DEMOKRASİ HALK VE MEŞRUİYET

Tuğba PUSA 02 Oca 2024

Tuğba PUSA
Tüm Yazıları
Yeni yılın ülkemize ve tüm insanlığa adalet, barış ve huzur getirmesini diliyorum.

2023 yılı kötü başlayıp depremlerle, bitmeyen terörle ve soykırımla bitti.

Meselelerimiz değişmedi.

Filistin, tam 75 yıldır, işgal altında soykırıma maruz kalmaya devam ediyor.

Devletimiz kuruluşundan bugüne terör örgütlerinin saldırılarıyla mücadele ediyor.  Daha bir hafta önce topraklarımız bölünmesin diye 12 askerimiz şehit oldu.

Son birkaç yıldır, Türk Silahlı Kuvvetlerinin sınır ötesi operasyonlarıyla terörist eylem yapma kapasitesini kaybeden bölücü terör örgütü PKK, ABD’den aldığı talimatla askerlerimize hain saldırı gerçekleştirdi. Teröristlere gereken ceza kesildi. Kesilmeye de devam edeceğinden şüphem yok. Topraklarımız üzerinde emelleri olanlar gereken cevabı her zaman aldı.

Askerimiz kahramanca mücadele ediyor ama PKK’nın meclisteki siyasi uzantılarına ne olacak? Meclisimizde teröre karşı ortak bir duruş bile sergilenemedi.

DEM Parti ve CHP, Meclis’te grubu olan partilerin terörü kınayan ortak bildirisine imza atmadı. Gelen tepkiler üzerine Genel Başkan Özel, PKK adı geçmeyen bir bildiri yayınladı. Özel, ortak bildiriye imza atmamayı “Bildiri imzalamakla şehitler geri gelmiyor.” “İktidarın peşine takılmayacağız.” “Sizi meşrulaştıracak hiçbir metne imza atmayacağız.” gerekçeleriyle savundu.

Demokratik bir ülke olduğumuza göre siyasal iktidar meşruiyetini halktan alır. Kendisini siyasi meşruiyetin belirleyicisi konumunda gören Özel’in bu tavrı CHP’nin genel bir tavrıdır. CHP’de başkanlar değişir ama anlayış değişmez. Kılıçdaroğlu da “Seçim, tek başına bir siyasal iktidara meşruiyet kazandırmaz. Salt halkın oyunu aldın diye kimse meşru kabul edemez. Toplumun aldanmayan, duyguları inançları sömürülmeyen kesimin seni kabul etmesi lazım.” ifadelerini kullanmıştı. CHP’nin toplumun aldanan ve duyguları sömürülen olarak tanımladığı kesim, hiçbir dönemde halk olarak tanımlamak istemediği, gerici, modernleştirilmesi gereken ve Türkiye’nin yüzde 50’sinden fazlasını oluşturan kesim. CHP, demokrasiye inandığını ve demokrasinin vazgeçilmez bir unsur olduğunu savunsa da demokrasinin aslında ne olduğunu bir türlü anlayamıyor. Belki de anlamak işine gelmiyor.

Demokrasi bir ideoloji veya bir yaşam biçimi değildir. Demokrasi siyasi bir yönetim biçimidir.

Demokrasiyle ilgili her zaman ve her yer için geçerli temel ilke ve değerler vardır. 

Demokrasi, toplumda farklı görüş ve inançtaki kişilerin beraber ve özgür bir şekilde yaşadığı siyasi yönetim biçimidir. Demokratik bir sistemde, halk, her birinin özgür karar alma hakkının mevcut olduğu hür ve eşit bireylerin toplamıdır.  Bu gözden kaçırılmaması gereken bir husus. Aksi takdirde, CHP gibi, halkı tanımlayabilme yetkimizin olduğunu düşünürüz.

Demokrasilerde “çoğulcu” bir toplumda belli aralıklarla yapılan seçimler yoluyla “çoğunluğun” seçtiği liderler iktidara gelir. Demokratik siyasette meşruiyetin belirleyicisi halktır. Ancak, meşru otoritenin her zaman doğru karar vereceğinin garantisi yoktur. Kararlar her zaman eleştirilebilir; yönetimler değiştirilebilir.

Halka kendisini yönetenlerden memnun kalmadıklarında değiştirme imkânı vermesi, demokrasinin en önemli özelliğidir.  Eğer halk, liderlerin politikalarından memnun değilse, bir sonraki seçimlerde oy verdiği liderleri desteklemeyerek görevden alabilir. Kararların meşru olmadığını iddia eden parti serbest seçimlerde yarışır.  Demokratik ideallerin hayata geçirilmesi bakımından partilerin oligarşik bir yapıya bürünmeleri ve meşruiyetin kaynağını kendilerinde görmeleri otoriter bir anlayıştır.

Siyasal iktidarın kararları hoşuna gitmiyor diye, seçimle iş başına gelenlerin meşruiyeti olmadığı iddia edilemez.

CHP, meşru ve demokratik yöntemlerle siyasal iktidara sahip olmak istiyorsa, gereken şey bellidir: Yarışmacı demokratik süreçlerde seçimi kazanmak. Demokratik yöntemlerle gelen siyasi iktidara “sizi meşrulaştırmayacağız” demek kendilerine meşruiyet kazandırmaz.

PKK’yı dile getirmemek için halden hale giren CHP, ittifak ortakları DEM’i meşru bir parti olarak görmüş olacak ki, demokratik yolla seçilmiş iktidarı meşrulaştırmayacaklarını iddia ediyor.

Bir partinin meşru bir aktör olması için demokratik siyaseti benimsemesi ve antidemokratik yöntemlerden uzak durması gerekir.

Demokraside meşruluğun belli başlı şartları vardır.

“Meşru” bir parti halkı tanımlayamaz. Partiler toplumun çoğulcu yapısına saygı göstermek zorundadır. CHP’ye oy vermedikleri için halk, inançları ve duyguları sömürülen kesim olarak tanımlanamaz. Kimlerin inançlarının ve duygularının hangi çıkarlar için sömürüldüğü konusu tartışılabilir.

“Meşru” bir parti terörü dışlar. Sırf oy için terörist liderlerine özgürlük talep etmez. Terörü kınamayan partiler kapatılır ve yöneticiler mahkûm edilir. Çünkü demokrasi ve terör birbirini dışlar. Demokratik bir yönetimde teröre yer yoktur.

DEM ve ittifak ortağı CHP’nin, mecliste terör örgütlerine özgürlük talep ettiği ve PKK bile demekten çekindikleri düşünüldüğünde, Türkiye demokrasisinde meşruluğun ciddi bir şekilde ele alınması gerekir.

Zira, PKK gibi bir terör örgütünün parlamentoda temsil edilmesi hiçbir ülkenin demokrasisinde göremeyeceğiniz bir örnektir. PKK ile arasına mesafe koyamayan partiler de meşru bir parti değildir.