Vakıf Katılım web

​SEÇİM SONUÇLARI VE GENEL İZLENİMLERİM

Prof. Dr. D. Murat DEMİRÖZ
Tüm Yazıları
. Ama gelin görün ki, o gün bütün gün hengâme ile geçtiği için yazıyı yazamadım.

Geçen Cumartesi günkü yazıda Pazartesi seçim hakkında yazacağımı söylemiştim. Ama gelin görün ki, o gün bütün gün hengâme ile geçtiği için yazıyı yazamadım. Akşam da gece 01:00’e kadar seçim özel programındaydım. O yüzden size söz verdiğim Ahmet Haşim yazısını biraz erteleyelim. Zaten önümüz yaz. Yazın hem şiirin hem de musikinin derinliklerine dalarız. Şair ve Bestekârların arkasındaki ekonomi politiği de anlatırız. Ama şimdi seçim sonuçlarını inceleyelim. Bugün genel intibalarımı yazacağım. Muhalefet neden kaybetti, İktidar neden bir Pirus Zaferi kazandı? Ayrıntılar sonraki yazılarda…  

SEÇİMİN ANA TEMALARI

Bugüne kadar son yirmi yıldır ülke çapında Sayın Cumhurbaşkanı’nın oyu yüzde 50’nin altına inmemişti. AK Parti’nin oyu ise ilk defa yüzde 35’e indi. Buna mukabil muhalefetin oyu ilk seçimde yüzde 50,5’ğu ve ikinci seçimde de yüzde 48’i buldu. Bundan önceki seçimlerde Sayın Cumhurbaşkanı’nın oy oranı yüzde 52-53 arasında dalgalanmaktaydı. İkinci seçimde de bu değişmedi. Pekiyi, ilk seçimde bu oylar nereye giymişti? Kabaca İyi Parti’den kopan yüzde 3’lük bir oy önce İnce’ye oradan da Oğan’a kaymıştı. Bu oyların yüzde 2,5’ğu ikinci turda Sayın Cumhurbaşkanı’na döndü? Yani muhalefetin iktidardan alması gereken oyu İktidar, yani Sayın Cumhurbaşkanı, muhalefetten aldı. Neden? Bu sorunun cevabı seçimin ana temasında gizlidir. 

Benim kanaatimce bu seçimin ana teması vatandaşların oylarını “kimi ne kadar istediğine göre” değil ama “kimi ne kadar istemediğine göre” vermesidir. Bu çerçevede muhalefetten iktidara oy kaymasını yorumlayabiliriz. 

İlk turda yuvarlak hesapla Sayın Cumhurbaşkanı yüzde 49,5, Sayın Kılıçdaroğlu yüzde 45 ve Sayın Oğan da yüzde 5,5 oy almışlardı. Sayın Oğan’ın ATA İttifakının oyu yüzde 2,5 olduğuna göre yüzde 3’lük bir oy nereden gelmişti? Sayın İnce’den tabii ki. Pekiyi Sayın İnce’nin oyu nereden geliyordu? Hatırlayalım 3 Mart 2023 günü Sayın Akşener İttifaktan ayrılmış, zehir zıkkım sözlerle isim vermeden Sayın Kılıçdaroğlu ve ortaklarına yüklenmişti. Sonra 6 Mart 2023’te, yani sadece 3 gün sonra, törenle İttifaka tekrar katılmıştı. Bu arada geçen 3 günde, benim gözlemim, yüzde 3’e yakın bir İYİ Parti seçmeni Sayın İnce’ye yönelmişti. Bunlar her şeyden önce Sayın Kılıçdaroğlu’na oy vermek istemeyen seçmenlerdi. Nitekim o tarihlerde bütün kamuoyu yoklamalarında yüzde 10-11 arasında görüne İYİ Parti, seçimde yüzde 8 civarında oy aldı. Demek ki, İYİ Parti’den Sayın Kılıçdaroğlu’na oy vermek istemeyen yüzde 3’lük seçmen seçimde Sayın Oğan’a oy vermişti. Bunlar ikinci turda nasıl oy verecekti? Nereye oy verecekleri değil, nereye oy vermeyecekleri önemliydi ve bu isim de Sayın Kılıçdaroğlu’ydu. Nitekim bu yüzde 3’ün yüzde 2,5’ğu Sayın Cumhurbaşkanı’nı desteklediler. Bu da oyları yüzde 49,5’tan yüzde 52’ye çekti.

Pekiyi genelde ATA İttifakı, özelde Zafer Partisi’nin seçmeni nasıl davranabilirdi? Sayın Özdağ’ın bütün konuşmalarını dikkatle dinlemiş birisi olarak söyleyebilirim ki, Zafer Partisi seçmeni herkese oy verebilir ama Sayın Cumhurbaşkanı’na oy vermezdi. Çünkü bu partinin söylemlerindeki sığınmacı problemi, tarikat ve cemaatlerin artan toplumsal etkisi, hayat pahalılığı gibi meselelerin bir numaralı sebebi olarak İktidarın politikalarını görmekteydiler. Doğal olarak Zafer Partisinin yüzde 2,5’luk seçmeni Sayın Cumhurbaşkanına hiçbir şekilde oy vermezlerdi. Sonuçta, İYİ Parti’den kopan yüzde 0,5’lık bir seçmen ve yüzde 2,5 oranındaki Zafer Partisi seçmeni Sayın Cumhurbaşkanı’na oy vermemek için Sayın Kılıçdaroğlu’nu desteklediler.

Sadece ikinci tur mu? Hayır, birinci turda da durum benzerdi. Bakalım…

HDP seçmeni yeni partileri YSP’ye oy verdi. Cumhurbaşkanlığı seçiminde de Sayın Kılıçdaroğlu’nu desteklediler. Burada kritik soru şuydu: HDP’lile kime oy vermek istemezdi? Tabii ki, Sayın Cumhurbaşkanı’na kesinlikle oy vermezlerdi. Peki ya Sinan Oğan’a? Sayın Oğan’ın geçmişi ve görüşleri dikkate alındığında HDP seçmeni için pek de çekici olmadığı aşikârdır. O takdirde zaten, kerhen de olsa, HDP seçmeni Sayın Cumhurbaşkanı’na oy vermemek için Sayın Kılıçdaroğlu’na oy vermiştir. 

AK Parti’nin minimum yüzde 42 olan oyu 7 puan düşerek yüzde 35’e demir attı. Yani 2002 yılında aldığı oya geri döndü. Pekiyi AK Parti’den kopan seçmen niye Cumhurbaşkanına oy vermeye devam etti? Gördüğüm kadarıyla bu seçmen de hayat pahalılığından, işsizlikten, sığınmacı ve kaçaklardan şikayetçi idi. Ancak onlar için de benzer bir seçim teması oluştu: “Kimin Cumhurbaşkanı olmasını istemiyorum?” Seçim öncesi yapılan anketlerde insanların Cumhurbaşkanı olmasını istemediği isimler sorulduğunda AK Parti’den İYİ Parti seçmenine kadar herkes için iki isim öne çıkıyordu: Sayın Erdoğan ve Sayın Kılıçdaroğlu… AK Parti seçmeni için bu isim açık farkla Sayın Kılıçdaroğlu’ydu. Dolayısıyla AK Parti’den kopup YRP ve MHP’ye giden yüzde 7’lik seçmen, kerhen de olsa, tekrar Sayın Cumhurbaşkanı’na oy verdiler. Belki seçimin teması bu olmasa, bu seçmen kitlesi Saadet Partisi, DEVA, Gelecek Partisi ve İYİ Parti’ye akabilirdi. Ama Sayın Kılıçdaroğlu’nun adaylığı yüzde 7’lik bu seçmeni hem Sayın Cumhurbaşkanı’na hem de MHP ve YRP’ye geri döndürdü. 

CHP seçmenine gelince… Benim görüştüğüm birçok CHP’li için şunu söyleyebilirim: Herkese oy verebilirler, ama Sayın Cumhurbaşkanı’na asla… Seçmenleri arasında çok eleştirilmesine rağmen onlar da bu yüzden Sayın Kılıçdaroğlu’na oy verdiler. Sayın İnce çekilmezden önce ona teveccüh eden yüzde 2 ile yüzde 5 arasındaki Atatürkçü, laik ve milliyetçi CHP’liler de mecburen ve yine kerhen Sayın Kılıçdaroğlu’na döndüler. 

Ben seçim sonuçlarına bakarak bu analizi yapıyorum. Ama siyasi partilerin ana görevi halkın tercihlerini iyi anlamak ve ona göre strateji geliştirmektir. Görülen o ki, Cumhur İttifakı halkın psikolojisini daha iyi etüt etmiş. Bu yüzden de, seçimin ana temasına uygun olarak, negatif bir propaganda yöntemi benimsedi. Millet İttifakı ise bu etütte çok başarılı olamamış. Ehh, bu da benim işim değil. Her sene devletten alınan yüz milyonlarca TL para nerelere aktarılıyor, kimlere dağıtılıyor, bu paralarla doğru düzgün bir sosyolojik analiz yapılamaz mıydı? Sağlam bir seçim bilgi sistemi kurulamaz mıydı? DEVA, Gelecek ve Saadet Partisi seçmeninin kime oy vermemeyi tercih ettiği öngörülemez miydi? Bu soruları ayrıntıları ile sonraki yazılarda tartışacağım.             

Yazımı bütün siyasetçi ve devlet adamlarımızın kulağına küpe olması gereken, Şeyh Edebalı’nın damadı Osman Gaziye vasiyeti niteliğindeki efsanevi sözleri ile bitirmek isterim.

ŞEYH EDEBALININ  OSMAN GAZİ’YE VASİYETİ 

“Ey oğuI, artık Bey’sin!

Bundan sonra öfke bize, uysaIIık sana. GücenikIik bize gönüI aImak sana. SuçIamak bize, katIanmak sana. AcizIik bize, hoş görmek sana. AnIaşmazIıkIar bize, adaIet sana. HaksızIık bize, bağışIamak sana. 

Ey oğuI, sabretmesini biI, vaktinden önce çiçek açmaz. Şunu da unutma ve insanı yaşat ki devIet yaşasın. 

Ey oğuI, işin ağır, işin çetin, gücün kıIa bağIı. AIIah yardımcın oIsun. “

Bu vasiyetim ilk kısmı… Burada Edebalı yöneticinin yönetilenlerle ilişkisini tanımlamış. Vasiyetin ikinci kısmı ise şöyle:

“OğuI, insanIar vardır, şafak vaktinde doğar akşam ezanında öIürIer. 

Avun oğIum avun, güçIüsün, kuvvetIisin, akıIIısın, keIamIısın… Ama, bunIarı nerede, nasıI kuIIanacağını biImezsen öfken ve nefsin bir oIup akIını yener, sabah rüzgarIarında savruIur gidersin. Daima sabırIı, sebatIı ve iradene sahip oIasın. Dünya senin gözIerinin gördüğü gibi büyük değiIdir. Bütün fethediIemeyen gizemIer, biIinmeyenIer, görüImeyenIer, ancak senin erdemIerinde gün ışığına çıkacakIar. 

Ananı - atanı say; bereket büyükIerIe beraberdir… Bu dünyada inancını kaybedersen, yeşiIken çorak oIur, çöIIere dönersin.

Açık sözIü oI. Her sözü üstüne aIma, gördün söyIeme, biIdin biIme.  SeviIdiğin yere sık gidip geIme. KaIkar itibarın, muhabbetin oImaz. 

Üç kişiye acı: CahiIIer arasındaki aIime, zenginken fakir düşene, hatırIı iken itibarını kaybedene.

Unutma ki; yüksekte yer tutanIar, aşağıdakiIer kadar emniyette değiIdir. HakIı oIduğunda mücadeIeden korkma…

BiIesin ki atın iyisine doru, yiğidin iyisine deIi derIer...”