KURGU VE GERÇEK

Mehmet Arif DEMİR
Tüm Yazıları
​Ülkemizin ürettiği ve yaşayan en önemli TV figürlerinden Acun ILICALI ve dünyasına ait bir tartışmadır gidiyor.

Ülkemizin ürettiği ve yaşayan en önemli TV figürlerinden Acun ILICALI ve dünyasına ait bir tartışmadır gidiyor. Düzenlediği yarışma programları ve sahibi olduğu TV kanallarının yayın politikalarının toplumsal yansımalarını değerlendiren kimi sosyologlar/ toplum bilimciler; eğlence ile kurmacanın ustaca harmanlandığını belirtiyor, toplumun eğitimi nispeten düşük kitleleri tarafından; düşünme, yargı ve analizle zaman kaybetmeden (!) hemen benimsenen bir format olduğu için, tek eğlencesi TV olan bu kitle tarafından fenomen hale gelmesini de bu sebeple gerekçelendiriyorlar.

Bilim insanlarının bu tespitlerine katılmasanız da kurgu ile gerçek dünyanın, reality show ile hayatın iç içe geçtiği günümüzde Acun ve Ekibinin hakkını teslim etmek gerekiyor. Özellikle Survivor tarzı, insan doğaya karşı ve insan insana karşı programlarda, insan duyguları ve tepkilerinin en saf hallerini gözlemlemek açısından eşsiz örnekler sergileniyor. Yüzlerce yerli-yabancı çalışan ve on milyonlarca €uro bütçe ile üst düzey bir prodüksiyonu yılın bir vaktinde ve haftalar boyunca adeta sosyal bilimler laboratuvarı gibi izlemekteyiz. Bunun için bile müteşekkir olmamız lazım Acun Bey’e.

Türk-Yunan, Fenerli-Cimbomlu, ünlü-ünsüz, gönüllü-gönülsüz bir çok üst başlıkta, yüzlerce Ademoğlu ve Havvakızını denek olarak kullanan bir kurmaca dünyayı izlerken hiç bir şey öğrenmediysek bile; bize gösterilen her şeyin gerçeğin bizatihi kendisi değil de gerçekten izler taşıyan ama bir algı oluşturmak için kurgulanan şeyler olduğunu öğrendik senelerdir. Sağolsun bunun için de teşekkür ediyoruz.

En az Survivor kadar ilginç bir başka kurmaca-gerçek tartışması da Süper Lig’de yaşanıyor. “Yazılan senaryoya uygun sonuçlar her hafta gerçek kılınarak son 13 haftaya girmekteyiz” diyenler ile “her şey doğal akışında gerçekleşiyor, hatalar ve günahlar insan hayatında olduğu kadar tabii” diyenler arasında metronom gibi bir o yana bir bu yana gidip gelmekteyiz.

“Kurmaca-senaryo bu yaşananlar” diyen abi ve amcalarımızı haklı çıkaracak onlarca hoş tesadüf peş peşe gelince gayet realist olanlarımız bile duraksıyor bir iki saniyeliğine. Sonra toparlayıp normal moda dönüyorlar. Olağan Şüpheliler filmi ile özdeşleşen klişelerden bir tanesi çok revaçta bu günlerde, Kayser SOZE’nin repliklerinden “şeytanın yaptığı en müthiş hile; dünyayı asla varolmadığına inandırmaktır.” Yaşananlar o kadar gerçek gibi kurgulanmış ki insan inanamıyor, bunun senaryo gereği olabileceğine yani.

Geçen hafta alınan sonuçlar ve cuma gecesi-pazar gecesi arası maçlarda yaşananlar birçok soru işaretini getirdi akıllara. Maç skorlarından bağımsız olarak hakem kararları, verilen-verilmeyen penaltılar, sayılan- sayılmayan goller, gösterilen sarı ve kırmızı kartların arkasında hep bir bit yeniği görüldü paranoya sanrısı gibi. Ve bütün sonuçlar tek bir sonucu teyit etti -hacıyatmaz- gibi !

“Büyük Resim Kursu” mezunu, büyük resmi ve olayların bütününü gördüğünü iddia eden birisi iseniz çevreniz size “kafayı bozmuş” muamelesi yapacaktır. Siz de Komplo Teorisi filminde Mel GIBSON’un oynadığı Jerry gibi hissedersiniz kendinizi ister istemez. Oysa her şey aleni bir şekilde kamuoyunun gözü önünde gerçekleşmiştir ve devam etmektedir. Fakat insanlar görmez ve size inanmak istemezler. 

Erzurumlu İbrahim Hakkı Hz ile bitirelim; Hak şerleri hayr eyler, Zannetme ki gayr eyler, Ârif ânı seyr eyler, Mevlâ görelim neyler, Neylerse güzel eyler…