​ÇILGIN PROCE

Mehmet Arif DEMİR
Tüm Yazıları
Yakın geçmişte bir "çılgın proje" modası çıkmıştı hatırlarsınız.

Yakın geçmişte bir “çılgın proje” modası çıkmıştı hatırlarsınız. Lozan Antlaşmasının ve mütemmim cüzü Montrö Boğazlar Sözleşmesinin hükmünün dolmasına yaklaştığımız günlerde Devlet Aklımız bir ön adım olarak Kanal İstanbul’u programına almış ve siyasilerimiz bunu Çılgın Proje olarak tarif etmişti. Daha sonra CHP’nin ve Kemal Bey’in de “Orta Anadolu Montaj Plantasyonları-Lojistik Üssü” gibi hakikaten “çılgın”  projeleri gündeme gelmiş ama işinin ehli ekonomistler ve endüstri mühendisleri tarafından ağır şekilde kritik edilerek boşa çıkarılmıştı.

Şimdi; Sayın Okuyucularımız haklı olarak “ –spor sayfasında tarih ve ekonomi dersi mi veriyorsunuz ?” diyecekler, merâmımı doğru kelimelerle anlatmayı becerebilirsem, en az yukarıdaki örneklerdeki kadar bir çılgın projeyi de dikkatlerinize sunmuş olacağız.

Son haftalarda kulislerde yavaştan bir 21 Takımlı  Süper Lig için algı ayarları yapılmaya başlandı. (Arka planında futbolun bileşenlerinden yayıncı kuruluşumuzun olması muhtemel) Bunun üzerine Spor Medyasının Âkil Adamlarından Uğur Meleke dostumuz topa girerek bu önerinin futbolumuzun gelişimi açısından ne olumsuzluklar ifade ettiğini güzelce yazdı ve dünyadan örnekler verdi. İtalya ve Fransa’nın, liglerindeki takım sayısını azaltıp her basamak için hedefler koymaya ve rekabeti artırmaya çalışırken, bizim suyun akış istikametinin tersine uğraştığımızı kibarca dile getirdi.

Bu noktayı kerteriz alarak, mevcut tartışmaya çılgın bir proje önerisi ile katkıda bulunup, düşünce ufkunun sınırlarını beraberce görmek istiyoruz;

10 Takımlı 4 devre halinde oynanan “Süp-süper Lig” (!) olarak adlandırabileceğimiz bu öneri ligimizi daha kuvvetli daha rekabetçi ve daha izlenir kılacaktır.

Toplam 36 maç sonunda belirlenecek Şampiyon takım ve Camia, sezon boyunca bütün rakipleri ile dörder kez oynamış ve rekabeti iliklerine kadar hissetmiş olacağından yaşayacağı haz da aynı oranda yoğun olacaktır.

Fenerbahçe ve Galatasaray’ın, Beşiktaş ile Trabzonspor’un bir sezon içinde dörder kez karşılaşmaları ile dolacak tribünler, ‘yok satacak’ kombineler, artan naklen yayın gelirleri derken her şeye bereket gelecektir. Takımlar sürekli istim üzerinde, sürekli hazır ve daima diri kalacaklardır. Kadro planlamasından, altyapıya kadar her detay, daha anlamlı, daha derin analiz edilir olacaktır. Böyle diri bir Lig’in Milli Takım oyuncu havuzunun kalitesini ne kadar yükselteceği de ortadadır.

Siyaset kurumunun ve özellikle yerel siyasetçilerin bundan hoşlanmayacağı ve “tû-kaka” edeceğini bilmek için müneccim olmaya gerek yok. Futbolun şehir ekonomilerine dinamizm ve canlılık getirdiği, hemşerilik bilincini yükselttiği gerçeklerini yadsıyor değiliz. Fakat böylesine değerli bir ürüne erişmek ve o ürünün içerisinde yer almak için, alt liglerden gelen heves ve heyecanı iyi kanalize edersek rekabeti ve dolayısıyla toplam kaliteyi artırarak Ülkemiz futboluna katkıda bulunmuş oluruz.

Ligden düşen takım sayısının iki olarak belirlenmesi ile her sene % 20’lik bir yenilenme olacak ve ilk iki takım Şampiyonlar Ligi’ne 3. ve 4. Takım, Kupa Şampiyonu ile birlikte Avrupa Ligi’ne gideceğinden, her takım için hedef sürekliliği sağlanmış olacaktır. Düşme Potası ile Avrupa Hedefi çok yakınlarında olduğundan bütün takımlar çatır-çatır futbol oynayacak ve seyir zevki tavan yapacaktır bu sayede.

Biz geyik olsun diye Süp-Süper Lig dedik ama bu aslında “crème de la crème” bir lig olacağından direkt sponsorun adıyla da oynanabilir.  Devam edeceğiz bu konuya…