ZELİMİR

Mehmet Arif DEMİR
Tüm Yazıları
​2013 yılı Temmuz ayına geldiğimizde Fenerbahçe Ülker Basketbol Takımı, Bogdan TANJEVIC, Neven SPAHIJA ve Simone PIANGIANI'yi peş peşe tüketmiş, Yönetim de hem seyirciyle hem de Ülker Ailesi ile "papaz" olmak üzereydi.

2013 yılı Temmuz ayına geldiğimizde Fenerbahçe Ülker Basketbol Takımı, Bogdan TANJEVIC, Neven SPAHIJA ve Simone PIANGIANI’yi peş peşe tüketmiş, Yönetim de hem seyirciyle hem de Ülker Ailesi ile “papaz” olmak üzereydi. Takım içindeki oyuncuya dayalı yapı, her gelen koçu değirmen misali öğütüyor, un ufak ediyor ve milyon €urolar boşa gidiyordu. Buna bir çare bulmak isteyen Başkan Aziz YILDIRIM, Mirsad TÜRKCAN ve İbrahim KUTLUAY’ı Belgrad’a, Jeliko OBRADOVIC’i ikna etmeye yolladı ve –dostları tarafından “Zelimir” diye bilinen- “Yaşayan Efsane”nin Türkiye macerası başladı.

Sarı Lacivertli renklere gönül vermiş sporseverlerin “başımıza gelen en güzel şey” dediği, diğer renklere gönül vermiş tüm basketbol severlerin de saygıyla karşıladığı bir marka Obra Reis. 1992 yılında İstanbul’da Partizan’ın başında Joventut Badalona’yı DJORDJEVIC (Jorjeviç)’in son saniye üçlüğü ile yenerek EuroLeague’i ilk kez kazandığında daha 32 yaşındaydı. Yaşıtları dünyanın birçok liginde aktif basketboldan ekmek yerken Zelimir kupa koleksiyonculuğuna soyunmuştu bile. Çok iyi bir basketbolcu iken şanssız bir trafik kazası sonucu, bir yayanın ölümüne sebebiyet vermekten aldığı hapis cezası biter bitmez, koçluğu seçmiş ve ne kadar doğru bir karar verdiğini dünyaya göstermişti. Kısa sürede Balkanlardan başlayarak İber-Apenin ve Mora Yarımadalarında Krallığını ilan ederek çağımızın basketbol starlarından biri halini aldı. Partizan, Joventut, Real Madrid ve Panathinaikos (5 kez) ile sekiz EuroLeague Şampiyonluğu bulunan Yaşayan Efsane şimdi İstanbul’da kariyerine yeni başarı sayfaları ekleme gayretinde.

Tecrübeli Gazeteci Kardeşimiz Senad OK’un imza töreni sırasında – size basketbolun Mourinho’su diyorlar, doğru mu? – sorusuna spontane olarak –“Benim adım Obradoviç ve bundan memnunum” cevabı ile gönüllere taht kurarak Merhaba! dedi Türkiye’ye. O andan itibaren adına fan-clup’ler kuruldu, her beyânatı, her maç sonu değerlendirmesi günlerce analiz edildi. Özellikle genç Türk oyuncularla yaşadığı diyaloglar unutulmazlar arasına girdi. “Mr. Kenan SİPAHİ” deyişi ile gencecik bir yeteneği onore ederken gösterdiği alçakgönüllülük ve kibarlık hatırlanacaktır. Ömer Faruk YURTSEVEN’in gelişimini tamamlamadan NBA’ye gitmemesi için gösterdiği çaba ve bunun boşa gitmesi hayal kırıklıklarındandır. Melih MAHMUTOĞLU’nun Kaptan olmasına rağmen Reis’den yediği fırçalar dillere destandır.

Basketbol sporuna ve özellikle tribünlere gelen seyircilerin kişisel gelişimlerine yaptığı katkı ile; bilinç düzeyi yüksek, oyunu okuyabilen, maça gerektiği yerde müdahale edip, sinerjisini takıma aktarabilen bir topluluk oluşturması sosyolojik bir olgu halini almıştır.  

TBL Play-Off serilerinde Galatasaray deplasmanlarında karşılaştığı balgam/ayran türü çiğliklere rağmen centilmenliği elden bırakmamış bir spor adamı aynı zamanda Zelimir. Başarının ancak çok çalışmayla ve disiplinle elde edilebileceğine inanan ekolün “rol model temsilcisi”, otoriter olduğu kadar sıcakkanlı ama basketbol ve başarı söz konusu olduğunda “babasını bile tanımaz” bir karakter.

2017 Final Four’u İstanbul’da olacağı için hepimizden daha heyecanlı, Panathinaikos serisinde deplasmanda elde ettiği avantajı İstanbul’da da sürdürerek F4 için büyük bir adım daha atmaya hazırlanıyor takımı ile birlikte. Ve iyi ki 2013 yazında Messina CSKA’yı bırakıp NBA’ye gitmedi de, Obra Reis CSKA yerine Fenerbahçe’ye geldi. Başarılar Zelimir…  Başarılar Fenerbahçe…

Milli Egemenlik Bayramımız da Kutlu Olsun…