AYNA AYNA SÖYLE BANA

Mehmet Arif DEMİR
Tüm Yazıları
​Pamuk Prenses'in zalim üvey annesi, konaklarındaki "sihirli" aynaya hep aynı soruyu (–Ayna ayna söyle bana var mı dünyada benden daha güzeli?-) soruyor ve aldığı cevapla kendini mutlu hissediyordu.

Pamuk Prenses’in zalim üvey annesi, konaklarındaki “sihirli” aynaya hep aynı soruyu (–Ayna ayna söyle bana var mı dünyada benden daha güzeli?-) soruyor ve aldığı cevapla kendini mutlu hissediyordu. Tââ ki üvey kızının kendisinden daha güzel olduğu cevabını alana kadar. Sonrası malum, ayna tuz buz edilip çöpe yollanırken, Pamuk Prenses için de ızdırap dolu günler başlıyordu. (Bu ibret verici hikâye mutlu sonla bitiyor neyse ki.)

Türk Futbolunun son dönemde yetiştirdiği en nadide kıymetlerden olduğunu söyleyegeldiğimiz, sevimli, sempatik ve hepimizin göz bebeği Arda TURAN’ın, hafta içinde Fanatik Gazetesi’nden Aslıhan ÇİL ve Necati Ömer ALBAYRAK’a, Katalunya’daki evinde verdiği röportajı okuyunca aklımıza ister istemez meşhur masaldaki ayna hikâyesi geldi.

Sosyal medya tarafından didiklendiği kadar olmasa da; Arda’nın sözlerinde oldukça üst perdeden bir  kibir ve böbürlenme görülmekteydi. Kamuoyunun ilgi ve merakını gıdıklayan birçok konuda açıklamalarda bulunan Barcelonalı oyuncumuz, sorulan sorulara açık ve net cevaplar verdi. Verdiği her cevap aslında içinde bulunduğu ruh halini gayet net bir şekilde göstermekteydi. Yetiştiği toplumla, geliştiği ve yaşadığı toplum arasındaki kültürel kod farkları sebebiyle, aslında kendince doğru bir açıdan/pencereden olayları analiz etmekte ve bunu dobra dobra ifade etmekteydi.

Futbol zekası, oyun görüşü ve topla olan becerileri üst düzey bir sporcu olduğu için ve eşsiz bir CV’ye sahip olmanın verdiği özgüvenle konuşan Arda TURAN, 6-1 kazandıkları Paris Saint Germain maçında kendisini “kurtarıcı” olarak tanımlıyor ve Neymar’a, Leo’ya (Messi) ve Pique’ye nasıl “gaz” verdiğini, düşmekte olan motivasyonlarını nasıl yükselttiğini büyük bir keyifle anlatıyordu. (Klasik Psikoloji’de yer alan Hubris Sendromu’nun bir diğer adı da Mesih Sendromudur.)

Taşıdığımız birçok olumlu haslet yanında Türk Milleti olarak kıskançlık ve çekememezlik konularında fıkralarda bile kendine yer bulan bir damarımız olduğu bilinen bir gerçektir. (Fıkra bu ya; Cehennemde biz Türklerin kaynadığı kazandan kimse kaçmaya teşebbüs etmezmiş, zira; biraz kafasını kaldıranı kazandaki diğerleri ayağından tutar aşağı çekerlermiş nasıl olsa!) Arda Kardeşimiz de şikâyetlerinin çoğunu bu olumsuz bakış açısından duyduğu üzüntüden dolayı yapıyor, bunu net şekilde anlayabiliyoruz. Kaybettikleri maçlardan sonra veya Milli Takımda yaşadığı polemiklerle ilgili yazılı-görsel ve sosyal medyada hakkında yazılıp, söylenenlerin temelinde de bu kıskançlığın olduğu sonucuna varıyor ve bu duruma tepki koyarak; “saygı duyulmasını beklemek hakkımdır.” diyor.

Ardamızın, tevazu ve mütevazılık ile ilgili hassasiyetleri oldukça geride bıraktığını da –ne yazık ki- bu röportajında gördük. Anadolumuzda; dolu başakların boyunlarının bükük olduğunu, boş tenekeden çok ses çıktığını duyarak büyüyen nesiller için yadırgatıcı olsa da dünyanın gittiği trend ve meşhurların bindiği tren Kibir Ekspresi için bunlar normal sözcükler. 

İngilizlerin bilinen snobluklarına ve burnu büyük tavırlarına uyum göstermede zorlanmayacağını düşünürsek; Arda’nın Ada kariyeri de oldukça başarılı geçmeye aday çok şükür!

İyi bir hafta sonu diliyorum.