MERKEZ BANKALARININ FAİZ KARARLARI NE OLACAK?

Prof. Dr. D. Murat DEMİRÖZ
Tüm Yazıları
Bu hafta dünyada para politikası, finansal piyasalar ve enflasyon dinamikleri açısından önemli bir hafta. ABD, AB, İngiltere ve Türkiye Merkez Bankaları faiz kararlarını açıklayacak. Dün (Çarşamba günü) ABD Merkez Bankası FED'in faiz kararı açıklanacaktı (yazıyı yazdığım sırada henüz açıklanmamıştı). Bugün (yani Perşembe günü) TCMB'nin faiz kararı açıklanacak. AB ve İngiliz Merkez Bankaları'nın da kararları bu hafta verilecek.

    


Genel olarak ABD ve AB Merkez Bankaları’nın faiz oranlarını aynı tutması bekleniyor. İngiliz Merkez Bankası’nın da pas geçmesi çoğunluk iktisatçıların tahminidir. Pekiyi Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ne yapacak ve ne yapmalı?

TCMB’nin politikasını değerlendirirken diğer Merkez Bankaları’nın da politikalarını göz önüne almak lazım; özellik ABD Merkez Bankası FED’in faiz politikası bizim için çok önemlidir. Bu yüzden ilk önce kısaca ABD ve AB Merkez Bankalarının konumunu ve politikalarını inceleyeceğim. Daha sonra TCMB para politikası hakkında temenni ve tahminlerimi paylaşacağım.

ABD VE AB’DE PARA POLİTİKASI VE ENFLASYONUN SEYRİ

Pandemi sonrasında bütün dünyada artan enflasyon Merkez Bankalarının ortak problemi olarak ortaya çıkmıştı. Bütün dünyada hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülke Merkez Bankaları 2022 yılının ikinci yarısından itibaren faiz arttırmaya başladılar. Küresel finans sisteminin bu kadar entegre olduğu bir ortamda Merkez Bankalarının faiz kararları birbirini etkilemektedir. Özellikle ABD ve AB Merkez Bankalarının kararları rezerv para birimleri olan Dolar ve Avro’nun değerini doğrudan etkilediği için diğer Merkez Bankaları tarafından takip edilir. Denebilir ki, dünya Merkez Bankalarının ortak yönde bir politika geliştirmesi söz konusuysa bunda ABD Merkez Bankası önü çeker.

ABD Merkez Bankası FED, ABD’de yüzde 9’lara kadar çıkan TÜFE enflasyonunu 2022 Mart ayından itibaren ciddi ve tutarlı bir para politikası ile yüzde 3’ler seviyesine indirdi. Bugün yüzde 5 -5,5 arası bir politika faizi uygularken enflasyon yüzde 3 civarında. İki senelik programın uygulanma sürecinde gerçekleşen olayların en ilginci işsizlikte ciddiye alınacak oranlarda hiçbir artış olmadan enflasyonun düşürülmesi oldu. Bu başarının arkasında birkaç sebep vardır: Birincisi, FED ve Başkan Powell piyasa profesyonellerinin algısını iyi yönlendirdi ve enflasyon beklentilerini kırdılar. İkincisi, ABD’de kıta Avrupası’na göre çok daha esnek bir emek piyasası bulunmaktadır, dolayısıyla ABD’de AB’ye göre reel ve noıminal ücret katılıklarının enflasyonist sürecin üzerinde çok daha az etkili olduğu söylenebilir. Üçüncüsü pandemi süresince ABD ekonomisinin büyüme eğilimini canlandırmayı ve istihdamı arttırmayı amaçlayan kapanmama politikasının istihdam üzerindeki olumlu etkilerini not etmek gerekir.  Bütün bu olguları bir tarafa koyduğumuzda AB Merkez Bankası FED’in faiz indirimine başlayacağı ve bunun ne zaman olacağı sorgulanmakta. Hal-i hazırda FED’in yıllık enflasyon oranı yüzde 3’ün altına kalıcı olarak inmeden faiz indirimine gitmeyeceğini tahmin ediyorum. Herşey böyle giderse ilk faiz indiriminin Ağustos veya Eylül aylarında gelebileceğini söyleyebiliriz.

AB’de işler ABD’ye göre çok daha farklı gelişmiş vaziyette. AB enflasyonu da yüzde 3-4 arasında dalgalanmakla birlikte farklı ülkelerde farklı enflasyon oranları ve farklı iktisadi problemler bulunmaktadır. Esas itibariyle AB Merkez Bankası tüzüğünde yazdığı gibi sadece fiyat istikrarını tesis etmekle değil, aynı zamanda, hatta daha sık bir şekilde finansal istikrar meselesi ile ilgilenmek zorunda kalmaktadır. Bunun sebebi birbirinden farklı iktisadi gelişmişlik düzeylerine sahip ülkelerin ortak para birimi kullanmasıdır. Ülkesel farklılıkları ortadan nispeten kaldıracak ortak maliye politikaları da olmadığı için, bu farklılıklardan kaynaklı ödeme problemlerinin ortaya çıkmasını önlemek AB Merkez Bankası’nın en öncelikli meselesi halini almıştır. Bu yüzden parasal sıkılaşmaya ABD’yi takiben ve onlardan çok zaman sonra başladılar. Hali hazırda Avrupa’da durgunluk eğilimleri baş göstermeye başlamışken ve İtalya gibi bazı ülkeler iç borç problemi ile uğraşırken AB Merkez Bankası’nın hızlı bir gevşemeye gitmesini beklemiyorum. FED ne zaman faiz indirimine başlarsa AB Merkez Bankası da onu takiben ve şartlar elveriyorsa faiz indirecektir. Dolayısıyla ben hem ABD hem de AB’de Eylül ayına kadar faiz indirimi beklemiyorum.

TCMB’NİN FAİZ KARARI NE OLACAK?

2021 yılı Eylül ayından itibaren başlayan ve 2023 Haziran ayına kadar devam eden Türkiye Ekonomi Modeli adıyla bilinen seçim ekonomisinin akabinde, seçim kazanıldıktan sonra, Sayın Mehmet Şimşek’in tabiriyle “rasyonel politikalara” dönüş başladı. Yalnız, biraz bu işten anlayan herkesin ortak beklentisi olan kapsamlı bir istikrar politikası yerine, sadece TCMB’nin faiz arttırması ve çeşitli araçlarla miktar kısıtlamasına gitmesi dışında bir program fiiliyatta görülmemektedir. Anlaşılan o ki, kapsamlı bir istikrar programı, ancak 31Mart seçimlerinden sonra dikkate alınacaktır.  Kapsamlı bir istikrar programı derken şu üç ana unsuru kastediyorum: Sıkı para politikası, sıkı maliye politikası ve minimum 30 milyar dolarlık bir dış destek. 

Sıkı maliye politikası daha henüz uygulanmaya başlanmamıştır. Bu tarz bir programın uygulanması zorunludur ancak kemerler sıkılırken hangi toplum kesimlerinin kemerleri daha fazla sıkılacaktır? İşte bu soru önemli olan noktayı gösterir. Yüksek enflasyon döneminde bedava kredi ve net servet transferi ile zenginliğine zenginlik katan kesimlerin vergilendirilmesi, kurumlar vergisinin arttırılması, gerekirse servet vergisinin ihdası, Hükümetin gereksiz ve israfa varan harcamalarının kısılması temelinde oluşacak bir program sıkı para politikasını desteklemelidir. 

Öte yandan sıkı para politikası uygulanıyor mu? Buna da müspet cevap vermek mümkün değildir. Evet, 2023 Haziran öncesiyle karşılaştırıldığında, bugünkü Hükümet gerçekten iktisat ilminin doğrularına göre bir politika oluşturma uygulama çabası içinde olduğu gözlemlenmektedir. Yine de parasal sıkılaşmanın şiddeti yeterli değildir. Şöyle ki: Hükümet ve TCMB’nin yıl sonu enflasyon tahmini yüzde 36 ve tahminin üst sınırı yüzde 42 iken (bu da pratikte Hükümetin sene sonu yüzde 40 gibi bir hedefe sahip olduğunu düşündürüyor) mevcut TCMB politika faizinin ancak son ayda yüzde 45’e çıkması bize parasal sıkılaşmanın daha yeni başladığını söylemektedir. Ancak aradan zaman geçtikçe hem döviz kurunda artış beklentilerinin hem de artan enflasyon beklentilerinin kontrol altına alınması gerekecektir. Bu yüzden ben Perşembe Günü TCMB’nin en az 250 baz, daha iyisi 500 baz puan faiz arttırımı gerçekleştirmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu beklentileri kırmak için önemli bir fırsattır. Öte yandan enflasyonun daha az acı veren yöntemlerle düşürülebilmesi için dış destek şart gibi görünmektedir. Bu da seçimden sonra IMF ihtimalini ortaya çıkarmaktadır.

Pekiyi faiz arttırması gerekiyor da, TCMB ne yapacak? Evet arttırması gerektiği halde, bence, TCMB bu ay da pas geçecektir. Para programının sonuçlarını iyice gördükten sonra faiz artırımı kararı ancak Haziran sonrasında gelebilir diye düşünüyorum. Ancak bu yönde bir karar Merkez Bankası’nın beklentileri yönetmesini değil ama beklentilerin peşine takılıp kalması anlamına gelir. Halbuki başarılı bir Merkez Bankası yönetimi, her şeyden önce, enflasyon beklentilerini kırmayı hedeflemelidir. Bu tavrıyla Merkez Bankası enflasyon beklentilerini kuvvetlendirmektedir. Bizden söylemesi…