​BATI İÇİN DENİZ BİTTİ Mİ?

Doç. Dr. Can CEYLAN
Tüm Yazıları
Bilinen fıkradır.

Bilinen fıkradır. Temel, kaptanı olduğu tekneyi karaya oturtur. Teknedeki yolcular, bu kaza yüzünden Temel’e söylenmeye başlayınca Temel kendini savunmak için şöyle der: “Ula denuz bittu da!”. Bu fıkra, bir sorun karşısında hiçbir çıkış yolu kalmadığında ortaya çıkan durumu özetleyen “deniz bitti” deyiminin kaynağıdır.

Bu deyim, Batı Avrupa’da doğup sömürge döneminde dünyâya yayılmış ve hâkim olmuş olan “Batı sistemi”ne uygulandığında ortaya vahim bir tablo çıkmaktadır. Tablo vahimdir, çünkü Batı sistemi tüm dünyâya yayılmış ve âdeta kanserli bir hücre gibi metastaz yapmıştır. “Demokrasi”, “insan hakları”, “temel hak ve özgürlükler” gibi kavramları kendi menfaatleri yönünde kullanmak için allayıp pullayarak “satan” Batı, bu kavramlarda “satış sonrası servis” konusunda âciz kalınca “müşteri memnuniyetsizliği” ortaya çıkmaktadır.

Batı sistemine tâbi olan ama, Batı dünyâsının dışında tutulan ülkeler ve toplumlar, artık bu sistemden bir fayda görme umûdunu kaybetmiştir. Zîra artık Batı’nın kendine de hayrı yoktur. Teknik gelişmişliğini maddî zenginliğe borçlu olan Batı’nın maddî zenginliği de sömürgelerinden gelen kaynaklarla oluşmuştur.

Dünya ülkelerinin %80’i, Batı ülkeleri tarafından 20. yüzyılın ortalarına kadar resmen ve doğrudan sömürülmüştür. Batı, bu sömürü sistemi ile cebinde para olmayıp kredi kartını kullanan ve zenginmiş gibi davranan biri gibi yaşamıştır. Bu kolay zenginliğe rağmen,  iki dünya savaşının kendi topraklarında başlamasına engel olamayan Batı sisteminin yanlışlığı, artık çuvala sığmayan mızrak gibidir. Sömürge yapısı ile tüm dünyânın rotasını kendine endeksleyen Batı dünyâsının karaya oturmamak için yaptığı son hamle, küresel terör olmuştur. Ancak bu hamlede kendi oyununa yenileceğini göremeyecek kadar kördür. Çizgisel (evrimci) târih anlayışının verdiği kendini beğenmişliğin sonucu olan bu körlük sebebiyle Batı gemisi, uzun zaman önce sığı sulara girmiştir.

Almanya, ABD ve Fransa’daki terör olaylarındaki medya sansürü, göçmenlere yapılan ırkçı muamele ve nihâyet bakanlarımızın Almanya’daki programlarının iptâl edilmesi ve Avrupa’da güçlenen ırkçı partilerin 16 Nisan’da “hayır” için çalışması da göstermektedir ki, özgürlükçü ve demokratik dünyânın sözde amiral gemisi karaya oturmuştur. Hollanda’nın bakanımıza gösterdiği diploması ve nezâket dışı muamele gibi olaylar da göstermektedir ki, demokrat rolü için giydiği “demokrasi kostümü”nü artık Batı’da sakil durmaktadır.  

Yâni başlıktaki sorunun da cevâbı olarak, evet Batı için deniz bitmiştir. Batı, kendini kurtaramayacağını görünce, derin sularda seyretmeye hazırlanan Türkiye’nin gemisine delik açıp batırmak için, Batı’yı tanıyan herkesin bildiği gibi, tam da kendine yakışanı yapmaktadır. İnsanlık târihindeki en kötü dünyâ liderliği rolünü oynayan Batı sistemi, yüzyıllardır uyguladığı insanlık dışı zulümler sebebiyle mazlumlardan aldığı ahların ağırlığı altındadır. Bu ağırlık, karaya oturan geminin ne kendi imkânlarıyla ne de hâricî yardımla kurtulmasını imkânsız hâle getirmektedir. 

Atlantik ötesinde kendi derdine düşen ABD, Brexit ile paçayı kurtarmaya çalışan İngiltere, yaşadığı krizlerin sıcaklığını faşizmin gölgesinde atlatmaya çalışan Almanya ve “sömürgeciliğin kara târihi”ni yazan ülkelerin başında gelen Hollanda, birbirlerini yiyip parçalanacakları günü geciktirmek için târihî bir alışkanlıkla, güçlenen Türkiye’yi hedef almaktadır. Çünkü duydukları korku, artık Türkiye’deki piyonlarını devre dışı bırakıp doğrudan saldıracak kadar büyüktür. Umarım, 11 Mart gecesi Hollanda caddelerinde gezen “15 Temmuz Rûhu”nu iyi okurlar ve kendi gemilerini kurtarmak için Türkiye gemisiyle uğraşma hatâsından geri dönerler.