamosu CHP ile ortak hareket etmeyi savunurken İmralıcı diye tabir edilen kanat ise tek başlarına hareket etmelerinin CHP’nin birçok belediyeyi kaybetmesini sağlayacağı için bu durumu, bundan memnuniyet duyacağını düşündükleri hükümet ile ilişkileri düzeltmek için vesile olarak kullanma çabasına girişti.

Hatta HDP/DEM’deki bu kanat, bunun yeni bir “çözüm süreci” için de kapı aralayabileceği kanaatindeydi.

Bu yaklaşımı ilk seslendirenlerden birisi 8 yıllık suskunluğunu bozan Leyla Zana oldu.

Ardından Ahmet Türk’ten onu destekleyen açıklamalar geldi.

Bu süreçte Kandil’den ciddi bir çıkış gelmedi çünkü benzer bir tartışma orada da yürüyordu.

Tüm bunlardan cesaret alan Selahattin Demirtaş, eşi Başak Demirtaş’ın İBB adaylığını gündeme sokarak yeniden siyaset arenasına çıktı.

Daha önce Kandil ile birlikte “çözüm süreci”nin bitirilmesinde etkin rol alıp muhalefet ile ortak hareket eden Selahattin Demirtaş bu kez “yeni çözüm süreci” yanlıları cephesinde pozisyon belirledi.

Başak Demirtaş’ın adaylık tartışmaları sürece damga vurmaya başlayınca Kandil tavrını belirledi ve Mustafa Karasu’nun açıklamasıyla sürece müdahale etti.

Başak Demirtaş’ın adaylığının önü kesildi.

Selahattin Demirtaş, geri adım atarak şimdiye dek aynı çizgide hareket ettiği Kandil ile uyumlu bir pozisyona döndü.

HDP/DEM cephesinde işleyen süreci böyle özetlemek mümkün.

Ana muhalefet cephesinde ise bilinen süreç işledi.

Kemal Kılıçdaroğlu gitti yerine Özgür Özel geldi ancak süreç önemli ölçüde Ekrem İmamoğlu’nun etkisiyle şekilleniyor gibi.

Dediğimiz gibi batının ilgisi ve etkisi azalınca en büyük karışıklık bu cephede yürüyor gibi.

CHP hiç olmadığı kadar karışmış durumda.

Büyük ihtimalle 2019’daki yerel seçimlerde AK Parti’den aldıkları dâhil olmak üzere birçok belediyeyi kaybederek çıkacaklar.

Bütün hesaplar 1 Nisan sonrasına göre yapılıyor görünüyor.

Ve kanaatimce İmamoğlu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni kaybetmesine rağmen “hem iktidara hem muhalefete karşı savaştım, kaybetsem de oy kaybım CHP’nin kaybından daha fazla olmadı” diyerek ipleri eline almaya çalışacak.

Ve büyük ihtimalle CHP’nin koltuğuna o oturacak.