​ "TÜKENDİ NAKD-İ ÖMRÜM"

Mehmet Arif DEMİR
Tüm Yazıları
Kazancı Bedih Merhumun, erbabınca çok bilinen ve pek sevilen uzun hava/gazel formundaki bu eserini, bu haftadan itibaren bütün Fenerbahçeli ve Galatasaraylı dostlarımıza, sık sık dinlemelerini tavsiye ediyoruz.

Kazancı Bedih Merhumun, erbabınca çok bilinen ve pek sevilen uzun hava/gazel formundaki bu eserini, bu haftadan itibaren bütün Fenerbahçeli ve Galatasaraylı dostlarımıza, sık sık dinlemelerini tavsiye ediyoruz. Bu arada aman dikkat! Kendinizi bu güzel hoyrat’a kaptırırsanız aşk acısından beter acılara düçar olabilirsiniz.

Tükendi Nakd-i Ömrüm, Dilde Sermayem Bir Ahh Kaldı.

Bu koca sezon da aynı bu mısralardaki gibi tükendi gitti ve yüz yıllık koskoca iki camianın dilinde sermaye olarak “Ahhlar” ve “Offlar” kaldı. Türk Sporu dediğimizde ilk aklımıza gelen ve sadece futbol değil diğer branşlarda da yüzlerce sporcu istihdam eden, verimsiz de olsa bir özkaynak/altyapı düzeni bulunan, ülkemizi birçok kez yurt dışında başarı ile temsil eden sporculara ev sahipliği yapan, Milli Takımların temel direği olan oyuncuların da mensubu olduğu bu iki ulu çınar bu hale bir günde, bir haftada, bir ayda, bir sezonda gelmediler elbette.

Dernekler Kanunu ile yönetilmenin sağladığı eşsiz konforu sonuna kadar kullanan kulüp yönetimleri, plansız, programsız, har vurup-harman savurarak, camialarını tükenişe doğru sürüklerken, tribünler bu olan bitenin farkına varmadan, yapılan şaşaalı transferler ve alınan tek-tük zaferlerle avutuldu yıllar boyunca. Hatta bazı “kadrolu amigoların” dolduruşu ile Jose Maria Gutiérrez Hernández veya kısaca Guti  transferinden sonra “Yeter Demirören Yeteeer” tezahüratlarını bile duydu kulaklarımız. Milos KRASIÇ ve Daniel Gonzalez GUIZA transferi ile ne amaçlanmıştı, Sergio ALMAGUER ve Yiğit GÖKOĞLAN ne için alınmış ve ne sebeple yollanmışlardı? Bilen var mı acaba? Bilen hatırlayan kalmasa da bu oyuncular için harcanan milyon €urolar kulüplerimizin kasalarından çıktı ve hep eksi(-) hanesinde yer aldılar. Kiralık verilen oyunculardan kiralama bedeli bile tahsil edilemezken futbolcunun maaşı tıkır tıkır ödendi kulüp kasalarından. 

Kendilerini kulüplerin başkanı değil sahibi olarak gören asilzâdeler(!), ne yaptılarsa yanlarına kâr kaldı. Dernek Genel Kurullarında, inen kalkan otomatik ellerle ibra edildiler ve tertemiz devam ettiler hayatlarına. 

Sırrımı, Derdimi Lokman’a Dedim.-Dedi Eyvah Eyvaah

Kulüp Yönetim Modellemesi, çağdaş finansman uygulamaları, scouting/arama-tarama, standart hijyene sahip ihtiyaç alanları (tribünler ve WC vb.) gibi çağlar ötesi uzaklıkta, bizi ilgilendirmeyen onlarca konu ile vakit kaybedeceğimize, tek derdimiz cari açık ve denk olmayan bütçe olsun.  Avrupa’ya bir iki sene gidemeyiz, bunun günahını da UEFA’nın üstüne atarız, olur biter. “Zaten bizi kimse sevmiyor, Avrupalılar ırkçı” der, bu günahlarımızı da arada kaynatırız, bizde bu rahatlık varken. Şairin dediği gibi; “Pastanın üzerine krema, kremanın üzerine çilek /arayarak geçen Ağustoslardan sonra kış gelince, /soğuklar, soğuk soğuk terletirken nazik (!) yerlerimizi, /bankalara ipotek vererek futbolcu bonservislerini /veya satarak en nadide ve atadan kalma gümüşlerimizi (Florya-Riva) /günü kurtarmaya devam edebiliriz.

Bu Derdin Def'ine Çare Eder, Ancak Bir Allah Kaldı

Kazancı Bedih’le bitirelim, başladığımız gibi: Bu derdin dermanı şu anki sistem içerisinde yok ne yazık ki. Allah yöneticilerimize biraz basiret ve feraset nasip ederse bu kaosun artık sürdürülemeyecek duruma geldiğini görüp, Gazi Meclisimizin tozlu raflarında bekleyen Futbol Kulüpleri Kanunu’nu realize etmek için siyasi iradeye ricada bulunurlar. Yoksa bitiş yakındır.

İyi bir hafta ve Milli Takıma başarılar diliyoruz.