IRAK'A BÜYÜK OPERASYON: YOLU, YÖNTEMİ VE ETKİLERİ

Faruk AKTAŞ 08 Mar 2024

Faruk AKTAŞ
Tüm Yazıları
Yerel seçim tartışmalarının gölgesinde kalsa da, Irak'ta PKK'ya yönelik büyük bir operasyon hazırlığı ve tartışmaları kanımca önümüzdeki yakın dönemin önemli gündem maddelerinden birisi olacak.

Konu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 4 Mart’ta yapılan Kabine Toplantısı sonrasında yaptığı açıklamayla gündeme geldi.

Erdoğan, “Irak sınırlarımızı güven altına alacak çemberi tamamlamak üzereyiz. Bu yazın Irak sınırlarımızla ilgili meseleyi kalıcı olarak çözüme kavuşturmuş olacağız” dedi.

Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler’in, “Önümüzdeki süreçte şu ana dek sahada tesis ettiğimiz kontrolün geliştirilmesi, terör örgütünün eylem ve hareket kapasitesinin sıfırlanması için gözümüzün değmediği, ayağımızın basmadığı yer bırakılmayacak. Alana mutlak hâkimiyet için operasyonlarımızda düşünce, planlama ve icrada süratli, sahanın gerektirdiği alışılmadık ve öngörülemez düzeyde özgün, terör örgütünün sezemeyeceği ve tepki veremeyeceği bir tempo ile terör örgütü üzerindeki baskı kesintisiz şekilde devam ettirilecektir” şeklindeki sözleri ise bu operasyonun diğerlerinden çok farklı ve çok daha kapsamlı olacağına işaret.

Bu açıklamalardan anlaşıldığı kadarıyla hedef PKK’ya sadece darbe vurmak değil, terör örgütünün Irak’taki varlığına tamamen son verilmesi.

Bu hedefe ulaşılmasının mümkün olup olmadığı, engellerin ve avantajların neler olduğu, nasıl bir yol ve yöntemle bu hedefe varılabileceği gibi konuları masaya yatırmakta fayda var.

Öncelikle kimi uzmanlarımızın, son dönemde Ankara-Washington hattında yaşanan diplomasi trafiğinin artması üzerinden ABD’nin Irak ve Suriye’den çekilmek istediği ve bu boşluğun Türkiye tarafından doldurulmaya yönelik bir hazırlık olduğu yönündeki değerlendirmeleri doğru bulmadığımı ifade etmek istiyorum.

Irak’ta, ABD’nin güçlerini çekmesi yönünde bir baskı ve tartışma var ancak bu baskı ve talep özellikle İran destekli Şii gruplardan geliyor ve bunların Bağdat üzerinde ciddi bir etkisi var.

Bağdat ile Washington arasında bu yönde müzakereler de uzun süredir devam ediyor ancak ABD’nin Irak’tan da Suriye’den de çıkmaya hiç mi hiç niyeti yok.

Bağdat yönetiminin “Ülkemizi terk edin” baskıları karşısında ABD, güçlerini Erbil’e kaydırma hazırlıkları yapıyor.

Erbil’de 2018’de yapımına başlanan dünyanın en büyük konsolosluk inşasının yapımı tamamlanmak üzere.

Yaklaşık 800 milyon dolara mal olacak kompleks 200 bin metrekarelik bir alana yayılıyor.

Yani 28 futbol sahası büyüklüğünde.

Erbil gibi bir yerde dünyanın en büyük konsolosluk binasını yapmanın ne tür bir amacı olabilir?

Bunu yapan bir gücün bu bölgeyi terk etmeyi planlaması düşünülebilir mi?

Açık ki ABD, güçlerini daha güvenli gördüğü Erbil’e taşıma hazırlığı yapıyor.

 

CENTCOM KOMUTANININ YPG ZİYARETİ BİR MESAJ

 

ABD’nin bölgeden çekilme gibi bir niyeti olmadığı gibi PKK’yı koruma ve kollamaktan vazgeçmiş de değil.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarının hemen ardından CENTCOM Komutanı Michael Erik Kurilla’nın Kuzey Suriye’de PYD/YPG yöneticilerini ziyaret etmesi ABD’nin bu konuda açık bir mesajı olarak değerlendirilmeli.

Dolayısıyla bu operasyon ABD’ye rağmen yapılacak demektir.

Muhtemeldir ki, MİT Başkanı İbrahim Kalın ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın ABD ziyaretlerindeki ana gündem maddelerinden birisi budur.

Peki, Türkiye’nin ABD’ye rağmen ve hatta onu karşısına alarak yapacağı bir operasyondan sonuç alması mümkün müdür?

Mümkündür ama şöyle.

Birincisi bu operasyonunun mutlak şekilde Bağdat ile koordine halinde ve hatta birlikte yürütülmesi gerekir.

Bağdat’ın sessiz kalması veya onay vermesi yetmez, operasyona fiilen dâhil olması lazım.

İkincisi Bağdat ile birlikte Erbil’in de aynı şekilde fiilen operasyona katılması gerekir.

Peki Bağdat ve Erbil böyle bir operasyona katılır mı?

Onlara kalsa katılmazlar ama Türkiye’nin, elindeki kozları doğru kullanması halinde Bağdat’ın da Erbil’in de Türkiye’ye direnme şansı yoktur.

Son dönemde Ankara ile Bağdat ve Erbil arasında sıklaşan diplomatik ziyaretlerden ve yapılan açıklamalardan bu konularda belirli anlaşmalara varıldığı sonucu çıkıyor.

Ancak her ne kadar Erbil yönetiminin, Bağdat’tan çok daha fazla, PKK’nın bölgeden temizlenmesini istediği bilinse de ABD’nin, güçlü bir baskıyla Erbil’i bundan vazgeçirmesi mümkündür.

Yeni operasyon tartışmalarının başlamasının hemen ardından ABD’nin, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başbakanı Mesrur Barzani’yi Washington’a çağırması boşuna değil.

ABD’nin, Barzani’yi Ankara ile ortak hareket etmenin sınırlarını ileri boyutlara taşımaması konusunda uyarmış olmaları çok muhtemeldir.

Türkiye’de pek bilinmez ancak Mesrur Barzani’nin babası IKBY eski Başkanı Mesud Barzani’nin görevi bırakmak zorunda kalması, hatta Kerkük ve çevresi bölgelerin Erbil yönetiminin elinden çıkması Barzani’nin, dönemin ABD Başkanı Obama’nın Türkiye ile yaptığı anlaşmaları feshetmesi yönündeki baskılarını reddetmesi nedeniyle gerçekleşmişti.

Dolayısıyla ABD’nin Erbil’i Türkiye ile ortak hareket etmekten alıkoyma ihtimali vardır.

Ankara’nın ne pahasına olursa olsun bunu önlemesi gerek.

Çünkü sadece Bağdat’ın desteğiyle PKK’nın bölgeden sökülmesi çok çok zordur.

Ötesi, böyle bir olasılık Erbil ile PKK’nın iş birliğine yönelmesine yol açacaktır ki bu, durumları çok daha çetrefilli hale getirir.

HAZİRAN AYINDA KUZEY IRAK’TA YAPILACAK SEÇİMLER OLDUKÇA ÖNEMLİ

Bölgede dikkate alınması gereken önemli yerel aktörlerden biri de Süleymaniye bölgesini kontrolü altında tutan KYB’dir.

KYB, uzun zamandan bu yana PKK ile yakın ilişki içindedir.

Hatta yerel düzeyde PKK’ya en büyük desteği sağlayan da odur.

Öyle ki yeni operasyon tartışmalarının hemen ardından KYB Başkanı Bafil Talabani, “PKK, düşmanınız değil, Türkiye’nin operasyonlarına karşı çıkacağız” açıklaması yaptı.

KYB’ye rağmen bir operasyon yapılması ve sonuç alınması mümkündür ancak bu konuda da dikkat edilmesi gereken önemli bir husus vardır.

O da, Kuzey Irak’ta uzun süreden bu yana ertelenen genel seçimlerin önümüzdeki Haziran ayında yapılması yönünde karar alınmış olmasıdır.

Bu seçimlerde KYB ve onun gibi PKK ile yakın iş birliği içinde olan Goran’ın bir iki küçük partinin desteğiyle hükümeti kurabilecek oy oranına ulaşması halinde bütün dengelerin değişmesi riski vardır.

Geçtiğimiz Aralık ayında Irak’ta yapılan yerel seçimlerde Kerkük’te KYB’nin KDP karşısında büyük bir farkla en yüksek oyu alması bu riskin ihtimal dışı olmadığını göstermektedir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözünü ettiği asla izin vermeyeceğinin altını çizdiği Irak ve Suriye’de bir “teröristan” kurulması planları PKK/YPG ile KYB ortaklığı üzerinden yürütülmektedir.

Seçim sonrası KYB liderliğinde bir hükümet kurulması, ardından Kuzey Irak ile Kuzey Suriye’nin birleştirilme kararının alınması ve ardından “teröristan”ın kurulduğunun ilanı.

Bu planın mimarı Washington’dur ve tabi ki kurulacak “teröristan” da ABD’nin koruma şemsiyesi altına alınacaktır.

Bu plan uzun süreden bu yana hem Kuzey Irak’ta hem de Kuzey Suriye’de adım adım işletilerek hayata geçirilmeye çalışılmaktadır.

Dolayısıyla muhtemelen önümüzdeki yaz aylarıyla birlikte bölgede PKK’ya yönelik geniş ve kapsamlı bir operasyon yürütülürken Kuzey Irak’ta da seçim hazırlıkları yapılıyor olacaktır.

Yürütülecek operasyonda yerel aktörlerle birlikte bölge halkının desteğinin alınması, hem operasyonunun hedeflerine ulaşması hem de PKK destekçisi KYB ve diğer unsurların geriletilmesi açısından önemlidir.

Kuşkusuz PKK’ya yönelik operasyon konusunda önemli bölgesel aktörlerden birisi de İran’dır.

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin iki hafta önce gerçekleşen Ankara ziyaretinde görüşülen ana gündem maddelerinden birisinin bu olduğu biliniyor.

Her ne kadar Reisi, terörle mücadele konusunda Türkiye ile ortak hareket etme konusunda taahhütlerde bulunsa da Tahran’ın bu konularda ikircikli davrandığı bilinen bir durumdur.

Ancak İran’a yakın Bağdat yönetiminin PKK’ya karşı ortak hareket etme sinyalleri vermesi Tahran’ın da belirli oranda ikna edilmiş olduğuna işaret kabul edilebilir.

Yukarıda sözünü etmeye çalıştığımız hassasiyetler ışığında bir operasyon yürütülmesi halinde PKK’nın Irak’tan sökülüp atılması ihtimali vardır.

PKK’nın Irak’taki varlığının sonlandırılması halinde Suriye’deki PYD/YPG’nin ömrü de çok uzun olmayacaktır.