"BİR"DE BULUŞALIM YENİDEN

Dr. İlhami FINDIKÇI
Tüm Yazıları
Pazar günü yapacağımız tercihle aylardır süren evet ile hayır'ın yarışı bitecek.

                    Pazar günü yapacağımız tercihle aylardır süren evet ile hayır’ın yarışı bitecek. Bu ikiliği tevhit edip “Bir”de buluşacağız yeniden. Bakmayın çekişmelerine, kavgalarına. Bütün ikiler, ikilikler birbirine doğru akar ve bir gün ortak bir zeminde buluşup bütün olurlar. Nasıl ki iki göz tek görüntüde, iki kulak tek seste buluşurlar ya hayattaki bütün ikiler kendi meşrepleri ve hal dilleri ile “Bir”de kavuşurlar Evet ile hayır gibi. Asıl olan kavramlar değil onlara yüklediğimiz anlamlardır. Sözlerin şekli ayrılıklarında değil, anlam birliklerinde buluşalım. Temel derdimiz ve arayışımız, kavramlar arasındaki ayrılığı aşıp derinleşmek, suretleri terk edip asıl ile buluşmaktır. Şu halde tüm tercihlerde olduğu gibi bugün de esas meselemiz, asıl olanı bulmak ve ona doğru akmaktır.

Malum insanız, bazen kendimizden uzaklaşırız da kendi gerçeğimize köreliriz. Oysaki gözler, sadece önünü görmemeli ve kendini de görmeli zaman zaman ve kendi içine açılabilmeli. Dışarıdan içeriye doğru bir bakışla kuşatmalı ve yeniden kendini ele geçirmeli insan. Böylece beden ile ruhun iklimine yeniden ayar vermeli. Hacı Bayramı Veli’nin deyişiyle önce kendi içine akmalı gönül, akmalı ki o gönülde başkasıyla hem dem olsun ve ikiler bir olsun. 

Toplum, çok sesli bir orkestranın sazları gibi. Her saz, kendi başına bir bütün, bir kişiliktir. Ama hepsi ortak bir melodi için bir araya geldiğinde ayrı bir bütün ve ayrı bir şahsiyet oluşur. Bu çok sesli melodi için çırpınan her sazın, belirli bir nota disiplini içinde bir ses vermesi gereklidir. Aksi halde her sazın çıkaracağı gelişigüzel ses, bırakın ahenkli bir melodiyi, rahatsız eden bir gürültü anarşisine neden olabilir.

Münevver Anadolu insanının, irfan odaklı geleneksel bakışını yeniden seslendirmemiz gerekiyor. Aşırılıklara kapılmadan, taraf olma yorgunluğundan kurtulup Türkiye’nin birliğine ve geleceğine bir ses vermeliyiz. Zira diken üstünde ve kaygan bir zeminde yaşıyor bugünün toplumları. Öylesine kaygan bir zemin ki dünyanın birçok bölgesi gibi bizim bölgemiz de ateş çemberine dönmüş durumda. Kimi gelişmiş toplumların şuur altlarındaki yıkıcı güçler, tane tane ortaya çıkıyor gibi. İster bunalım, ister hezeyan, ister daha güçlü olma iddiası diyelim kimi ülkeler, bir akıl tutulması misali giderek saldırgan birer taraf oldular. 

Tam da bu dönemde bütün ikilikleri aşıp hem kararlı hem de bir ve bütün olmalıyız yeniden ve bir daha. Bu toplumun bin yıllara dayanan kutlu yürüyüşüne bir adım da biz eklemeli ve yola devam etmeliyiz aşkla. Böyle bir tercih sürecinde bu güzelim vatanın birlik ve bütünlüğünün, bir numaralı esasımız ve ağırlık merkezimiz olması elzemdir. Yani ki yapacağımız tercihle kendi kişisel takıntılarımız, beklentilerimiz ve hayallerimiz yerine bu toplumun yani bütünün beklenti ve hayallerinin peşinden koşmamızdır asıl olan. Bugünkü dünyada birlik ve bütünlük artık kuru bir söylemi aşmak durumundadır. Toplumumuzun; uluslararası topluluk içinde daha çok yer alması aynı zamanda onu eleştirecek maddi ve zihinsel olgunluğa erişmesi, bilgi toplumunun gerektirdiği adımları atması, akıl ile daha fazla özgürlüğü yakalaması, ahlak ile bunu sürdürülebilir hale getirmesi, bağımlı olmayan ekonomisi kadar yetişmiş insan gücü ve kalitesi ile adından söz ettirecek bir yeniden inşa sürecine ihtiyacı olduğu unutulmamalıdır. 

Ancak bu şekilde siyaseten yaşanan ikiliği, toplumun ve devletin birliğinde buluşturabiliriz. İnsan ve toplumun kendi köklerine doğru derinleştikçe filizlenip göklere doğru gelişeceği ve ayakları üzerinde duracağı açıktır. O halde tercihimizi gönül süzgecimizden geçirelim. Doğruyu bilen âlim kadar, yanlışı bilen arif edasıyla da bu vatan için söyleyecek bir sözümüz, verecek bir sesimiz olsun. Kararsızlık yahut tercihte bulunmamanın vebali büyüktür. Evet, tarafımız ikilik değil birliktir, Türkiye’dir.

NOT: Bel fıtığı ameliyatımızı başarıyla gerçekleştiren, lise sıralarından bu yana arkadaşım, dostum ve ülkemizin sayılı beyin cerrahlarından Op. Dr. Ahmet Şengöz Beyefendiye, ekibine, Safa Hastanesi çalışanlarına ve destekleri ile bizi yalnız bırakmayan dostlarımız ile okurlarımıza gönül dolusu teşekkürlerimizi sunuyoruz.