DÜNYA HAVACILIĞINI TÜRKLER MI YÖNETİYOR?

Musa ALİOĞLU 10 Tem 2022

Musa ALİOĞLU
Tüm Yazıları
Geride bıraktığımız günler içinde Türk Sivil Havacılığı'nda kilometre taşlarını oluşturan güzel gelişmelere şahit olduk.

Geride bıraktığımız günler içinde Türk Sivil Havacılığı’nda kilometre taşlarını oluşturan güzel gelişmelere şahit olduk.

İlk önemli haber Doha’dan (Katar) geldi.

Kısaca IATA (International AirTransport Association) denilen Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği’nin Denetim Kurulu Üyesi (Pegasus’ta Genel Müdür iken) olan Mehmet Tevfik Nane, şirketinde Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı olduktan sonra, bir yıl süreyle IATA’nın 80’inci Yönetim Kurulu Başkanı olarak seçildi. Bir Türk olarak, 2019’dan bu yana IATA’da görev yapan Nane’nin bu şapkasıyla 120 ülkede, 292 resmi ve özel üye şirketle sivil havacılığın yüzde 83’ünü temsil eden bu kurumun yönetim kurulu başkanı olması, önce kendisinin sonra da ülkemizin büyük bir başarısıdır.

Bu görevi sırasında adının geçtiği anda Türk ve Türkiye kavramlarıyla birlikte anılması ülkemizin tanıtılmasına büyük katkı sağlayacaktır. Bu nedenle devlet kendisine büyükelçi unvanı verse yeridir.

Aynı genel kurulda, Türk Hava Yolları Yönetim Kurulu ve İcra Komitesi Başkanı Prof. Dr. Ahmet Bolat da, üç yıl süreyle IATA Yönetim Kurulu üyeliğine seçildi. THY, Prof. Dr. Temel Kotil’den sonra (İlker Aycı dönemi) çok uzun bir süre IATA’da ne yazık ki temsil edilememişti.

Şu anda dünyanın 129 ülkesine, 287’si yurt dışı, 53’ü yurt içi olmak üzere 340 noktasına 382 uçaklık filosuyla uçmakta olan THY’nin IATA’da temsili gerekiyordu.

THY’de kurumda strateji geliştirme, filo yatırım-planlama, ticari ortaklıklar ve ittifak koordinasyonu birimlerinde 17 yıl başarıyla görev yapan deneyimli bir yönetici olarak, kurumunu en üst düzeyde temsil eden Prof. Dr. Ahmet Bolat’ın da IATA Yönetim Kurulu Üyesi olarak, Türkiye’nin tanıtımına çok önemli katkılar yapacağı da kesin bir gerçek.

Bu iki değerli yöneticinin IATA’da en üst düzeyde görev almasının yanı sıra, THY ve özel Türk havayolu şirketlerimizin küresel havacılıkta öncü rol oynamaya devam etme kararlılığını göstermesi açısından da önemli bir gelişme olarak milletçe hepimizi hayli gururlandırıyor.

Bir başka sevindirici haber de Roma’dan geldi. Dünyada tam 185 ülkede,1950 havalimanını bünyesinde bulunduran ACI (Airports Council International)) veya ACI World diye bilinen kuruluşun yönetim kurulu üyeliğine de İstanbul Havalimanı Genel Müdürü Hüseyin Kadri Samsunlu seçilince de çok mutlu olduk.

Daha önce ACI Europa yönetiminde bulunan Samsunlu’nun, kişisel çaba ile kendinden önce görev yapanlardan aldığı bayrağı daha yükseğe taşıması, İstanbul Havalimanı’nın adını 2 yıl süren pandemi krizine rağmen dünya çapında duyurması, yolcu sayısında da büyük bir başarıya imza atması global bir kuruluş olan ACI’da yönetici olmasını sağladı.

Samsunlu, “ACI’ın Türk havacılık sektörü ile her düzeydeki ilişkisini güçlendirmek ve sürdürülebilir büyümeyle paydaşlar için en yüksek değeri oluşturmak üzere çalışmak, öncelikli hedefimiz olacak.” derken, ACI World Genel Direktörü Luis Felipe de Oliveira, Samsunlu’nun ACI World yönetim kuruluna seçilmesi için “ İGA İstanbul Havalimanı CEO’su Sayın Kadri Samsunlu’nun bölgesel ACI konseyleri tarafından seçilen 28 temsilciden oluşan ACI World Yönetim Kurulu’na katılmasından mutluluk duyuyoruz.” demesi de ayrı bir gurur.

Her ne kadar bazı haberciler “Samsunlu dünya havacılığının yöneten 28 kişiden biri” başlığını atarken Nane ve Bolat’ı unutmuşlar. Samsunlu, havalimanları konusunda faaliyet gösteren kuruluşta yönetici olurken, onlar da havayollarının üst kuruluşunun en tepesindeki isimler olarak ön plana çıkmayı başarmıştır.

Havacılıkta dünyayı yönetmek konusu elbette bu kadar kolay bir iş değildir.

IATA ve ACI WORLD’de olmak yetmiyor.

Geçen hafta dünyanın 140 ülkesinden 1000’e yakın havacıyı ülkemizde getiren Birleşmiş Milletler Teşkilatı’na bağlı kısa adı ICAO (International Civil Aviation Organization) olan Uluslararası Sivil Havacılık Teşkilatı’nda da olabilmeliyiz.

Dünyanın 193 ülkesinin üye olduğu ve en üst düzey karar alma yetkisine sahip ICAO’da büyükelçi sıfatıyla, daha önce Ulaştırma Bakanlığı’nda müsteşar olan

Suat Hayri Aka görev yapmaktadır. Bu gibi bir kuruluşta seçimle veya atamayla gelinen yerlerde Türkleri görmek lazım.

Geçmişe baktığımızda ACI World’de Sani Şener’i çok aktif ve başarılı görmüştük.

Yine Temel Kotil, 2013 yılında kısa adı AEA (Association of European Airlines) olan Avrupa Havacılık Birliği’nde başkan olarak başarıyla görev yapmıştı. Çelebi Hava Servisi EMEA Ülkeleri Yer İşletme ve Kargo Başkanı Atilla Korkmazoğlu da

Airports Services Association (ASA) Havaalanları Hizmet Derneği Başkanlığı görevini halen sürdürmektedir.

Tabii ki Eurocontol, ECAC, EASA gibi çok önemli kurum ve kuruluşlarda geçmişte görev yapan yöneticilerin var olduğunu da biliyoruz. Halen Eurocontrol Genel Müdür Danışmanlığı yapan ve SHGM’nin en başarılı genel müdür yardımcısı olan Haydar Yalçın uluslararası kurumlarda en çok ve önemli görevler üstlenen bir bürokrat olarak adından hep söz ettirdi.

SHGM eski genel müdürleri Topa Toker ve Ali Arıduru’nun üyelik yaptığı ECAC Koordinasyon Kurulu’nda Bilal Ekşi ise, Başkan Yardımcılığı görevinde bulundu. Halen buralardaki komite ve kurullarda görev yapan Türklerin sayısının daha da fazla olması ülkemizin yararına olacak.

İşte o zaman dünya havacılığını Türkler yönetiyor diyebileceğiz.

Mutlu yarınlar Türkiye’m.

 

musaalioglu@gmail.com

 

İsrail ile ikili havacılık anlaşması imzalandı

Tel Aviv uçuşlarında son söz kimin?

Türkiye Cumhuriyeti’nin İsrail Devletiyle ilişkileri hep çalkantılı olagelmiştir. Sayın

Cumhurbaşkanı’nın Davos’taki “One minute” çıkışı ve Mavi Marmara gemisine karşı yapılan saldırıdan sonra diplomatik ilişkilerimiz alt düzeye inmiş, elçiler ve konsoloslar geri çekilmişti. İsrail’le 2018’den beri maslahatgüzarlık düzeyindeki ilişkiler şimdi büyükelçilerin karşılıklı atanmasıyla normalleşecek.

İki devletin ilişkilerinin gergin olması, çok fanatik düşünenler hariç her iki ülkede de İsrail ve Türk halklarının dostluğuna halel getirmedi, seyahatler sürdürüldü.

İbrahim Tatlıses bile konser verip geldi.

İsrail Cumhurbaşkanı Isaac (Yitzhak) Herzog’un Türkiye’ye yaptığı ziyaret ilişkileri daha da yumuşatmaya yetti.

Diplomatik ilişkilerin başlamasıyla ilk olarak İsrail ve özellikle milli havayolu ELAL için önemli olan uçuşlar ele alındı.

Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü ve İsrail sivil havacılık otoritesi arasında yapılan toplantıda ilk önce uçuşların durmasına neden olan güvenlik konusu konuşuldu.

İlki 1951 yılında imzalanan ikili havacılık anlaşmadan sonra, 15 yıldır Türkiye’ye tek taraflı olarak uçuş yapmayan İsrail yeni anlaşma için müzakere masasına; geçmişte uçuşların durmasına neden olan “Türkiye’den Tel Aviv’e kalkan tüm uçakları biz de arayalım” talebini acaba tekrar masaya getirdi mi?

Müzakere sonrası iki taraf da açıklama yapılmadığı için bunu henüz bilmiyoruz.

Geçmişi İsrail devletinin kuruluş tarihi olan 1948’e kadar giden bayrak taşıyıcı şirket ELAL Israel Airlines ve diğerleri Türkiye’ye yaptıkları seferleri güvenlik gerekçesiyle iptal ederken, THY yolcu taşımayı sürdürdü. THY uçaklarına iki aşamalı güvenlik kontrolü yapıldıktan sonra, İsrail’in istediği üçüncü kontrolleri de İsrailliler değil tabii ki Türkler yapıyor.

Başta ELAL olmak üzere bütün İsrail havayolu şirketleri, güvenlik alanında istedikleri olmayınca 2007 yılından bu yana Türkiye’ye hiç sefer yapmadılar.

Başta Filistinliler ve İranlılar olmak üzere diğer terör örgütlerinin İsrail uçaklarını hedef almasından korkan İsrail güvenlik makamları, yabancı ülkelerden İsrail’e sefer yapan uçakların İsrailli görevliler tarafından yeniden kontrol edilmesini istiyor. Bu talep Türkiye’ye de iletildi fakat Türk makamları bunu reddetti. Bu nedenle de uçak seferlerini durdurdular.

O zaman geçerli olan Milli Sivil Havacılık Güvenlik Programı (MSHGP) uyarınca sivil yolcu uçaklarında yasak olmasına rağmen silahlı polisler de (Air marshal) bulunduran İsrail’in bu talebi iki ülke arasında krize neden oldu. Türkiye, İsrail’e uçacak THY ve diğer TC tescilli uçaklarının üçüncü aramasının İsrailli görevlilerce yapılmasını kabul etmedi.

Çünkü, bu bir ülkenin hükümranlık hakkı kavramının çiğnenmesi demek olacaktı.

Şimdi, ilişkiler yumuşadı. İsrail havayolu şirketleri Türkiye’ye uçabilecek mi? TC makamları İsrail tarafının üçüncü arama konusunu tekrar gündeme getirmesine karşılık nasıl bir tutum takındı, bunu uçuş trafiği başladığında göreceğiz. İsrailli polisler Türkiye havalimanlarında acaba Türk polisinin yerine görev yapıp, uçaklara silahlarıyla binebilecekler mi? Sorun zaten burada yatıyor.