Size birkaç haber vermeye geldim

Milena Berfin GÜLDOĞAN
Tüm Yazıları
Bu hafta etrafta dolanan birçok habere ve konuya fazlaca kulak kabarttım sizi de haberdar edebilmek adına. Öncelikle en hoşuma giden yeni haberle sizi aydınlatmak isterim.

1 Ağustos’tan itibaren Atatürk’ün Pera Palace’ta kaldığı oda olan 101 numaralı oda yeniden ziyarete açılacak. Yeniden diyorum çünkü aslında bu oda, Atatürk’ün doğumunun 100.yılına özel 1981 tarihinde müze haline getirilmiş ve ziyarete açılmıştı. Şimdi yeniden, adeta evi gibi kullandığı, önemli askeri görüşmeler yaptığı, misafirlerini ağırladığı bu odayı içindeki birçok kişisel eşyasıyla, dönemin dergileri ve kitaplarıyla, kendisine gelen armağanlarla ziyaret edilebilir durumda. 101 numaralı odanın kurtuluş mücadelesinde kim bilir hangi hamlelerin zeminine ev sahipliği yaptığını düşünecek olursak ne denli kıymetli olduğunun farkına varırız diye düşünüyorum ama bu özel durumun haricinde aslında Pera Palace’ın önemini de hatırlamakta fayda var.

 

Otelin açıldığı dönem İstanbul’da lüks bir otelin var olmamasının getirdiği bir ihtiyaçla atılıyor temeller. Bu otel Orient Express tren hattıyla gelenlerin kalmaya alışık olduğu otellere benzetilmeye çalışılıyor özellikle. Gelen bu insanlar bu trene binebilecek parayı verebilecek kadar kazanan ve yaptıkları işlerle önemli hale gelen insanlardı. Birçok bürokrat, yazar, iş insanı ve dönemin sosyete takımının geldiği bir tren bu tren, öyle halktan kesim pek yok anlayacağınız... Hem manzarasıyla hem de Osmanlı Sarayları haricinde hiçbir binada bulunmayan yeniliklerin bu binaya özel olarak eklenmesiyle standartları artırmayı hedefliyorlar. Bu bina elektriğin ve sıcak suyun saraylar haricinde kullanıldığı ilk bina. Üstelik ülkemizdeki ilk elektrikli asansöre de ev sahipliği yapıyor, hala gittiğinizde görebilirsiniz. E bu denli ihtişamla, Beyoğlu’nun gözbebeği haline getirilen ve 1980’lerin ortasından itibaren hayatımızdaki yerini koruyan asil otelimizin asil konukları da oldu. Hepimizin bildiği üzere Agatha Christie bu otelin müdavimlerindendi ve burada kaleme aldığı romanları da oldu. Kraliçe 2.Elizabeth, İmparator Franz Joseph, Alfred Hitchcook, Pierre Loti gibi devasa isimlere ev sahipliği yapan bu otelin en kıymetli odası olan 101 numaralı odayı internetten alacağınız bilet sayesinde ziyaret edebilir, otelin ihtişamına kendi gözlerinizle şahit olabilirsiniz. Bu arada otel içinde bir şeyler yemek ya da içmek isterseniz, aldığınız bilette yüzde 10’luk bir indiriminiz olduğunu da hatırlatmak isterim.

 

Yüzyıllık Emanet

 

30 Temmuz’a kadar Sirkeci Garı’nda ziyaret edebileceğiniz, sizi duygusal olarak oldukça etkileyebilecek bir sergi haberi vereceğim. 1.Dünya Savaşı zamanında esir düşen askerlerin belki ulaşır umuduyla yazdığı ve bu askerlerin ailelerinin bin bir dua ile belki okur diyerek yazdığı 25 bin mektup Kızılay arşivlerinden çıkarıldı ve Yüzyıllık Emanet sergisi haline getirildi. Bu sergi mektupların yanı sıra, esir kamplarının, esirlerin günlük yaşamlarının da gözler önüne serildiği bir sergi olması dolayısıyla ziyaret etmesi oldukça duygu yüklü. 3 ayrı oda şeklinde tasarlanan serginin belgesel odasında detaylı bilgiler alabilir, dijital oda da serginin büyüsüne kapılabilirsiniz; yas odasında ise göz yaşlarınıza hakim olmak için kendinizi zorlamanız gerekebilir...

 

Bir askerin sevgilisine yazdığı mektupta son cümlesinin ‘kendine iyi bak’ olduğunu görmek, başka bir askerin ailesine yazdığı mektubu ‘Allah’a emanet olun’ diyerek bitirdiğine şahit olmak ve bu ülke toprakları için canını siper eden insanların evlatları olduğumuzu hatırlamak bir yandan göğsünüzü kabartırken bir yandan da içinizde buruk ve tarifsiz bir acı bırakıyor. Bu sergiye zaman ayırmayı düşünürseniz ve bir şekilde bu sergi içinizde bir yerlere dokunursa, belki Gündoğdu Kayal’ın kaleme aldığı Kore Mektupları kitabı da ilginizi çekebilir.

 

Yeni fragman aklımızı aldı

 

Joker 2’nin yeni fragmanını gördünüz mü? Gün geçtikçe minik minik koklattıkları sahnelerle, senaryo kırıntılarıyla, yeni fragmanla her geçen gün beklentimi yükseltiyorlar. Sonra kendi kendime diyorum ki; sakin ol, ilk filmi geçme ihtimali sıfıra yakın. Ama yine de insan hevesleniyor işte.

 

Joker 2, ilkini geçerse beni beklemediğim bir yerden vuracak o doğru ama beni bu hafta asıl şoke eden Inside Out 2’nin başarısı oldu. Frozen 2’yi geride bırakarak tarihin en çok hasılat yapan animasyon filmi olmayı başardı. Tüm zamanların en çok hasılat yapan filmi olan 2009 yapımı Avatar’ın ancak yarı hasılatına ulaşabilmiş olsa da kendi kategorisinde birinci sıraya oturmuş vaziyette. Yılın en iyi animasyonu dedikodularına, acaba biraz erken mi karar veriyoruz demiştim ama Inside Out yılın en iyi animasyonu olduğunu gişesiyle de seyircisiyle de kanıtlamış oldu.

 

Bu arada yaz sezonunda klimalı alanlara kaçanların sayısının yarısının bile sinemaya rağbet gösterdiğini düşünmemekle birlikte, ki bundan bilet fiyatlarının da payı büyüktür, vizyona bu hafta giren sadece 3 filmin olması can sıkıcı. Üstelik bu 3 filmin 2’si bana fragmanlarını bile izletemeyecek düzeyde filmler olunca durum hayli can sıkıyor. Ağustos ayında gelecek birkaç güzel filmi hem size yazmak hem de kendim takip etmek için iple çekiyorum.