BELGRAD SEFERİ

Mehmet Arif DEMİR
Tüm Yazıları
1521 yılında Kanuni Sultan Süleyman'ın fethetmesiyle sonuçlanan sefer Osmanlı'ya Viyana kapılarını açmış ve Osmanlı'nın Avrupa'da bıraktığı derin izlerin müjdecisi olmuştu şanlı tarihimizde.

1521 yılında Kanuni Sultan Süleyman’ın fethetmesiyle sonuçlanan sefer Osmanlı’ya Viyana kapılarını açmış ve Osmanlı’nın Avrupa’da bıraktığı derin izlerin müjdecisi olmuştu şanlı tarihimizde.

O zamanlar bir Sırpların, bir Macarların eline geçmekten harap olan şehri Osmanlı yeniden abâd etmiş ve yerli halktan bir kısmını Payitaht olan İstanbul’a getirerek Belgrat Kapısı ile Belgrat Ormanları diye bildiğimiz bölgelere iskân etmişti.

29 Ağustos’ta zaferle sonuçlanan bu kutlu seferden 511 sene sonra 10-18 Eylül tarihleri arasında Dünya Güreş Şampiyonası vesilesiyle bir kez daha gündemimize girdi Belgrad şehri. Aslında bu seneki turnuva Rusya’da yapılacaktı fakat Ukrayna mevzuu sebebiyle Ruslara ambargo uygulanınca FILA’nın Sırp başkanının torpiliyle Sıplara verildi de bize tarihle irtibatlayacak güzel bir nirengi noktası oldu.

Serbest ve Greko-Romen stillerde 75 ülkeden 745 güreşçi dokuz gün boyunca bizleri güreşe doyurdu. Sağ olsun kamu yayıncımız TRT’de bize bu güzel turnuvayı ve heyecanını an be an yaşattı. Serbest’te Amerikalılar takım halinde şampiyon oldular. Greko-Romen’de Allah’a şükür Türkiyemiz şampiyon olurken Kadınlar da ise şampiyon Japonya oldu.

Madalya Tablosu’na baktığımızda Ülkemizi 3. Sırada görmekteyiz. 4 altın ve 3 bronz yani toplam 7 madalya kazandık bu turnuvada. Hiç gümüşümüz yok yani final güreşi attığımız her sıklette yenilmedik rakiplerimize bu iyi bir şey ama keşke daha fazla sıklette ilk üçe-dörde kalabilseydik. Amerika sadece Serbest’te güreşiyor Greko-Romen onların kafasına pek yatmıyor anlaşılan ve sadece serbest stilden 15 madalya alarak turnuva şampiyonu oldular. Japonlar da 13 madalya ile bizim yanımızdaki ikincilik basamağındalar.

Altın madalyalar iki Serbest’ten iki de Greko’dan geldi. Taha Akgül ve Yasemin Adar Serbest’te, Burhan Akbudak ve Rıza Kayaalp Greko’da Dünya Şampiyonu oldular. Diğer üç bronz madalyamız da Greko stilden geldi. Selçuk Can, Yunus Emre Başar ve Ali Cengiz bronz madalyaları taktılar boyunlarına. Hepsini tebrik ediyoruz. Emeklerine sağlık. Belki Rusya takım olarak turnuvaya katılmış olsaydı (çoğu kardeşimiz olan Dağıstanlı, Çerkez sporcularıyla bize galip gelebilirlerdi) biz bu kadar madalya toplayamazdık ama neyse olanda hayır vardır.

Taha Akgül’ün madalya kazandığı maçtan sonra Bakan’a teşekkür edip Federasyon yönetimi hakkında söylediklerinden yola çıkarak kulisleri şöyle bir kurcalayınca milli takım içerisinde bazı huzursuzluklar olduğunu dile getirenler oldu. Belki bu iç çekişmeler olmasa Ruslar’ın katılmadığı bu turnuvada daha çok madalya almamız işten bile değildi neyse inşallah söylenenler sadece söylentiden ibarettir, aslı-astarı yoktur. Taha uzun yıllardır beraber çalıştığı hocası Abdullah Çakmar’ın milli takımdan çıkarılmasına çok üzüldüğünü söylerken Pandora’nın kutusunu da aralayıverdi. Spor Bakanlığı Teftiş Kurulu belki harekete geçmiş ve taraflarla görüşmeye başlamıştır bile, belli mi olur bizde bürokrasinin işleri?

Neyse olan oldu, geçen geçti. Bizim çocukların yaptığı maçlar dışında bu turnuvada Azeri kardeşimiz Taleh Mammadov’un Ermeni rakibini tartıp taşıdıktan sonra savurup mindere yapıştırması kaldı akıllarımızda. Helal olsun. Tam da Ermenistan yönetiminin kahpece tuzaklarla şehit ettiği 70 civarı Azeri askerine üzülürken şöyle bir yüzümüzü güldürdü (Talih Mehmedoğlu).

Futbolda Milli Takım arasındayız ufak bir mola verdik liglere. Lüksemburg ve Faroe Adaları ile maç yapacak C kategorisine bizi kim düşürdüyse “yazıklar olsun” diyor bir an önce B ve sonra asıl yerimiz olan A kategorisi yolunda Milli Takımıza başarılar diliyoruz.