MAKYAJ

Yonca ORTAN 18 Ara 2022

Yonca ORTAN
Tüm Yazıları
Mısırlılar özellikle göz makyajının sihirli olduğuna, makyaj yapan kişinin Horus ve Ra tanrıları tarafından korunduğuna inanıyordu. Hatta benzer bir inanışla parfüm ürettikleri de söyleniyor.

 Tarihi belgelere göre makyaj Antik Mısır'da hem medikal hem de estetik amaçlar doğrultusunda ortaya çıktı.

Mısırlılar özellikle göz makyajının sihirli olduğuna, makyaj yapan kişinin Horus ve Ra tanrıları tarafından korunduğuna inanıyordu. Hatta benzer bir inanışla parfüm ürettikleri de söyleniyor.

Milattan önce 3000'li yıllarda Çinliler balmumu ve yumurta sarısını kullanarak tırnaklarını boyayarak ojeyi, Aztekler ise bazı böcekler yardımı ile ürettikleri kırmızı boyayla ruju keşfetmişlerdi.

Antik Mısır'dan sonra makyaj saraya girdi ve özellikle 1500'lü yıllarda yüzlerini daha beyaz göstermek için donuk ve mat şekilde boyayan saraylılar oldukça belirgin allıklar kullandılar.

Bu durum Orta Çağ ve Yeni Çağ'da saray ve halk ayrımının oldukça belirgin olmasının göstergelerinden biriydi. Saraylılar daha beyaz, halk ise tarlada çalıştıkları için bronz görünüyordu.

Kleopatra kurşun, antimom ve bakır taşı gibi maddelerin yanı sıra kırmızı toprakla göz makyajları yapması ile biliniyordu.

Önceleri özellikle göz kalemi ve göz farı gibi kozmetik ürünlerinde kullanılan arsenik, insan DNA yapısını yok edecek güce sahip olduğu için artık kullanılmıyor.

Günümüzde kurşun insan sağlığına zararları sebebiyle kozmetik sektöründe kullanılmıyor. Ayrıca önceden cıva da tüm kozmetik sektöründe kullanılıyordu ancak sinir sistemi, bağışıklık, solunum ve üreme sistemine zarar verdiği için günümüzde tercih edilmiyor.

Antik Hint kültüründe makyaj yapmak, ibadet etmenin, tanrılara yaklaşmanın, tanrının istediği gibi olmanın (zaten bütün Hindu tanrıları çok makyajlıdır) ve güzellik çakralarını açmanın bir yolu. Hint Sürmesi olarak bilinen Kajal, Afrika ve Ortadoğu`da kullanılanlardan farklı olarak kömür ve kurşun yerine sandal ağacı ve hint yağı içeriyor. Genç, yaşlı bütün kadınlar kajal uygularken, kız bebeklere bile makyaj yapıldığı biliniyor. Beyaz tenli olmak, birçok kültürde olduğu gibi Hintlilerde de zenginlik ve soyluluk göstergesi. Hintliler yüzlerini beyazlatmak için susam yağı, costus kökü, sandal ağacı, bakla ve sarıçalı bitkisini karıştırıyorlarmış. Bir diğer yöntem ise mercimek ve balı karıştırıp, kurutup, un haline getirip pudra olarak kullanmak. İki kaşın ortasındaki kırmızı noktaya "Bindi" ismi veriliyor. Bindi, sanıldığı gibi evlilik göstergesi değil (evli kadınlar alınlarının ve saçlarının birleştiği noktaya kalıcı bir çizgi çekiyorlar.) Bindi, daha çok kadınlar yapsa da erkeklerde de görülen, Hindu inanışına göre 3.göz`ün yerine çizilen ve spiritüelliklerini destekleyen, güzellik çakralarını ve sezgilerini açan bir ibadet.

Vikingler

Vikinglerde saç bakımının oldukça önemli olduğu, saçların her gün yeniden tarandığı ve örüldüğü biliniyor. Vikingler savaşçı bir toplum oldukları ve savaşçıların yarısı kadınlardan oluştukları için kadınların makyajında da savaş makyajının etkisi var. Makyajlar güçlü ve ihtişamlı gösterecek şekilde, hatta bazen korkutucu olacak ölçüde karanlık tonlarla yapılıyormuş. Kafataslarından yapılan incelemelerde, kadın yüzünün erkek yüzüne çok benzediği ve diğer coğrafyalara göre daha kemikli olduğu görülmüş. Ancak savaş şartlarına rağmen ne erkekler ne kadınlar saçlarını kısaltmıyorlarmış. Ayrıca savaşta bile olsalar her sabah yüzlerini yıkamak ve saçlarını ıslatmak gibi alışkanlıkları varmış.

Antik Mısır

Kadın, erkek, çocuk, yaşlı, zengin, fakir, soylu, işçi herkesin makyaj yaptığı bir medeniyetmiş Antik Mısır. Mısırlıların siyah kükürt ve kömür karışımıyla gözlerinin hem altını hem üstünü çizerek badem şeklinde getirdikleri biliniyor. Badem göz, Tanrı Horus`un gözünü temsil ediyor ve Mısırlılar bu makyajlar kötü ruhlardan korunduklarını düşünüyorlarmış. Gözlerine sürdükleri yeşil-mavi renkler ise Malachite isimli bir mineral kayasının tozu ve bu mineralin gerçekten gözlerini enfeksiyonlara karşı koruduğu düşünülüyor. Parfüm yapımında Gül, tarçın, laden reçinesi (mırra), günlük çiçeği (buhur) ve sinemaki esansları kullanılıyormuş, vücut losyonu olarak kullanımın yanı sıra banyo suyuna koymak için ve odaları güzel kokutmak için de parfüm kullanılıyormuş. Kızılderililer Kızılderililer törenler, savaşlar ve danslar için hem yüzlerini hem vücutlarını boyadıkları gibi, savaşa giderken atlarını bile boyuyorlarmış. Amaçları ise daha vahşi görünmek veya kötü ruhlardan korunmak. Kızılderililerde yüze sürülen her rengin bir anlamı var; Kırmızı; Savaş ve Enerji Siyah: Hayat ve Güç Beyaz: Matem ve Barış Mavi: Bilgelik ve Kendine Güven Sarı: Ölüm ve Kahramanlık Yeşil: Dayanıklılık ve Doğayla Uyum Mor ve kahverengi makyaj is, savaşta uğursuzluk getirdiği gerekçesi ile tercih edilmezmiş. Sembolizm, korunma, kamuflaj ve spiritüel tedaviler dışında güzellik amacıyla makyaj yaptıkları bilinmiyor.

Afrika

Sürme ve kınanın kökenlerinin Kuzey Afrika`ya dayandığı biliniyor.Afrika`da kırışıklıklarla savaşmak için Günlük Çiçeği’nin ve Moringa isimli bir çeşit akasyanın sütlerinin kullanılırmış. Yara ve yanık izlerini iyileştirmek için keçiboynuzu, bal ve çınar yaprağı, ağız kokusunu engellemek için meyan kökü, saçtaki beyazları kapatmak içinse balmumu ve reçine kullandıkları biliniyor. Güzelleşmek için makyajın yanı sıra, savaşmak, özel törenlere hazırlanmak veya bağlı oldukları kabileleri belli etmek için de yüzlerine farklı renklerde makyaj yapıyorlarmış.

Sonuçta makyaj malzemelerinin nelerden yapıldığı, hangi makyaj modellerinin hangi dönemlerde trend olduğu, kadınlara özgü bir kavram olmaktan çıkıp sahne sanatlarının da etkisiyle tüm topluma yayıldığı düşünülürse makyaj veya kozmetik sektörü uzun bir tarihsel sürece sahip diyebiliriz.