ŞİRKET ORTAĞI VE GRUP ŞİRKETİNE FİNANSMAN SAĞLANMASININ VERGİSEL SONUÇLARI

Bora YARGIÇ 21 Kas 2023

Bora YARGIÇ
Tüm Yazıları
Şirketler bu kısa veya uzan vadeli yabancı kaynak ihtiyaçlarını kendi özkaynaklarından veya banka kredisi gibi dış kaynaklar üzerinden sağlayabilir.

Günümüz ekonomik koşullarında sınırsız olarak kurulan şirketler, ana faaliyetlerini yürütebilmeleri için kısa vadeli veya uzun vadeli yabancı kaynak olarak nitelendirdiğimiz finansman ihtiyacı duyabilirler. 

Şirketler bu kısa veya uzan vadeli yabancı kaynak ihtiyaçlarını kendi özkaynaklarından veya banka kredisi gibi dış kaynaklar üzerinden sağlayabilir. 

İç kaynak finansmanının; işletmenin sahip veya ortaklarınca, gerek işletmenin kuruluşu sırasında, gerekse daha sonra işletmeye konmuş olan sermayeye “özkaynaklardan sağlanan finansman” olduğunu, 

Bir işletmenin özsermayesinin yeterliliği, işletmeye kredi verenler ve kamuoyu için önem taşıdığını belirtelim.

Dış kaynaklar finansmanının ise; işletmenin belirli bir vade sonunda geri ödenmek üzere banka veya diğer finansal kuruluşlardan sağladığı kaynaklar olduğunu, 

İşletmeler sermaye ihtiyaçlarının bir kısmını, işletme dışından borçlanma yoluyla sağladığını, 

işletmeye yeni ortak alınmadan sermaye temin etme imkanı sağlaması, ödenen faizlerin gider olarak vergiden düşülebilmesi dış kaynakların işletmeye sağladığı avantajlar olduğunu da ilave edelim. 

Bu noktada; şirket ortaklarının gerek şirkete gerekse bağlı ortaklıkları ve iştiraklerine sağladığı finansmanın da dış kaynak olarak değerlendirilerek şirketin borcu olarak kaydedilmesi, bu durumda şirket ortağına veya şirketin iştiraklerine doğrudan para aktarılması yani finansman sağlanması hususundaki gerek yasal düzenlemelere gerekse vergi kanunlarındaki düzenlemelere bir göz atalım..

90 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname Açısından Şirket Ortağına Finansman Sağlanması;

90 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK); grup içi şirketlerin birbirlerine ödünç para vermeleri için kanuni istisnayı oluşturmaktaydı. Kararname kapsamında şirketlerin doğrudan veya ortak veya iştirakleri aracılığıyla dolaylı olarak ortaklık ilişkisinde bulundukları diğer kişilere ödünç para vermeleri mümkün kılınmıştı. 

Ancak ödünç para verme işleri, tefecilik ve ikrazatçılık faaliyetlerinin düzenlendiği 6361 Sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu, KHK’yı yürürlükten kaldırdı. KHK’nın yürürlükten kalkması tüzel kişilerin doğrudan veya ortak veya iştirakleri vasıtasıyla dolaylı olarak ortaklık ilişkisi içinde bulundukları diğer tüzel kişilere ödünç para vermelerine ilişkin başka düzenleme olmaması nedeniyle var olan kanuni istisna da ortadan kaldırılmış oldu ve tüzel kişilerin ilişkili şirketlerine borç verebileceği hususu da belirsiz hale geldi.

5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu Açısından Şirket Ortağına Finansman Sağlanması;

5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 241. Maddesinde “Tefecilik” suçu düzenlenmiş olup, buna göre; 

“Tefecilik - Kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para veren kişi, iki yıldan altı yıla kadar hapis ve beşyüz günden beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.” olarak hüküm altına alınmıştır. 

Kanunun 242 inci maddesinde de “Bu bölümde yer alan suçların işlenmesi suretiyle yararına haksız menfaat sağlanan tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.” hükmü yer almakta olup, bir borç verme eyleminin tefecilik olarak

değerlendirilebilmesi için borcun kazanç elde etmek amacıyla ve haksız menfaat sağlamak amacıyla yapılması gerektiği sonucu çıkmaktadır.

6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu Açısından Şirket Ortağına Finansman Sağlanması;

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun "Pay Sahiplerinin Şirkete Karşı Borçlanma Yasağı" başlıklı 358. maddesinde

"Pay sahipleri, sermaye taahhüdünden doğan vadesi gelmiş borçlarını ifa etmedikçe ve şirketin serbest yedek akçelerle birlikte karı geçmiş yıl zararlarını karşılayacak düzeyde olmadıkça şirkete borçlanamaz" düzenlemesi yer almıştır. 

Söz konusu düzenleme uyarınca, şirket ortaklarının şirketten borçlanabilmeleri madde hükmünde yer alan şartlara uyulduğu ölçüde mümkün kılınmıştır. Dolayısıyla İstikbal Mobilya’nın iştirakleri ile arasında gerçekleşmesi planlanan borçlanma işlemi TTK kapsamında yasaklanmamıştır.

Türk Parası Kıymetini Koruma Kanunu Açısından Şirket Ortağına Finansman Sağlanması;

Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun hükümlerine uyarınca, yayınlanan 32 sayılı karara ilişkin 2008/32- 34 sayılı Tebliğ'in 11. maddesinin 12. fıkrası uyarınca; Türkiye'de yerleşik kişilerce yurt dışında pay sahibi olduğu ortaklıklara, yurt dışındaki ana şirkete ve grup şirketlerine döviz veya Türk Lirası kredi açılabilir. 

Buna göre her ne kadar yurt içinde bulunan grup şirketlerinin kendi aralarında yapacakları borçlanma işlemlerine ilişkin olarak yeni yasal düzenleme kapsamında yasal bir zemin tesis edilmese de, Türkiye'de mukim bulunan şirketlerin yurt dışındaki ortak,

ana şirket ve grup şirketleri ile ödünç işlemleri yapmasına kambiyo mevzuatı kapsamında izin verilmiştir.

Ayrıca Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ (Tebliğ No: 2008-32/34)’in 8 inci maddesi 2018-32/52 numaralı Tebliğ’in 7 inci maddesinde; “Türkiye’de yerleşik kişilerin kendi aralarında akdedecekleri; aşağıda belirtilenler dışında kalan danışmanlık, aracılık ve taşımacılık dahil hizmet sözleşmelerinde, sözleşme bedelini ve sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerini döviz cinsinden ve dövize endeksli olarak kararlaştıramazlar.” açıklamalarına yer verilmiştir.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından yürürlüğe konulan 02.05.2018 tarihli Sermaye Hareketleri Genelgesinin “Yurt İçinden Kredi Alınması” başlıklı 38 inci maddesinde aşağıda yer alan açıklamalara yer verilmiştir.

“(1) 32 sayılı Kararın 17/A maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca, Türkiye’de yerleşik kişilerin yurt içinden söz konusu maddede belirtilen esaslar çerçevesinde döviz kredisi kullanmaları serbesttir.

(2) Kambiyo mevzuatı uyarınca Türkiye’de yerleşik kişiler ancak 32 sayılı Karar’da yer alan şekliyle bankalar ve finansal kuruluşlardan döviz kredisi temin edebilecekleri için bir firmanın başka bir firmaya döviz kredisi kullandırması mümkün bulunmamaktadır. 

Bankalar veya finansal kuruluşlar köprü kredi ve benzeri uygulamalarla bu şekilde hareket

ettiğini tespit ettikleri şirketleri Bakanlığa bildirir. Ancak, işlemin aynı holding bünyesinde veya grup içinde gerçekleştirilmesi, borçlandırmanın ve takibinin Türk Lirası cinsinden yapılması kaydıyla, borçlandırma işlemlerine ilişkin bedellerin döviz cinsinden karşılığının firmanın yazılı beyanına istinaden yurt içindeki ilgili hesaplara transfer edilmesi mümkündür.”

Yukarıda yer alan açıklamalarda belirtildiği üzere 32 sayılı karar kapsamında grup şirketi veya iştirak ile borç para alıp verme işlemleri döviz olarak yapılamayacaktır. İşlem yapılan günün döviz kurundan hesap yapılarak Türk Lirası karşılığı borç alınıp verilebilecektir. Ayrıca borçlandırmanın ve takibinin TL cinsinden yapılması gerekmektedir.

Kurumlar Vergisi Kanunu Açısından Şirket Ortağına Finansman Sağlanması;

Kurumlar Vergisi Kanununun 12 ve 13’üncü maddelerinde ortaklara verilen borçlar nedeniyle örtülü sermaye ve transfer fiyatlandırması güvenlik müesseseleri getirilmiştir. Buna göre örtülü sermaye müessesesini düzenleyen 12. maddesinde kurumların ortaklarından veya ortaklarla ilişkili olan kişilerden doğrudan veya dolaylı olarak temin ederek işletmede kullandıkları borçların kurumların öz sermayelerinin üç katını aşan miktarları örtülü sermaye olarak kabul edilmektedir. 

Söz konusu düzenleme, her ne kadar grup şirketlerinin kendi aralarında öz sermaye tutarının 3 katına kadar yapılacak borçlanma işlemlerinin örtülü sermaye olarak sayılmayacağını belirtmekte ise de; bu düzenleme 90 sayılı KHK yürürlükte olduğu esnada yapılmış olup, söz konusu maddenin amacı örtülü sermaye sayılan borçlanmaların vergisel sonuçlarını düzenlemektir.

Benzer şekilde transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımını düzenleyen Kurumlar Vergisi Kanunun 13. maddesinde mal veya hizmet alım-satımı olarak değerlendirilecek işlemler arasında ödünç para alınması ve verilmesi de sayılmış olup, söz konusu düzenlemenin amacı da ortaklar ve ilişkili kişilerle olan ödünç para işlemlerinde emsaline göre yüksek veya düşük faiz uygulamak suretiyle karın örtülü dağıtımının önlenmesidir.

Söz konusu bu düzenleler ilişkili şirketlerden borç alınabileceği zımni olarak belirtilmekle birlikte yapılan düzenleme vergisel bir güvenlik önlemi olduğu için bu hüküm ilişkili şirketlerin birbirine borç vermesine izin veriyor şeklinde yorumlanmayabilir.

Tüm bu açıklamış olduğumuz mevzuat hükümleri kapsamında konuyu değerlendirdiğimizde; 

6361 sayılı kanun öncesinde ilişkili şirketlerin birbirine borç alıp-vermesinde herhangi bir engel bulunmuyordu. 

Ancak bu düzenleme 6163 Sayılı kanun ile yürürlükten kalkmış ancak yerine yeni bir düzenleme yapılarak grup şirketlerinin birbirine borç alıp-verme işi açıkça istisna olduğu veya izin verildiğine ilişkin bir düzenleme yapılmamıştır. 

Tefecilikle ilgili tek düzenleme Türk Ceza Kanunu’nun 241 inci maddesinde yer almakla birlikte buna göre ceza kesilebilmesi için tüzel kişilerin haksız bir kazanç elde amacıyla borç vermesi gerekir. 

Bu şekilde bir kez dahi fiilin işlenmesi ise suçun unsurlarının oluşumu için yeterlidir. Yine borç verme işlemini Türk Parası Kıymetini koruma kanunu açısından da değerlendirdiğimizde şirket ile o şirketin iştiraki arasında gerçekleşmesi planlanan borçlanma işlemine ilişkin yasal bir engel yoktur. 

Ancak 32 sayılı karar kapsamında borç para alıp verme işlemleri döviz olarak yapılamayacaktır.

Bir şirketin iştirakleri arasında gerçekleşen borçlanma işlemi için BDDK’dan 6361 sayılı kanuna göre izin alınmadan borç verilmesi işlemine izin veren veya bu işlemi istisna tutan açık bir hukuki düzenleme bulunmadığının altını çizelim..