Suriye'yi doğru okumalı Erbil ve Ankara

Yaşar İÇEN 22 Tem 2024

Yaşar İÇEN
Tüm Yazıları
15 Temmuz 2024 tarihli yazımda pek çok tespit ve niyet okumasıyla birlikte; "Kalkınma Yolu Projesinin ana kolu Suriye'den Akdeniz'e çekilebilir ve Suriye'nin kuzeyinde kurulmasına izin verilecek özerk terör yönetimine bölgeyle birlikte kalkınma yolunun güvenliği de teslim edilebilir!" demiştim…

Ve aradan birkaç gün geçtikten sonra YPG/SDG/PKK başı Mazlum Kobani şu cümleyi kullandı; “Herkes rahat etsin ve güvende olsun diye bunu açıkça söylüyorum ki 100 bin silahlı güce sahibiz ve bu güçlerimiz bölgelerimize yönelik her türlü saldırıyı püskürtmeye yeterli ve hazırdır…” Sizi bilmem ama sahadan çalışan biri olarak ben şaşırmadım!

Uzun zamandır Suriye’de oluşturulmaya çalışılan “modifiye yapı” her fırsatta ABD ve Avrupa liderlerinin desteğini dile getirirken şimdilerde de bağımsızlık ilanına hazırlık yapıyor! 15 Temmuz 2024 tarihli “Suriye Esad değil ki” başlıklı yazımda yer verdiğim tüm verilerin/ön görülerin gerçekliği hemen sonrasında yaşanan gelişmelerle kendisini gösterdi.

Her fırsatta Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Esad’ın görüşmesinde ısrar edenlerin kaçırdığı/görmezden geldiği 2 nokta vardı;

1) Suriye ile ilgili alınacak hiçbir kararda Esad’ın etkisinin kalmadığı.

2) ABD başta olmak üzere Suriye’de güç devşiren yapıların buna asla izin vermeyeceği.

Ki öyle de oldu yazımdan hemen sonra ABD, Türkiye ve Suriye’nin iletişim başlatmasına sıcak bakmadıklarını açıkladı.

Ve gecikmeden Esad şu özeti yaptı; “Türkiye ile görüşmemiz için iki şartımız var. Birincisi Ankara terör oluşumlarını desteklemeyi bırakmalı, ikincisi de Suriye topraklarından çıkmalı…” Yani kısaca ABD istemiyorsa biz bu işte yokuz diyordu Esad. Velhasılı kelam tekrar ediyorum; Suriye Esad değil çok daha fazlası artık. Suriye meselesinin içine çekilmeye çalışılan önemli bir başlıkta Erbil Yönetimi. Son süreçte ciddi bir şekilde yıpratılmaya çalışılan KDP, Peşmerge ve Erbil Yönetimi kademeleri bunca olumsuzluğa rağmen sağduyulu duruşları ile bölgenin huzuru, güvenliği, istihdamı ve çözümden yana diplomatik ilişkileri adına canla başla mücadele veriyor.

Siyaset bilimci olarak uzun yıllardır takip ettiğim ve alanında çalıştığım Irak’ta beni en fazla etkileyen başlık; Barzanilerin tarihten bu yana verdiği terörle mücadele, var olma, huzur bulma, birliktelik mücadelesidir. Kürtlerin Kadim Başkanı Mesud Barzani’nin kaleme aldığı kitapların sayfalarına göz gezdirdiğinizde bu azimli mücadelede yer alan tüm isimlere, acılara, sürgünlere, şehitlere, ihanetlere, zindan günlerine, zaferlere ve hafızalardan silinmemesi gereken öğütlere vakıf olabilirsiniz. Şimdilerde de Başbakan Masrour Barzani’nin devraldığı mücadele bayrağı; gençler, kadınlar, eğitim, istihdam, tarım, yerli üretim, öz kaynaklar, vizyonel bakış açıları etrafında dalgalanıyor.

Devrimci Başbakan Masrour Barzani’nin başlattığı; “Benim Toprağım, Benim İnsanım, Benim Üretimin Devrimi” meyvelerini hızla veriyor. Kürt Federal Yönetimine ait bal, nar, susam, üzüm ve daha nice ürün dünyaya pazarlanmaya başladı. Geçmişte hizmet sektöründe Uzak Doğulu ve Afrikalılar varken şu an tüm sektörlerle birlikte hizmet sektöründe de Kürt gençler var. Şikayet eden ve fazla çalışmak istemeyen Kürtler şimdi tarım, hayvancılık, inşaat, fabrika ayrımı yapmadan her sektörde çalışıyor ve üretiyor. Bunlar çok önemli ve değerli bir devrimin basamakları elbette. Erbil Yönetimi’nin güçlenmesini istemeyip Süleymaniye ile ikiye bölmeye çalışan ve Suriye’nin kuzeyinde kurulacak yeni bir Kürt Yönetimi ile Erbil’i pasifize etmeye çalışanlar, geçtiğimiz haftalarda sessiz sedasız Mazlum Kobani’ye de “Irak Vatandaşlığı” verdi nedense. Anlayacağınız Suriye üzerinden Irak’ı (bilhassa da Kürt Yönetimini) ve Türkiye’yi revize etme planları son sürat devam ediyor…

Tamda bu noktada askeri duruşla birlikte diplomatik dili de doğru, güçlü, etkili kullanmak gerekiyor. Hızla değişen ve silinen Ortadoğu hafızasında geçmişte takılı kalmak yerine “mevcuda ve geleceğe odaklanmak” bu yönde doğru okumalar gerçekleştirmek gerekiyor… Hatta ve hatta askeri ve diplomatik kanallar “işin uzmanı niyet okuyuculara” yer vermeli kadrolarında zira geçmişte olduğu gibi günümüzde de pek çok gelişmiş ülke ön görüsü yüksek uzman isimlerle çalışıyor. İlk etapta Ankara-Şam ilişkileri keşke kopmasaydı diyen biri olarak sonrasında yaşanan gelişmeler ile “artık temkinli olmakta fayda var” demeye başladım çünkü her şey ve herkes değişirken eski formatta kalmak kaybettirebilir… 

Şimdi “Cumhurbaşkanı Erdoğan Esad ile mutlaka görüşmeli” diye fikir beyan edenler/bastıranlar, görüşme olduktan sonra “görüştünüz de ne oldu Suriyeliler halâ ülkede” diyecekler çok iyi biliyorum. Bizim gibi onlarda çok iyi biliyor ki Suriyelilerin gönderilmesi Suriye’de güvenliğin sağlanmasıyla ve uluslararası anlaşmalar dahilinde çözülmesi gereken bir başlık…