PAKİSTAN'IN FETÖ'SÜ

Ekin GÜN 21 Ağu 2016

Ekin GÜN
Tüm Yazıları
15 Temmuz'dan önce bazılarına FETÖ'nün eli silahlı bir terör örgütü olduğunu anlatmakta zorlanırdık, şimdi ise FETÖ'nün küresel merkezler tarafından kontrol edildiğini anlatmakta zorlanıyoruz.

15 Temmuz’dan önce bazılarına FETÖ’nün eli silahlı bir terör örgütü olduğunu anlatmakta zorlanırdık, şimdi ise FETÖ’nün küresel merkezler tarafından kontrol edildiğini anlatmakta zorlanıyoruz. Lakin bazılarının 15 Temmuz’dan önce düşmüş olduğu bu hataya tekrardan düşmemeleri, 15 Temmuz gibi kara günlerin bir daha yaşanmaması açısından önemli bir temel oluşturuyor. Bunun için işe önce hafızaları tazeleyerek ve meseleleri dünyayla birlikte okuyarak başlamalıyız.

O zaman 2014 yılının Eylül ayına gidelim ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a kulak verelim: "Pakistan'daki olayların bizdeki Gezi olaylarına benzer yanı olduğunu görüyoruz. Pakistan'da da paralel yapıya benzer bir yapı var. O paralel yapı da kendine siyasi bir yapı buldu ve Pakistan'ı karıştırmaya çalışıyor." Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kastettiği kişi Pakistan’da 14 Ağustos 2014 yılında başlayan sokak olaylarının tetikleyicisi Tahir’ül Kadri’den başkası değil. Peki kim bu Tahir’ül Kadri?

Kadri, Pakistan’da 1981 yılında “Kur’an Yolu” adını verdiği bir örgütlenme kurdu ve dinler arası diyalogla birlikte ılımlı İslam’ı savunan görüşleri benimsedi. Bu görüşleri hayata geçirmek içinse Pakistan’da birçok okul, üniversite ve sivil toplum örgütü açarak insan topladı. Tıpkı FETÖ teröristbaşı Fetullah Gülen gibi! Kadri’nin Gülen’le benzerliği sadece bu kadarla sınırlı değil. 2004 yılında Din İşleri Bakanı yapılmaması gerekçesiyle Kadri milletvekilliğinden istifa etti ve Kanada’ya iltica ederek yönlendirmelerini buradan sürdürdü. FETÖ teröristbaşı Gülen ABD’den Türkiye’yi nasıl karıştırmaya çalıştıysa, Kadri de 2012 yılına kadar Kanada’dan Pakistan’ı karıştırmaya çalıştı.

Bu sekiz senelik zaman zarfında dinler arası diyalog ve ılımlı İslam’la ilgili dünyanın birçok tarafında uluslararası konferanslar verdi. Bu konferansları sayesinde Batı’nın “takdirini” toplayan Kadri’ye BM özel danışmanlık statüsü verdi. Foreign Policy dergisi dünyanın 100 entelektüelini belirlediği sayısında FETÖ teröristbaşı Gülen’i nasıl birinci sıraya koyduysa Kadri’nin de dünya basınında PR çalışması büyük bir titizlikle yapıldı. Hatta Kadri’nin 2011 yılında İngiltere’de düzenlemiş olduğu bir toplantıya  BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon ve İngiltere Başbakanı David Cameron mesajlarıyla destek verdi. Bundan tam bir sene önce 2010 yılında Pakistan siyasetindeki tekrardan öne çıkışı “teröre karşı fetvalar” adlı 600 sayfalık külliyatı ile oldu.

Daha sonradan anlaşılacaktı ki bu “külliyat” Pakistan ordusunun içine sızdırdığı kendi adamlarının siparişiyle hazırlanmış olup dünyadaki PR çalışmaları ise küresel güçlere bırakılacaktı. Ve ardından ülkesine bu tazyikle gelip kaosun baş mimarı olacaktı. Öyle de oldu. 2012 yılında Pakistan’a döndüğü gibi sokak olaylarının tetikleyicisi oldu ve tıpkı bizde ki Gezi Olayları’nın yaşandığı sıralarda Pakistan’da da olaylar başlamıştı. Hatta Pakistan medyasına yansıyan şu haberler Gezi Olayları’yla Pakistan’da yaşanan olaylar arasındaki benzerliği gözler önüne seriyordu: “Başbakan Şerif'in istifasını isteyen eylemcilerin, Başbakanlık Ofisi'ne girme çabası gerginliğe yol açtı.”

Olaylar birbirini takip ediyor ve 17-25 Aralık Darbesi’nden tam bir sene önce yolsuzluk safsataları nasıl biz de FETÖ tarafından dillendirildiyse Pakistan’da da Kadri’nin ağzından şu şekilde dillendiriliyordu: “Parlamento diye bir şey yoktur, sadece soytarı, hırsız ve soyguncuların bir grubu vardır. Bizim yasama üyeleri aslında yasaları çiğneyenlerdir.” Sokak olayları ve yolsuzluk safsatalarından sonra Kadri İmran Han’la birlikte darbe çağrısı yaparak kaosu tırmandırmaktan geri durmuyordu. Neyse ki İmran Han’ın önemli isimlerinden Cavit Haşimi bu darbe çağrılarının arka planını deşifre edince bizde ki FETÖ’nün kalkışmış olduğu hain darbe girişimi Pakistan’da gerçekleşmedi.

Yaşananların gölgesinde, Pakistan halkı da, Tahir’ül Kadri’nin Pakistan Ordusu ile olan ilişkisini sorgulamaya başladı. Bu sorgulamada Kadri’nin Pakistan ordusu ve Pakistan yargısı arasındaki paralel ilişkiler etkili oldu. Bu ilişkiler Kadri’nin tıpkı FETÖ gibi devletin kılcal damarlarına sızdığını bizlere gösteriyordu. O zaman şu soruların cevabını aramamız gerekiyor: Örgütlenmeden tutun da devletin içine sızmaya kadar, kaoslar çıkarmadan tutun da sokak olaylarından darbeye giden güzergâha kadar FETÖ ile Kadri arasındaki benzerlik bir tesadüf müdür? Eğer “tesadüf” diyorsanız üzerine ekleyebileceğim bir şey yok ama tesadüften ötesini görüyorsanız ben de sizinle aynı fikirdeyim. O nedenle FETÖ’yü ve FETÖ darbe girişimini küresel bağlamından koparmak ve FETÖ’nün arkasındaki üst aklı “aklamak” kimseye bir fayda getirmeyecektir.