​BİR OY, OYUNU BOZAR

Recep GARİP 19 May 2023

Recep GARİP
Tüm Yazıları
Seçim 2023, 14 Mayıs'ta gerçekleşse de Cumhurbaşkanlığında-Devlet Başkanlığında istenilen sonuç alınamadı. Milletvekili seçimleri sonucunda 322 sandalye sayısına kavuşarak sağduyunun, Anadolu Türkü'nün belirleyici ve yürüyüşünün "Kızılelma" olduğu gerçeğini ortaya koymuştur.

Seçimler elbette yorucudur. Elbette her birey, kendine düşen oy kullanma hakkını özgürce gerçekleştirmek durumundadır. Fert planında, duruşumuzu belirginleştirmeye mecburuz. Tavrımızı, vatanımızdan, birliğimizden, kalkınmalardan ve kazanımlardan yana, bugüne değin yapılmamış hizmetlerin son yirmi yıldır yapılanlara yenilerinin yapılmasını sağlamaktan yana, teröristleri inlerinde gömmekten yana duruşumuz olmalıdır. Askerlerimizin, polislerimizin vatan için yirmi dört saat, üç yüz atmış beş gün fasılasız görevde olduklarına bilerek, anamızın ak sütü gibi helal olan oylarımızı; huzurdan, başarıdan, birlikten, kardeşlikten, Cumhur İttifakından, medeniyetimizden yana kullanmaya mecburuz. Unutmayalım ki son yüzyılda yapılmayanların yirmi yılda yapıldığını, köprülerden geçtiğimizi, uçsuz bucaksız ipek gibi yollardan şehirleri dolaştığımızı, her şehrimizde hava alanlarının varlığıyla uçaklara bindiğimizi, Şehir Hastaneleriyle dünya ülkelerine örnek olduğumuzu unutmadan oylarımızı vermeliyiz. Kara, deniz, hava ve demir yollarla çağ atladığımızı aklımızdan çıkarmayalım. İnsansız Hava araçlarımızla dünyaya yeni şeyler söylediğimizi unutmayalım. Elbette Siha’larımızla, İha’larımızla, Hürkuş’umuzla, Akıncı’mızla, Kaan’ımızla, dünyanın ilk İHA Gemisiyle daha özgür, daha müreffeh bir Türkiye özlemiyle meydanlarda olduğumuzu unutmayalım. Oylarımızı başarıdan yana, haktan yana, adaletten yana, Cumhurdan, yani Recep Tayyip Erdoğan’dan yana, Büyük Cihan Devletimiz Türkiye’den yana kullanalım.

Seçim 2023, 14 Mayıs’ta gerçekleşse de Cumhurbaşkanlığında-Devlet Başkanlığında istenilen sonuç alınamadı. Milletvekili seçimleri sonucunda 322 sandalye sayısına kavuşarak sağduyunun, Anadolu Türkü’nün belirleyici ve yürüyüşünün “Kızılelma” olduğu gerçeğini ortaya koymuştur. Bölücülük ve ayrımcılık yapanların, teröristleri meydanlara süreceklerin sevinçleri kursaklarında bırakılmıştır. Kandilin ışığı hepten söndürülmüştür. Binlerce şükrümüz ve hamdımız daha çok çalışmaya, daha dikkatli adımlar atmaya, daha uyanık olmaya, birlik ruhuyla hareket etmeye mecbur olduğumuzu göstermiştir.

28 Mayıs için yeniden meydanlara, halkın huzuruna çıkmaya çoktan başlanıldı. Durmak yok yola devam diyoruz. Son yıllarda gerçekleşen hizmetlerden midir, dünya Siyonizm’inin kalkışmalarından mıdır bilmem ama Türkiye’de seçime-sandığa giderek oy kullanma oranı yüzde doksanların üzerine çıktı. Bu elbette ki bir toplumun tercihini, haktan mı batıldan mı, hayırdan mı şerden mi yana duracağına dair önemli bir göstergedir. Bütün şer odakları derlenip toparlanarak, sinsi planlarını son birkaç yıldır içten içe, derinden derine Türkiye üzerinde yoğunlaştığını apaçık görmekteyiz. Elbette görmek isteyenler için gün ışımıştır. Görmek istemeyenlerin gözlerine perdeler inmiş, kulakları sağırlaşmıştır. İslam’ın bayraktarlığını-sancaktarlığını yapan milletimizin üzerinde oynanan oyunları bozmaya, zincirlerini kırmaya, Siyonizm’in planlarında kendilerini boğmaya ülkemiz ferasetiyle muktedirdir Elhamdülillah. Gün, birlik günüdür. Gün, kardeşlik günüdür. Gün, yeniden Türk Dünyası Devletler Teşkilatının ay yıldızlı bayrağını burçlarda dalgalandırma günüdür. Gün, emperyalizme dur deme günüdür.

Üzerinde yaşadığımız tarih, coğrafya, iklim biliyoruz ki; zordur lakin bizden evvelkiler Büyük Cihan Devletleri kurarak özgürce yaşamayı başarmıştır. Sınırsız toprakların sahibi olduğumuzu, asırlar boyu bu büyük tarihi şuurla at koşturan, kıtaları fetheden ecdadımızın emanetini asla unutmamalıyız. “Ya Allah Bismillah Allahuekber” diyerek oylarımızı vermeli ve oluşturulan- fark edilmemesi için ellerinden geleni yapan, bir araya gelmesi mümkün olamayan gaflet ehlinin, uyanabilmesi için çok çalışmalıyız. Ve dahi Haçlı İttifakına bir daha bir araya gelemeyecek yenilgiyi tattırmalıyız. Büyük rüya görenlerin, büyük düşleri olanların hedefleri de büyük olur. Unutma, sen asırlar boyu sınırsız topraklarda ses bırakmış Anadolu’sun. İhanetlere, aldatmalara, yalanlara, dolanlara, çıkarlara, maddi çıkarlara kanmayacak Anadolu’sun. Seni bizim kalbimiz, atan nabzımız Türkiye’sin. Ayasofya’yı açan sen, Kudüs’ü Özgür kılacak olan sensin. Türkistan’ı özgülüğe ulaştıracak olan sen, Afrika’yı kucaklayacak olan sensin. Kızılelma’ya sürdüğün Akıncı atları tarihin kalbini dinliyor. Mahzun dünya senden medet bekliyor. Ezilen, sömürülen insanlık âlemi seni kurtarıcı olarak görüyor. Unutma, rahmetli Üstadımız Necip Fazıl Kısakürek kulağına şöyle sesleniyor;

“Sen bir devsin, yükü ağırdır devin

Kalk ayağa, dimdik doğrul ve sevin”.

Bu ülkenin fitnecileri, fesatçıları içten-dıştan Siyonist planlarıyla, kalkışmalarıyla, darbeleriyle, her türlü engellemeleriyle bugüne gelindi. Her türlü oyunlarını boza boza, zincirlerini kıra kıra geldik bugüne. Eski Türkiye olmadığını gördükçe taşeron taifesi delirmiş taylar gibi debelenmektedir. Artık diriliş ateşi yakılmış, Kızılelma hedefleri belirlenmiştir. Zafiyete gerek yoktur. Ege, Akdeniz, Karadeniz ve Mavi denizlerin Barabaros Hayrettin’i yeniden iklimine dönmüş, yeniden yelkenlerine fora demiştir. Biiznillah kıyamımız ümmetin vahdetinedir. Kudüs'ün, Doğu Türkistan'ın, Afrika'nın ve mazlum coğrafya halkalarının beklediği bir Türkiye vardır. İyilikler, güzellikler yüksekliktedir. Gidip onları kuşanabilmek için yıkanmak, ateşten korunmak, düşüncenin yüceliklerini keşfetmek icap eder.

Bu nedenledir ki kültürün, sanatın, edebiyatın, sinemanın ve bütün bedii sanatların dünyayı eşsiz eserlerle donatması icap eder. Münevverler ordusu olmayanın geleceği olmaz, medeniyeti olmaz, dünyaya söyleyecek bir sözü olmaz. Bu nedenledir ki 28 Mayıs sabahında hiçbir endişeye kapılmadan, savsaklama yapmadan, gaflete düşmeden, bir “oy”un bütün oyunları bozacağını asla unutmadan toplum huzurunu, barışını, kardeşliğini sağlamak için oy kullanacağız. Kullanılan her “oy” bizim istikametimizi belirler. Her “oy”, ya hakka yaklaştırır ya da batıla. Her “oy”, bizleri ya Kızılelma’ya götürür ya da emperyalizmin kucağına. Her “oy”, ya ailemizi korumamızı sağlar ya da Lut Peygamberin Kavminin yerin dibine battığı gibi helake doğru sürükler. Bu toprakların geçmişi, tarihe şan vermiş, hakkı üstün tutmuş, adaletle hükmetmiş, Medeniyeti böyle şekillendirmiştir. Tarihin tanıklarıyız. Geçmişimiz Hak uğrunda, Hakkı üstün tutmada, Batılı yok etmek için canlarını seve seve seve feda etmede asla tereddüt göstermediler. Allah ve Resul buyruğundan gayrı hiçbir buyruğa boyun eğmediler. Çünkü mazlumların Anayurdu sen Anadolu’sun.  

Elbette dünyaya söz söyleyecek bilgelerin, âlimlerin, velilerin dün nasıl toplumu aydınlatmışsa bugünde, yarında aydınlatmaya, hakkı anlatmaya devam edecektir. Ahlakın, inancın, samimiyetin, adaletin, ölçünün, hak ve hukukun üstünlüğü vahyin belirlediği ölçülerdir. Elini imanının üstüne, sadrına koy ve idrak et; benden Rabbim razı mı, Peygamberim Hz. Muhammet razı mı diye sor? Şimdi tam sırasıdır sormanın; verdiğim “oy”la küfre mi hizmet ediyorum (sebep oluyorum), Anadolu’yu Siyonistlerin, Allah ve Peygamber tanımayanların, Ezanı Türkçe okutanların, Camileri kapatıp ahır yapanların, satıp soyanların, başörtüsünü bir bez parçası görenlerin vs. ekmeğine yağ mı sürüyorum? Yoksa Anadolu’yu Anadolu yapan ruh ile yeniden kıyama, yeniden fetihlere, yeniden yeryüzünün aklanıp paklanmasına, yeniden Turan ülküsüne, yeniden Ümmetin vahdetine, mazlumların gözyaşlarının dindirilmesine, çorbalarının kaynamasına, düşenin dostu olunmasına, açların, yalnızların, kimsesizlerin kimsesi olunmasına vesile mi oluyorum diye sor kendine? Durduğun yere yere dikkat et; ya Allah ve Resulü mutlu olacaktır ya da şeytan ve şeytanın çocuklarını memnun edeceksin bunu sakın unutma.

Vahyi kuşanarak, şeksiz ve şüphesiz Allah ve Resul buyruğuyla boyanmalısın. Ölçümüz vahiyse eğer –öyle olmalıdır- örneğimiz; Allah Resulü Hazreti Muhammet (as.) olmalı, yolundan gidenlerin yolu olmalıdır. İncilin, Tevrat’ın, Zebur ve Kuran’ın parlatıcı ışığını ruhunda duymayan arınamaz kirlerden, paslardan. Semavi gönderilerin bütünü, insanlığın kurtuluş reçetesi-kitabı Kur’an’ı Kerimdir. Yeryüzü Kur’an’la derlenip toparlanacak, dünya ancak Kur’an’la huzur bulabilecektir. Çok yönlü sürmekte olan dünya mücadelesinin-savaşının asıl itibariyle hak ve batıl mücadelesinden ibaret olduğunu unutmamalısın. Yusuf Kaplan şöyle ifade ediyor; "Osmanlı, kucak açmıştı bütün gayr-ı müslimlere. Hem Müslüman olmaya zorlamamış hem de Müslüman olanlarına devletin en kritik kurumlarını ve pozisyonlarını açmakta, emanet etmekte sakınca görmemişti. Devlet-i Âliye idi, ne de olsa! Koca devletti. Büyük devlet. Devlet ebed müddet. Ama ilk zaaf anından itibaren emanete ihanet ettiler: Bütün gayr-ı müslimler, özellikle de devşirme türünden olanlar, Batılılarla birlikte hareket ederek Osmanlı’nın ipini çekmekte tereddüt etmediler."

Mesele Cennetmekân II. Abdülhamid’i tahtından indirmekti. İndirdiler, lakin elde devlet kalmadı. Şimdi de aynı planlarla içten ve dıştan Haçlı ittifakının yanında yer alarak devletimizi bölmek, parçalamak istiyorlar. Buna izin veremezsin kardeşim, vatanımın evladı! Bilinmelidir ki, kir akılda başlar, bedeni istila eder, ruhu kuşatırsa insan ölür. Kirlenmemenin yolu, yeryüzü vadisinde dolaşıp idraki-kabiliyeti-tefekkürü artırmaktadır. Bizlere emanet edilen dünya hayatından, ülkemizden, topraklarımızdan ve tarihin sorumluluklarından kaçamayız. Sana dokunan herkese dokunur. Bana değmeyen yaşasın diyemezsin. Kuşkusuz kısa süre sonra sana da değer, seni de mahvedip paramparça eder. Gaflet dalalettir. Mutlaka oyunu bozmak için “oy” kullanmalısın. Sakın gevşeme, bir şey olmaz deme, dağılma, tembellik etme. Gaflette kalmayasın ülkemin asil insanı. Ülkemin birliğine, kardeşliğine, ay yıldızlı bayrağına uzanan eli kırmakta tereddüt etme. Bütün eylemlerimiz bizi ebet yurduna götürür. Bu duygularla imanının, vatanseverliğinin, dava adamlığının, ülkü ve ülke sahibi olmanın, Turan ülküsüne inanarak verdiğin gayretlerin, ümmetin sağlık ve selameti için, mazlum dünyanın duası, sevinci için oyuna gelme ve “oy”unu Cumhur İttifakına ver. Recep Tayyip Erdoğan’a ver. Merhum Bayrak şairimiz Mehmet Akif’imiz ne diyor:

“Ey şehit oğlu şehit, isteme benden makber,

Sana aguşunu açmış duruyor Peygamber.”

www.recepgarip.com