Bu hafta başı hem bir iki dostu ziyaret, hem de bazı işlerimi halletmek için günübirlik 'Ankara' yoluna düştüm...
Bu işin daha nerelere gideceği konusunda Türkiye hariç, coğrafyamızın diğer ülkeleri halen uyanabilmiş değil. 'Sarı Öküz' hikayesini bilenleriniz vardır.
O da kabul görecek türden insani ve evrensel standartlarda bir davranış biçimi olmalı. Öyle üç beş gazeteci çağırıp önceden hazırlanan vitrini gösterip, dükkanın içini saklayarak olmaz o işler. 6, 7 yıl öncesinin doğal havası esmeli en azından.
Aynı Amerika, Hamas'ı bahane ederek bir 'soykırıma' imza atan İsrail'i her türlü saldırıdan korumak amaçlı 'paratoner' görevini üstleniyor ve her yaptığına da 'açık çek' mahiyetinde destek veriyor...
Sele suya da karışır, boz bulanık sulara da karıştırır kimi zaman. Amma velakin baharı, yazı fazla övünce...
Bu yaz dönemi İstanbul'da mevcut binalardan bazılarını güçlendirme, onarma vb. gibi çalışmalar daha sıkça gözümüze çarptı.
Velakin, bazılarımızın dünyasında ve kimi hallerde "ölen ile ölünmüyor" sözü her daim geçerli olmuyor. Bazı hallerde; "ölenle ölünmez ise de ruhlarından büyük, okkalı bir parça iyi hasar alıyor."
Artık, artçı hüzünler sızar 'fay kırığı' yüz hatlarından/Bahtın yolu 'küçük kıyamet'e saptı sapalı...