Birbirimize dokunmayı, gözlerimizin içine bakıp oradan ruha akmayı, huzurla diz dize yapılan sohbetleri, bir nefesle yaprak misali titremeyi, içtiğimiz bir acı kahveye gizlediğimiz yılların hatırını unuttuğumuz bu dönemde ne çok ihtiyacımız var küçük teneke kutularda yeşerttiğimiz fesleğenlere...
'Armut piş ağzıma düş' kafasından acil çıkmamız gerekiyor ülke olarak. Herkesin dilinde sadece şikayet var ama kimse de çözüme dair tık yok!
Bunca ilgi kime mi? Anadolu çocuklarının okulu olmayı misyon edinen Trabzonspor'a elbette.
Bizler çocukluk ve gençlik çağlarımızı anne, baba, abi, akraba, komşu hatta yetmedi tüm semtin egemenliğinde 'mülteci duygularla' kaçak göçek yaşadık. Havada uçuşan terlikler, kalabalıklarda çaktırmadan fal taşı misali büyüyen kızgın gözlerin himayesinde talim terbiye edildik.
Günlerdir her mecrada dile getirilen cümleler var. Fakat benim dikkate aldığım iki otorite var; birincisi konunun uzmanları olan hukukçular diğeri de süreci endişeyle takip eden vatandaşlar!
Adana sokaklarını sarıp sarmalayan mis kokulu 'Portakal Çiçekleri' burnumun direğini sızlatan çocukluk anılarım eşliğinde İzmir'e alıp götürdü beni...
Kadın sebebiyle mi insanoğlu cennetten kovuldu yoksa erkeğin kadına ve Tanrı'ya karşı dürüst olmamasından mı?