İNADINA BOŞANMAYIN!

Funda ÖZKALYONCU
Tüm Yazıları
Kadir Doğulu ve Neslihan Atagül birbirini seven, birbirine çok aşık, evli karı koca, bir çift.

Hadi bugün magazin üzerinden hayat konuşalım.

Kadir Doğulu ve Neslihan Atagül birbirini seven, birbirine çok aşık, evli karı koca, bir çift.

İkisi de oyuncu.

İkisi de çok başarılı.

İkisi de çok tatlı.

Ve birbirlerine çok yakışıyorlar.

Gelelim konuya.

Kadir Doğulu'yu Alaçatı'da, bir mekanda iki ayrı kadın ile görüntülemişler.

Kadir coştu diye başlık atmışlar.

Kadınlarla öpüşüyordu diye başlık atmışlar.

Günlerdir konuşuyorlar ve gazetelerde haber olarak yazıyor.

Sonunda Neslihan açıklama yapmış.

Kocasının görüntüleri için; 

"Gürültülü bir ortamda yapılan normal bir konuşma" demiş.

Vay sen misin böyle söyleyen.

" Kendine gel Neslihan" diyen, "kocan öpüşüyordu inanma Neslihan" diyen, " hiçbir arkadaş gürültülü ortamda böyle konuşmaz Neslihan" diyen, "dudakları birbirine değmez Neslihan" diyen, " birisi Neslihan'ı 'omuzlarından silkelesin" diyen.

Diyen diyene 

Neler diyorlar, neler yazıyorlar inanılmaz.

Yani;

Kısacası kadına çok acil ve çok çabuk kocanı hemen boşa diyorlar.

Ne kadar ayıp.

Ve aslında ne kadar büyük günah.

Yahu kadın kocasına inanıyor ve güveniyor ise size ne oluyor ki.

Evli bir kadın kocasına inanıyor ve size aldırmıyor ise tek cümleniz en büyük ayıptır.

Kadın, ben kocama inanıyorum diyorsa,

Adam, karım bana güveniyor diyorsa,

Sen; 

Konuşursun, yazarsın biter.

Ama "illa böyledir" diye ısrar edemezsin.

Gelelim Kadir'e.

Sormuşlar;

"Benimle konuşmak isteyen herkesle sohbet ederim, bir müşkül varsa dinlerim.

O gece o kadıncağız dışında 80 kişi ile konuştum" demiş.

Vay sen misin kadıncağız diyen, vay sen misin müşkül diyen.

Özelikle erkek yazarlar bu konulara çok meraklı.

Bir erkek yazar demiş ki; benim de müşkülüm var dinler misin?

Ne kadar ayıp değil mi.

Kadir'e sus demişler.

Karı koca, ikisi de ayrı ayrı açıklama yapmış konuşmuş, daha ne istiyorsunuz ki.

Bence siz susun.

Evli bir çiftin üzerinde bu kadar ısrarlı tepinmek neden ki.

Ne kadar ayıp.

Böyle magazin de olmaz, böyle yazmak da olmaz.

Birbirine inanan ve birbirine güvenen insanlardan ne istiyorsunuz.

İkisi de yok böyle bir şey diyor, daha ne var ki.

Kendinizden dışarı çıkın ve yazdıklarınıza bakın.

Ellerinizde sımsıkı tuttuğunuz nedensiz öfkenizi bırakın.

Çok para kazanıyor öfkesi ise yapabilecek bir şey yok.

Boşanıyorlar baskısı, diye bir mahalle baskısı var.

Boşansalar, "oh bu evlilikte bitti" tamamdır diyecek insanlar var.

Yazarak ve konuşarak kalpleri acıtan insanlar var.

Her yazdığınız parmak izi gibi öylece kalacak 

Bunu böyle bilin.

Hadi çocuklar; 

Sakın boşanmayın, inadına boşanmayın, yeter ki sevinemesinler. 

Funda'nın aklındakiler…

... Profesör Ahmet bey.

77 yaşında, Bursa'da yaşıyor, emekli doktor.

Ahmet beye "alo" diyorlar.

"Biz MİT’ten arıyoruz" diyorlar.

Bankalardaki köstebekleri yakalamamız için, bize yardım etmelisiniz diyorlar.

Ahmet bey, "bankada köstebek ne alaka, ben ne alaka, size neden yardım edeceğim ne alaka, koskoca MİT’sin kendin yakala, ben ne alaka" demiyor.

Ahmet bey, dolandırıcılara inanıyor.

Bankadaki 1979 adet cumhuriyet altını, ile 400 bin euro’sunu alıyor.

Ve parkta bekleyen dolandırıcılara teslim ediyor.

Bu durumu arkadaşlarına anlatıyor.

O zaman anlıyor ki dolandırılmış.

Hemen karakola gidiyor.

Aman ne güzel, kısa zamanda.

6 şüpheli yakalanıyor ve hatta hepsi tutuklanıyor, ama ne fayda ki ne altınlar var ne de euro’lar var.

Bir profesörün, eğitimli bir insanın, senelerdir bu dolandırma hikayelerini okuyarak, televizyonlarda seyrederek, bilerek, buna inanması akıl işi değil.

Maşallah.

İnanılmaz altın ve para biriktirmiş.

Ben.

Bu derece fazla olan birikimleri ve dolandırılma hikayelerini okuduğumda; 

Ve yalnız yaşadığını okuduğumda; 

Diyorum ki; 

Bunca birikimini inşallah karısından, varsa çocuklarından, evinden yuvasından kısarak, esirgeyerek yapmamıştır.

Unutmayın.

Polis sizi aramaz.

Mit sizi aramaz.

Funda'nın aklındakiler…

...Bodrum'dan geldim.

Her sene olduğu gibi magazinsel dedikodular var.

Bu sene;

O meşhur mekanda bir lahmacun, 310 TL. 

Aynı mekan iskeleye ayak bastı parası, 2.500 TL alacakmış.

Lüks otellerde, plajlara giriş parası 300 euro yani, 6.400 TL ve hatta 2000 euro yani 43.000 TL plaj giriş parası olan otel var.

Bu para karşılığında, sabahtan akşama kadar denize girebiliyor ve belli limitlerde yemek yiyor ve içebiliyorlarmış.

15 bin euro olan localar bile varmış.

İnanılmaz paralar değil mi?

Kimler ödeyecek çok merak ediyorum.

Zenginin parası, züğürdün çenesini yorar lafını geçelim artık.

Konu çığırdan çıktı.

Konu şuursuz.

Bu mekanlar, bu plajlar dolacak mı?

İnsanlar bu paraları ödeyecek mi?

Siz bana yazın lütfen.