Kombine kartlar, localar, kulüp markalı giyim-kuşam mağazacılığı, dekoder vasıtasıyla seyredilebilen maçlar sarmalının, kaçınılmaz olarak bir yabancılaşma etkisi oluşturduğu aşikardır.
Tünelin ucunda gördüğümüz ışık, aydınlık bir geleceği mi müjdeliyor, yoksa tren üstümüze mi geliyor?
Sosyal bir olgu olarak ele aldığımızda; sportif rekabetin toplumdaki karşılığı olarak ilginç sonuçlarla karşılaşıyoruz.
Kardeş Kosova maçına Arda ve Olağan Şüphelileri davet ederken; hem kötü gidişe hem de bütün atar-gidere bir son veriyorduk.
Önümüzdeki hafta (12 Kasım) Cumartesi günü, FİFA'nın en genç üyesi Kosova ile Rusya 2018 elemelerindeki bu senenin son maçını oynayacağız.
Cem YILMAZ'ın ürettiği bir reklam karakterinin klişe sözüydü " Eğitim şart!" Gerçi o başka bir gerekçeyle söylüyordu ama çok haklıydı. Eğitim şart! derken.
Toplumu bilgilendirme ve aydınlatma görevleri de olan 'medya' özellikle televizyonlarda son zamanlarda yaşananlar, sağduyulu halkımız tarafından ibretle ve hayretle izlenmeye devam ediliyor. Spor programcılığı adı altında gerçekleşen diyaloglar ve konuların işleniş biçimleri günden güne seviye kaybediyor. Özellikle "gazeteci" olarak bilinen kişilerin hal ve tavırları sporsever gençlerimize olumsuz örnek olabiliyor
Cine 5, Teleon, Lig TV, Tivibu, Digiturk derken; "sabah oldu erken". Ülkemizde uzun yıllar TRT'nin tekelinde olan Futbol Maçları Naklen Yayını konusu şu günlerde yeni bir aşamaya gelmiş durumda.