ASLA VAZGEÇMEYECEĞİZ!

Ekin GÜN 24 Ağu 2016

Ekin GÜN
Tüm Yazıları
Günlerdir o görüntü gözümün önünden gitmiyor. Küçük Ümran yaralı başına minik ellerini götürüyor, önce kana bulanmış ellerine bakıyor sonra ise oturduğu koltuğa siliyor. Ve ardından gelen o bakış…

Günlerdir o görüntü gözümün önünden gitmiyor. Küçük Ümran yaralı başına minik ellerini götürüyor, önce kana bulanmış ellerine bakıyor sonra ise oturduğu koltuğa siliyor. Ve ardından gelen o bakış… Bizi insanlığımızdan utandıran, yer yarılsa da içine girelim diyeceğimiz o bakış belki de her şeyi anlatıyor. Ümran bu coğrafyada savaşın içinde doğan milyonlarca çocuktan biri sadece. Avrupa’da Ümran’ın yaşındaki çocuklar ellerini oyuncaktan başka bir şeye sürmezken, Ümran yarasından küçük ellerini kanlı başına sürmek zorunda kalıyor. Batı’nın bu coğrafyaya biçmek istediği kaderi de o bakışlarıyla anlatıyor. Senelerdir her gün Suriye’de binlerce çocuk ölürken CNN spikerinin gözyaşlarını tutamaması yeni aklına gelse de insanın midesini bulandırmaktan öteye gidemiyor.

İşte her türlü zalimliğin yapıldığı, çocukları katlederek vicdan muhasebesinden nasibini almamış kişilerin çıkar savaşı güttüğü bir ortamda bir ülke ve bir lider beliriyor. Oynanan kirli tezgâhları bozmak üzere yola koyulan, bu yolda canı pahasına yürüyen ve doğru bildiği yoldan asla şaşmayan bir ülke, bir lider ve belki de son umut: Türkiye ve Recep Tayyip Erdoğan. İşte tam bu noktada bu ülke ve bu lideri hedefe koyuyorlar. Kendi medya organlarında mesnetsiz iddialarla karalama kampanyalarına başlıyorlar. Erdoğan düşerse Türkiye’nin düşeceklerini bildiklerinden hatta Erdoğan düşerse dünya mazlumlarının tek kalesinin çökeceğini bildiklerinden yapmadıkları dezenformasyon, yazmadıkları iftira kalmıyor. Her fırsatta dünyanın beşten büyük olduğunu hatırlatan, dünya üzerindeki her coğrafyada oynanan oyunları bozarak daha adil bir dünyanın kapısını aralamak isteyen ve üst akla meydan okuyan bir lideri iyiden iyiye hedefe oturtarak oyunu açık oynamaya başlıyorlar.

Gezi Olayları’yla düşürmek istiyorlar, olmuyor. 17-25 Aralık Darbesi’yle düşürmek istiyorlar, olmuyor. Ve en sonunda 17-25 Aralık Darbesi’nde de sahneye sürdükleri kuklaları FETÖ’yle hain bir darbe girişimine kalkışıyorlar ama lideriyle yekvücut olan bu milleti aşamıyorlar, avuçlarını yalamak zorunda kalıyorlar. Şimdi ise üzerimize saldıkları terör örgütleriyle başka bir dizayn mühendisliğine soyunuyorlar ama sonunda yenileceklerinin farkında değiller. FETÖ, PKK, DAEŞ… İsimleri değişse de komuta edildikleri merkez değişmiyor, harfleri değişse de işbirliği içinde olduklarını artık gizleyemiyorlar. Alfabede kullanmadık harf bırakmayarak sıraladıkları bu terör örgütleriyle çocukları katlediyorlar, Türkiye’ye diz çöktürerek kendilerine bağımlı hale getirmek istiyorlar ama liderinin arkasından kararlı bir şekilde yürüyen bu milletin ferasetini her zaman olduğu gibi hesaba katmıyorlar. Katmadıkları gibi de son çırpınışlarıyla tükeneceklerinden haberleri yok.

15 Temmuz FETÖ darbe girişiminden sonra “müttefik” olarak kabul ettiğimiz ülkelerin aslında darbe girişimin müttefikleri olduğunu daha net görebiliyoruz. Fransa’daki Charlie Hebdo saldırısından sonra dünya ülkelerinin liderleri Fransa’ya gidip yürüyüş düzenlemişken yaşadığımız o hain darbe girişiminden sonra ülkemize geçmiş olsun ziyaretinde dahi bulunmayanların durdukları yer belli değil mi? Neden daha açık konuşmuyoruz o zaman? Darbe girişiminin yanında yer aldıkları ve belki de planlayıcısı oldukları 15 Temmuz’dan sonra göstermiş oldukları reaksiyonlarda kendilerini ele vermiyor mu? “Müttefik” olarak kabul ettiklerimizin bu tutumuna karşılık Türkiye de son derece akıllı hamleler yaparak güçlü bir aktör olduğunu bir kez daha gösteriyor. Rusya ile yakınlaşmamızdan sonra yaşanan terör olaylarına baktığımızda üst aklın bundan rahatsızlık duyduğunu söyleyebiliriz. Birkaç gün önce Esed’in YPG’yi bombalaması da ABD’nin bölgede PKK/PYD’yi destekleyen tek ülke haline gelerek yalnızlaştığını bize gösterebilir. Bununla birlikte Türkiye’nin dostlarını arttırması da ABD’nin giderek yalnızlaştığını ve Suriye’nin kuzeyinde terör örgütü DAEŞ’i kullanarak bir başka terör örgütü PYD’yle kurmak istediği “Kürt koridoru” planlarının da suya düşeceğini söylemek mümkün.

Türkiye’nin oynanan oyunları bozarak tekrardan bölgede bir aktör haline geliyor olması, Türkiye’nin başkalarının iradesini değil kendi iradesini hayata geçirmesi ve Erdoğan’ın Türkiye’yi Türkiye’den yönetme iddiasını diri tutması birilerini rahatsız ediyor. Etmeye de devam edecek. Ama her ne olursa olsun çıktığımız bu bağımsızlık yolundan ve dünya mazlumlarının tek umudu olmaktan asla vazgeçmeyeceğiz!