RAMAZAN ÖZEL - II: ORUÇ VE NEFSE HAKİMİYET

Prof. Dr. D. Murat DEMİRÖZ
Tüm Yazıları
İslâm inancında ibadetler zahiri olarak insanın Allah'a borcu olarak tanımlanır. Dolayısıyla inananlar ibadetleri yerine getirdiğinde Allah'a olan borçlarını ödediklerini düşünürler. Ancak ibadetlerin Allah'a olan borcu belirten zahiri anlamı dışında bir de batınî anlamları vardır: Her ibadet, eğer hakkıyla yapılırsa, insanın manevi gelişimi ve olgunlaşmasına katkıda bulunur. İbadet eden birisi, bu ibadetlerin manevi etkisini kendi üzerinde hissetmiyorsa, davranış ve eylemlerinde bir değişim gerçekleşmiyorsa, o zaman o ibadet çok da amacına ulaşmış sayılmaz.

Bugün Ramazan Ayına özel bir ibadet olan oruca ve orucun zahiri ve batınî etkilerine değinmek istedim. Bu anlamda oruç temel olarak nefse hakimiyet ilkesine dayanan bir ibadettir. Aç ve susuz kalmak ve cinsel ilişkiden kaçınmak orucun zahirdeki – dıştaki görünen ilkeleridir. Ancak batında  içteki görünmeyen anlamı daha derindir. Oruç insanın benliğini tanımasını ve benliğine hakimiyetini sağlamak amacı güder. 

ORUÇ İBADETİ NEDİR?

TDV İslâm Ansiklopedisinde Ali İhsan Yitik Hoca şöyle açıklıyor:

Oruç kelimesi, sözlükte “bir şeyden uzak durmak, bir şeye karşı kendini tutmak” anlamına gelen Arapça savmın (sıyâm) Farsça karşılığı olan rûze kelimesinin Türkçeleşmiş şeklidir. Savm ve sıyâm ile türevleri Kur’ân-ı Kerîm’de on üç yerde, hadislerde ise çok sayıda geçmektedir (M. F. Abdülbâkī, el-Muʿcem, “ṣvm” md.Wensinck, el-Muʿcem, “ṣvm” md.). Terim olarak oruç, tan yerinin ağarmasından güneşin batmasına kadar şer‘an belirlenmiş ibadeti yerine getirmek niyetiyle yeme, içme ve cinsel ilişkiden uzak durmayı ifade eder. Serahsî’nin “belirli kimselerin belirli zamanda belirli fiillerden belirli bir amaçla uzak durması” şeklindeki tanımı bu ibadetin kimler açısından sahih sayıldığını belirtmeyi hedeflemektedir (el-Mebsûṭ, III, 54). Süresi içinde kişinin kendini oruç yasaklarına karşı tutmasına imsâk denir, bu kelime “oruca başlama, orucun başlangıç anı” mânasında da kullanılır. Vakti gelince orucu usulüne göre açmaya, yani orucu sonlandırmaya iftâr adı verilir.” (https://islamansiklopedisi.org.tr/oruc)

ORUCUN DİNİ ANLAMDA ÖNEMİ NEDİR?

Yine TDV İslâm Ansiklopedisinde İbrahim Kafi Dönmez Hocamız Orucun önemini şöyle açıklıyor:  

Kur’ân-ı Kerîm’de önceki toplumlara da orucun farz kılındığına dikkat çekilmiş, orucun amaç ve hükümleri açıklanırken “ittikā” fiili kullanılmış, oruç yasaklarına uymanın Allah tarafından çizilen sınırlara riayet anlamına geldiği ifade edilmiştir (el-Bakara 2/183, 187). Bütün bunlar ve anılan fiilin Kur’an’daki kullanımları göz önüne alındığında orucun Allah’a kul olma bilincine varılabilmesi, mümine yaraşmayacak hal ve davranışlardan sakınılması ve kulluğun belirli bir disipline bağlanması açısından vazgeçilmez bir öneme sahip olduğu anlaşılır.  Daha sonraki âyette de Allah’ın insanlar için zorluk değil kolaylık murat ettiği, oruçla ilgili hükümlere riayetin, doğru şekilde kulluk edebilmenin yollarını göstermesine karşılık Allah’ı tâzim ve O’na olan şükran borcunu ödeme gayreti içinde olma anlamı taşıdığı ifade edilmiştir. … Hz. Peygamber de birçok hadisinde orucun faziletlerini açıklarken hem soyut anlatımlarla hem somut örneklerle bu ibadetin ahlâkı güzelleştirmedeki eğitici rolüne vurgu yapmış, samimi bir inançla Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak üzere ramazan ayını oruçlu geçirenin günahlarının bağışlanacağını ve oruçluların cennette yüksek derecelere nâilolacaklarını haber vermiş (meselâ bk. Buhârî, “Ṣavm”, 2, 4, 6, 9; Nesâî, “Ṣıyâm”, 39), ayrıca orucun sağlık için yararlı olduğunu ifade etmiştir (Taberânî, el-Muʿcemü’l-evsaṭ, VIII, 174; Heysemî, III, 179).” (https://islamansiklopedisi.org.tr/oruc).

ORUCUN TEMSİL ETTİĞİ ERDEMLER

Oruç İbadeti temelde birkaç önemli erdemi temsil eder: 1) Allah’a teslimiyet 2) nefsine hakimiyet 3) tefekkür ve muhasebe 4) masivadan temizlenmek. 

Her ibadetin birincil anlamı, yukarıda da değindiğim gibi Allah’a olan borcun ödenmesidir. Sonuçta bu borç hesabı Allah’la kulu arasındadır, eksik ibadetleri Allah isterse bağışlar, ama bizim bilmemiz gereken şey ibadetlerden her inananın sorumlu olduğudur. Bu yüzden farz olan Ramazan orucunu -eğer bir manimiz yoksa – tutmaya gayret göstermeliyiz. İbadetin bir borç olarak bilinmesi, aynı zamanda, kişinin Allah’ın hükmüne ve iradesine teslim olduğu anlamına gelir. Dolayısıyla orucun ilk erdemi Allah’a teslim olmaktır. 

İkinci erdem, yani nefsine hakimiyet, aslında ibadetin usulü ve yapılış şekliyle alâkalıdır. Ali İhsan Yitik Hocamızın belirttiği gibi tan yerinin ağarmasından güneşin batmasına kadar tutulur. Bu süre zarfında her türlü yeme ve içme eylemi ve cinsel ilişki yasaklanır. Bu yasaklar insanın hayatında çok önemli nimet ve zevklerden kendi isteğiyle, gönüllü olarak belli bir süre için vazgeçmesidir. İnsanın dünyevi hazlardan vaz geçmesi, kendi nefsine hâkim olması, davranışlarının ve eylemlerinin kontrolünü ele geçirmesi insanın olgunlaşması için önemlidir. Ancak nefse hâkimiyetin bir önemli yanı da nefsine hâkim olanın nefsini tanıması, nefsini tanıyan insanın da Allah’ın hakikatine ulaşma yolunda önemli bir adım atmasıdır. Nitekim Peygamber Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur: “Nefsini bilen rabbini bilir!”

Üçüncü erdem, oruç ibadetinin ister istemez insanı sürüklediği bir süreci, yani tefekkür ve muhasebedir. Oruçlu insan sadece aç kalmakla orucun tamamlanmayacağını bilmelidir. Aynı zamanda kötü söz söylemekten, insanları kırıcı ve rahatsız edici eylemlerden ve kavga etmekten sakınması gerektiğini de bilir. Bir insanın kendi hareket ve davranışları üzerinde böyle bir yüksek kontrol sahibi olması onu daha önceki davranışları ve eylemlerini de gözden geçirmeye ve kendi kendisinin muhasebesini yapmaya teşvik eder.  Orucun yarattığı manevi halle insanın kendisini sorgulama ve muhasebe etme aşamasına gelmesi önemlidir. Bunun devamında ise insanın Ramazan ayında sakındığı kötü davranış ve hareketlerden Ramazan sonrasında da sakınmaya devam etmesi beklenir. Eğer oruçlu insan bu aşamaya ulaşmışsa o oruç hakkıyla tamam olmuş demektir. 

Dördünü erdem insanın oruç vasıtasıyla mâsivanın / yalan dünyanın aldatıcı güzellikleri, meşgalelerinden kendini, davranışlarını ve düşüncelerini arındırabilmesidir. Bu dördüncü erdem ancak manevi anlamda çok yüksek olgunluk seviyelerindeki kişilere nasip olur. Orucun bu dördüncü erdeme ulaşmada önemli bir payı bulunmaktadır. 

ORUCUN BATINİ ANLAMI

Yukarıda saydığım orucun ilk iki erdemi orucun zahirî / dışsal anlamını, yani Allah rızası ve ona kulluk görevini yerine getirebilmek için belli bir süre aç ve susuz kalmayı, anlatmaktadır. Ancak üçüncü ve dördüncü erdemler ise orucun batınî / içsel anlamı açısından önemlidir: İnsanın algılarımızla tanımlayabileceğimiz gerçekliğin ötesindeki mutlak hakikatadoğru yolculuğunda ana kavşaklardan biri olan kendini bilme ve kendini tanıma haline giden önemli bir başlangıçtır. Tefekkür, yani insanın kendi içine dönüp kendi eylem ve davranışlarını düşünmesi, sonra kendisine öz eleştiriyle bakıp kendisini yargılaması ve en sonunda da dünyevi kirlerden arınmaya başlaması. İşte bu anlamda oruç mutlak hakikate giden yolculuğun başlangıcı olabilir. 

Tabii ki burada bahsettiklerim, özellikle üçüncü ve dördüncü erdemler, çok azımızın tecrübe edeceği şeylerdir. Çoğunlukla ahalimiz heyecanla iftarı beklemekte, iftar da tıka basa karnını doyurmakta, sahurda da keza yeme – içme ayini devam etmektedir. Bu yüzden de orucun manevi tekâmülde sağlayacağı avantajlardan yararlanamamaktadırlar. 

Selâm ile…