Türkiye - Gündem 26.11.2022 12:29 Güncelleme: 26.11.2022 16:11

"74 belediyede terörle bağlantılı 88 soruşturmanın 79'u tamamlandı"

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 2019-2022 arasında 74 belediyede terörle bağlantılı 88 soruşturma yürütüldüğünü, bunlardan 79'unun tamamlandığını açıkladı.
"74 belediyede terörle bağlantılı 88 soruşturmanın 79'u tamamlandı"

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Emniyet Genel Müdürlüğü Demet Sezen Toplantı Salonu'nda, belediyelere yönelik soruşturmalara ilişkin basın toplantısı düzenledi.

Soylu, sözlerine Cudi’de icra edilen operasyonda yıldırım düşmesi sonucu bir güvenlik korucusunun şehit olduğunu belirterek başladı.

İçişleri Bakanlığının belediyeler ve yerel yönetimler üzerindeki yetki alanlarına ilişkin kamuoyunu aydınlatmak amacıyla bu toplantıyı düzenlediklerini vurgulayan Bakan Soylu, "Bugün PKK ve FETÖ’nün ve diğer terör örgütlerinin, gerek Doğu ve Güneydoğu'da, gerekse yurt sathında etkisinin kaybolmaya başlamasının sebebi, inlerine girmekten tutun, gerçekleştirilen operasyonlara kadar, belediyeleri istismar etmelerinden tutun, eleman devşirmek için organize ettikleri festivallere kadar hemen hemen tüm alanlarda vatandaşlarımızın katkısıyla verdiğimiz 360 derece mücadeledir." ifadelerini kullandı.

Terörle mücadele operasyonlarının devam ettiğinin altını çizen Bakan Soylu, "Onlarca ülkede FETÖ terör örgütünün okullarının, sivil toplum örgütlerinin kuruluşlarının etkisiz hale getirilmesi için devlet topyekun bir mücadele ortaya koyuyor. Tüm bunlar, terör tehdidinin bitmediğinin, Türkiye'nin bu mücadelede nasıl bir irade ortaya koyduğunun, nasıl bir tecrübeye ve hafızaya sahip olduğunun göstergesidir." şeklinde konuştu.

"Belediyeler, terörle mücadelede hassasiyetle takip ettiğimiz bir alandır"

15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sonrasında her alanda FETÖ temizliği yapıldığını belirten Soylu, şunları kaydetti:

"Aynı şekilde, dağlardaki her taşın altından, en küçük belediye sızmalarına kadar da PKK temizliği ve terör örgütü temizliği yaptık, yapmaya da devam ediyoruz. Bu tecrübemiz sebebiyle belediyeler, terörle mücadelede hassasiyetle takip ettiğimiz bir alandır. Gerek bütçe yapıları itibarıyla gerek anayasa ve demokrasinin sağladığı imkanlarla yerel hizmet merkezleridir. Görev tanımları itibarıyla toplumun her kesimine, sosyal hayatın her alanına temas ederler."

Belediyelere merkezi denetim 4 yasal dayanakla gerçekleştiriliyor

Yerel yönetim ve belediyelerin, görev ve etki alanları sebebiyle terör örgütlerinin sızmak isteyeceği yerlerin başında geldiğinin altını çizen Soylu, belediyelere bir merkezi denetim kurgulandığını ve bunun da temelde 4 yasal dayanakla gerçekleştirildiğini anlattı.

Soylu bunlardan ilkinin, "Görevleri ile ilgili bir suç sebebi ile hakkında soruşturma veya kovuşturma açılan mahalli idare organları veya bu organların üyelerinin, İçişleri Bakanı tarafından geçici bir tedbir olarak kesin hükme kadar uzaklaştırabilmesi"ni içeren Anayasa'nın 127'nci maddesi olduğunu belirtti.

Bu madde doğrultusunda merkezi idarenin, mahalli idareler üzerinde kanunda belirtilen esas ve usuller çerçevesinde idari vesayet yetkisine sahip olduğunu kaydeden Soylu, diğer yasal dayanak noktasının ise 5393 Sayılı Belediye Kanunu'nun 55'inci maddesi olduğunu belirtti.

Söz konusu maddenin belediyenin mali işlemler dışında kalan diğer idari işlemlerinin hukuku uygunluk ve idarenin bütünlüğü açısından İçişleri Bakanlığı tarafından da denetlenebilmesini içerdiğini hatırlatan İçişleri Bakanı Soylu, "Yani Anayasa çerçeveyi çok net çizmiş durumda." dedi.

Üçüncü yasal dayanağın ise 4483 Sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun’un, büyükşehir belediye başkanları, il ve ilçe belediye başkanları, büyükşehir, il ve ilçe belediye meclisi üyeleri ile il genel meclisi üyeleri hakkında İçişleri Bakanına soruşturma izni verme yetkisini içeren 3'üncü maddesi olduğunu belirtti.

Müfettişlerin Görevlendirilmesini Düzenleyen Yönetmeliğin de dördüncü yasal dayanak olduğunu kaydeden Soylu, konusu itibarıyla birden fazla kamu kurum ve kuruluşu ilgilendiren soruşturmalarda, soruşturmayı başlatan bakanlığın, ilgili diğer bakanlıklardan da müfettiş isteyebildiğini söyledi.

"9 soruşturma halen devam etmekte"

İçişleri Bakanı Soylu, Bakanlıkça düzenlenen idari denetim ve soruşturmaların vatandaşların ihbar ve şikayetleriyle, Cumhuriyet savcılarının talebiyle, olağan kontrollerde müfettişlerin tespitleriyle veya kamuoyuna yansıyan haberler ya da Bakanlık tarafında re'sen başlayabileceğini kaydetti.

Soylu, 2019 Mahalli İdareler Seçimlerinden sonra özellikle CHP'li belediyelere, terör örgütleriyle irtibat ve iltisaklı kişiler yerleştirilerek tekrar canlandırılmaya çalışıldığı yönünde emareler görülmesi üzerine, İçişleri Bakanlığının hızla konuya müdahil olduğunu ve etraflıca araştırmak üzere mülkiye müfettişleri ile mahalli idareler kontrolörlerini ilgili belediyelerde görevlendirdiklerini söyledi.

Belediye ve yerel yönetimlere yönelik soruşturmaların dağılımı hakkında da bilgiler veren Bakan Soylu şunları kaydetti:

"Terör soruşturmaları, 2019 yılında 33 belediyede toplam 42 soruşturma, 2020 yılında 13 belediyede toplam 14 soruşturma, 2021 yılında 16 belediyede toplam 18 soruşturma, 2022 yılında 12 belediyede 14 soruşturma, olmak üzere toplamda 74 belediyede 88 soruşturma terör kapsamında yürütülmüştür. Bu 88 soruşturmadan da 79’u tamamlanmış, 42 ön inceleme raporu, 19 araştırma raporu, 33 tevdi raporu, 2 inceleme raporu, 3 form inceleme raporu, 2 tazmin raporu düzenlenmiştir. 9 soruşturma ise halen devam etmektedir."

​​​​​​​Muhalefet partilerinin iddialarına yanıt

Zaman zaman muhalefet partileri tarafından, özellikle muhalefet partili belediyelere müfettiş gönderildiği ve bu yolla muhalefet partili belediyeler üzerinde baskı oluşturulmaya çalışıldığı iddialarının gündeme getirildiğini kaydeden Soylu, iddiaların mesnetsiz olduğunu söyledi.

Soylu, 2019-2022 arasında Bakanlık makamından alınan genel soruşturma, araştırma, ön inceleme ve araştırma onay sayılarına ilişkin verilere yönelik şu değerlendirmeyi yaptı:

"AK Parti 885 onay ki bu yüzde 33,5'e tekabül ediyor. CHP için 1107 onay, yüzde 41,9'a tekabül ediyor. Bunlar sadece yapılan şikayetlerin araştırılmasına yönelik, soruşturma değil. Milliyetçi Hareket Partisi 265 onay yüzde 10,3, İYİ Parti için 35 onay, yüzde 1,32, HDP için 148 onay, yüzde 5,6, bağımsız belediyelerle ilgili 57 onay, yüzde 2,16, Saadet Partisi için 21 onay, yüzde 0,42 ve Demokrat Parti için 9 onay, yüzde 0,34."

Bakan Soylu, 2019-2022 yılları arasında soruşturma izni verilmesi kararlarının dağılımının, inceleme araştırma sayısına göre oranına ilişkin şunları kaydetti:

"AK Parti 227 karar, oranı yüzde 33,48, CHP 234 karar oranı yüzde 34,51, Milliyetçi Hareket Partisi 86 karar, oranı yüzde 12,68, İYİ Parti 11 karar, oranı yüzde 1,62, HDP 93 karar, oranı yüzde 13,72 ve diğer siyasi partiler de böyle gidiyor. Yani AK Parti 885 inceleme ve araştırmadan ancak 227 onay almış. CHP de 1107 inceleme ve araştırmadan 234 onay almış. Yani CHP’de bu oran 5'te 1 iken, AK Parti’de 4'te 1. Burada herhangi bir siyasi partiye yönelik farklılık, herhangi bir siyasi partiye yönelik baskı, herhangi bir siyasi partiye yönelik bir anlayış söz konusu değil. Burası devlettir. Yani biz teftişleri, somut olay ve olguları değiştirebilecek bir kabiliyete sahip değiliz."

Soylu, inceleme araştırma ve soruşturmaya dayanak teşkil eden 5 maddeden oluşan müracaat sonucunda ön incelemelerin, usuller dairesinde devam ettiğini, hiçbir partiye ayrımcılık uygulanmasının söz konusu olmadığını söyledi.

Belediyelerdeki özel teftişler

Belediyelerde imar, ihale, personel, ruhsat gibi belli konulardaki faaliyet ve işlemlere ait özel teftişler yaptıklarını da vurgulayan Soylu, 31 Mart 2019 ile 22 Kasım 2022 arasında belediyelere yapılan özel teftişlerin oranlarını şu şekilde açıkladı:

"AK Parti'li 72 belediyede, CHP'li 57 belediyede, Milliyetçi Hareket Partili 19 belediyede, İYİ Partili 2, HDP'li 34, bağımsız 4 belediyede, Saadet Partili 2 belediyede, vekalet edilen 8 belediyede ve 6 adet de diğerlerinde olmak üzere toplam 204 belediyede özel teftiş yapılmıştır. Demek ki bu teftişler sadece bir siyasi partiye yönelik değil. Tam tersi iktidarda da bulunan, hatta benim de mensubu olduğum AK Parti'ye yönelik özel teftiş sayıları çok daha fazla. Devletin kuralları var bunlara herkes uymak zorunda."

Özel şirketler için verilen adli sicil kaydı

Belediyeye, bağlı kuruluşa ve şirketlere personel alınırken mevzuatın emrettiği hukuki sürecin işletilmediğini, "kontrollü hile ve hüllenin" sergilendiğini ifade eden Soylu, işe alımlarda "güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yaptırılması" zorunluyken bu yapılmadan terör örgütleriyle irtibatlı ve iltisaklı kişilerin işe alındığının belirlendiğini söyledi.

Soylu, ayrıca belediyeye, bağlı kuruluşa ve şirketlere işe alımda işe alınacakların durumunu görüşecek "Değerlendirme Komisyonu"nun oluşturulmadığını bildirdi.

Bazı belediyelerde "güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması" yaptırılan ve komisyonca işe alınması sakıncalı görülen kişilerin idare tarafından olumlu değerlendirilerek işe alındığını kaydeden Soylu, "Adli sicil belgeleri e-Devlet üzerinden alınırken kamu/özel seçeneğinden özel seçeneğinin seçilmesi nedeniyle, kişilerin büyük çoğunluğuyla ilgili sadece özel şirketler için verilen adli sicil kaydının olduğu, arşiv kaydının ise bulunmadığı anlaşılmıştır." dedi.

Soylu, terör örgütleriyle irtibatlı ve iltisaklı kişilerin belediye şirketleri üzerinden işe alındığının, bu kişilerin memur gibi görev yaptığının, terör örgütleriyle bağlantılı veya anayasal düzene karşı suçlardan haklarında mahkumiyet kararı bulunanların da işe alındığının belirlendiğini kaydetti.

PKK'nın sözde değer ailesi olarak adlandırdığı kişilerin de özellikle HDP'li belediyelerde işe alındığını anlatan Soylu, PKK adına kırsal alanda silahlı faaliyet yürütenlere de iş verildiğini dile getirdi.

Bakan Soylu, silahlı terör örgütüne üye olmak, terör örgütü propagandası yapmak, silahla yağma, silahla yaralama, resmi belgede sahtecilik, hırsızlık, dolandırıcılık, tefecilik, cinsel taciz, göçmen kaçakçılığı gibi suçlardan kaydı bulunanların işe alındığının tespit edildiğini belirtti.

"Terör bağlantılılar gizlilik içeren birimlerde görevlendirildi"

Terör örgütleriyle irtibatlı ve iltisaklı olduğu halde işe alınanların gizlilik içeren birimlerde görevlendirildiğinin altını çizen Soylu, bazı belediyelerde yürütülen idari ve adli soruşturmalar hakkında örnekler verdi.

Mersin Büyükşehir Belediyesinde, bağlı kuruluşlar ve şirketlerde terör örgütleriyle irtibatlı ve iltisaklı kişilerin istihdam edildiği iddiasına yönelik 21 Mart'ta Mülkiye ve Ticaret müfettişlerince idari soruşturma başlatıldığını anlatan Soylu, soruşturma kapsamında 54 kişinin terör örgütleriyle irtibatının ve iltisakının belirlendiğini bildirdi.

Süleyman Soylu, işe alınan 54 kişinin 30'unun doğrudan terör örgütleriyle iltisak ve irtibatının bulunduğunun, 24 kişinin ise birinci ve ikinci derece yakınlarının örgüt üyesi ya da iltisaklı kişiler olduğunun tespit edildiğini belirtti.

Mersin Cumhuriyet Başsavcılığınca Mersin Büyükşehir Belediyesine yönelik 2 adli soruşturma yürütüldüğünü aktaran Soylu, 2019'daki seçimlerden sonra belediyede işe girdiği anlaşılan 10 personelin gözaltına alındığını, bu kişilerden ikisinin çocuklarının PKK adına kırsalda faaliyet yürüttükleri sırada güvenlik güçlerince etkisiz hale getirildiğini kaydetti.

Soylu, 28 Eylül'de PKK propagandası yapan, örgüte eleman temin eden 18'i Mersin Büyükşehir Belediyesi personeli 20 kişinin gözaltına alındığını anımsattı.

Bakan Soylu, eski Mersin Büyükşehir Belediyesi Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Dairesi Başkanı Bedrettin Gündeş'in PKK'ya destek sağladığının, örgüt propagandası yaptığının ve PKK'nın özel toplantılarına katıldığının belirlendiğini aktardı.

Seyhan Belediyesi'ndeki soruşturma

Seyhan Belediyesiyle ilgili tespitleri de anlatan Soylu, görevden uzaklaştırılan Seyhan Belediye Başkan Yardımcısı Funda Buyruk'un görevde bulunduğu dönemde de belediyeye ait şirkette işe alınan 234 kişi hakkında güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının istenmediğini bildirdi.

Bakan Soylu, şunları söyledi:

"Belediye Başkan Yardımcısı Buyruk'un PKK'yla iltisaklı şahısları işe aldığı tespit edilmiştir. Belediye çalışanı Mahsum Uzun'un da terör örgütünce sözde değer ailesi olarak adlandırılan ailelerden olduğu ve kız kardeşi 'Amara-Semsur' kod adlı Çağla Uzun'un PKK terör örgütünün kırsal alanında faaliyet yürütmekteyken 2017'de etkisiz hale getirildiği tespit edilmiştir. PKK/KCK terör örgütünün sorumlusu belediye başkan yardımcısıyla irtibat kuruyor ve sistemi koordine ediyorlar."

İzmir Büyükşehir Belediyesinde çalışan bir kişinin de PKK soruşturması kapsamında tutuklandığını, bu kişinin Irak'ın kuzeyindeki Kandil'de örgütün sözde kongresine katıldığının anlaşıldığını ifade eden Soylu, Gaziantep Şehitkamil Belediye Meclisi'nin CHP'li üyesinin KCK/Türkiye masası yapılanmasında faaliyet yürüttüğünü aktardı.

Bursa'da cezaevi personelini taşıyan araca yönelik bombalı saldırı

Nisan ayında Bursa'da cezaevi personelini taşıyan servis aracına yönelik bombalı saldırının faillerinden Seda Baykan ve Dilek Arsu'nun yakalandığını hatırlatan Soylu, "Bu eylem, MLKP mobil hücresi tarafından gerçekleştirilmiştir." ifadesini kullandı.

Terörden arananlar listesinde turuncu kategoride yer alan ve mobil hücrenin yöneticisi Cebrail Gündoğdu'nun da ekim ayında yakalandığını anımsatan Soylu, "Bu operasyon başarılı bir operasyondur. Bu operasyonla ilgili Türk Polis Teşkilatı, kılı kırk yararak, ülke içinde ve ülke dışında, bir çok alanda ortaya koyduğu takiplerle, teknik izlemelerle önemli sonuca ulaşmıştır." dedi.

Süleyman Soylu, cezaevi personelini taşıyan servis aracına yönelik saldırının faili Cebrail Gündoğdu'ya yardım ve yataklık ettiği belirlenen 3 kişinin Ayvalık Belediyesine ait şirkette çalıştığının tespit edildiğini bildirdi.

Bakan Soylu, Ataşehir Belediyesinde de 2019'dan önce işe başlatılan 16 kişinin, 2019'dan sonra işe başlatılan 13 kişinin kendisinin veya birinci derece yakınlarının terör örgütleriyle irtibat ve iltisakının belirlendiğini sözlerine ekledi.

"Her alanda dernekleşme"

Sivil cuma namazı adı altında düzenlenen kitlesel faaliyetlerde ön plana çıkan Din Alimleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (DİAYDER) hakkında bilgi veren Soylu, dernek üyesi yerel din sözde adamlarının sivil cuma namazlarında terör örgütünün, terörist başının propagandasını yaptıkları, devlet aleyhine karalayıcı açıklamalarda bulunduklarının anlaşıldığını belirtti.

Soylu, DİAYDER'in mülkiye müfettişi ve dernekler denetçisi tarafından denetlenmesi sonucunda, "derneğin, amacından saptırılarak, dernek adı altında suç işlemeye zemin hazırlamak haline geldiği" şeklinde değerlendirildiğini belirterek, şunları söyledi:

"Anayasanın 33'üncü ve Türk Medeni Kanunu'nun 89 ve 90'ıncı maddeleri gereğince derneğin faaliyetten alıkonulması veya kapatılması ile dernek yöneticileri hakkında mevzuata aykırı iş ve işlemleri nedeniyle gerekli adli ve idari yaptırımların uygulanması için İstanbul ve Bakırköy Cumhuriyet başsavcılıklarına sunulan tevdi raporuna istinaden yetkili mahkeme kararıyla dernek kapatılmıştır."

Soylu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından PKK/KCK terör örgütüyle ilgili başlatılan soruşturma kapsamında hazırlanan iddianameye göre, dernek ile bağlantılı olarak İBB şirketlerinde işe alındığı değerlendirilen 11 kişiden, 8'inin bir süre İBB birimlerinde çalıştığını, gözaltına alındıktan sonra ise işten çıkartıldığını kaydetti.

İstanbul İl Jandarma Komutanlığınca 3 Temmuz 2021'de 5 ilde eş zamanlı yapılan operasyonda, İBB Personel Daire Başkanlığı bünyesinde gassal olarak görev yaptıkları, maaşlarının bir kısmını DİAYDER'e bağışladıkları tespit edilen 5 şüphelinin de aralarında bulunduğu toplam 28 kişinin yakalanarak gözaltına alındığını aktaran Soylu, şöyle devam etti:

"Bağışlama konusunda hatırlarsınız kayyum belediyelerde PKK tarafından işe alınanlar zoraki olarak bağış yaptırılıyordu. İstanbul Büyükşehir Belediyesi bünyesinde gassal olarak görev yaptıkları tespit edilen aralarında Mehmet İnan, Aydın Ayhan, Mehmet Emin Aslan isimli 3 şahsın da bulunduğu toplam 9 şahıs tutuklanmış, İBB bünyesinde gassal olarak görev yaptıkları tespit edilen Nur Mehmet Işık ve Fahrettin Ülgün isimli 2 şahsın da aralarında bulunduğu toplam 8 şahıs konutu terk etmeme cezası ile tutuksuz yargılanmak üzere, 9 şahsın ise adli kontrol şartıyla adli süreci devam etmektedir. Ayrıca, gassal olarak görev yapan 5 İBB çalışanının birinci ve ikinci derece aile bireylerinden 4'üne terör suçundan işlem yapıldığı tespit edilmiştir. Burada İBB'de çalışan Daire Başkanı da davanın içerisindendir."

İBB'de, İETT, İSKİ ve 30 belediye iştirakinde 2019'dan itibaren yapılan personel, ihale ve iş yeri ruhsatlarına ilişkin özel teftiş de başlatıldığını hatırlatan Soylu, teftişte, 1 Ocak 2019-31 Aralık 2021 tarihleri arası incelendiğini ve çalışmanın, 26 Ağustos 2022'de tamamlandığını kaydetti. Bu kapsamda, personel ile ilgili tespitlere değinen Soylu, "SGK ve İBB verilerinin birlikte değerlendirilmesi sonucunda, İBB’ye 1984, İSKİ'ye 454, İETT'ye 66 ve belediye iştiraki olan 30 şirkete 22 bin 857 kişi olmak üzere, toplam 25 bin 361 kişinin ilk defa işe alındığı, ayrıca, İBB verilerine göre aynı dönem içerisinde belediye şirketlerinden 21 bin 356 kişinin işten çıkartıldığı tespit edilmiştir." dedi.

Soylu, belediyede bir personel tasarrufu olmadığını, aksine, 4 bin 5 kişilik bir artış gerçekleştirildiğini belirterek 31 Aralık 2021 itibarıyla ilk defa işe alınan 25 bin 361 kişiden,15 bin 125 kişi hakkında belediye tarafından hiçbir güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması talebinde bulunulmadığını söyledi.

Mevzuata göre şirketlerde ilk defa işe alınanlar için değerlendirme komisyonu oluşturulması gerektiğini aktaran Soylu, bunun yapılmadığını ancak soruşturmadan sonra başlandığını anlattı.

Soylu, adli sicil belgeleri e-Devlet üzerinden alınırken kamu/özel seçeneğinden özel şirket seçeneğinin seçilmesi nedeniyle bu kişilerin büyük çoğunluğuna ilişkin sadece özel şirketler için verilen, adli sicil kaydının olduğu ve arşiv kaydının ise bulunmadığının anlaşıldığı bilgisini verdi.

Soylu, müfettiş incelemesi başladıktan sonra ise daha önce güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması talep edilmeyen personel hakkında, İstanbul Valiliğine apar topar arşiv araştırması ve güvenlik soruşturması taleplerinin gönderilmeye başlanmasının da bir vaka olduğunu dile getirdi.

Özel teftişin başlamasından sonra yaklaşık 120 kişinin, güvenlik soruşturmaları nedeniyle işten çıkarılmak zorunda kalındığını ve bu kişilerin bir bölümünün İBB önünde eylem yaptığını ifade eden Soylu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Emniyet ve UYAP verilerine göre, ilk defa işe alınan 25 bin 361 kişiden, 4 bin 227 kişi hakkında adli soruşturma ve kovuşturmanın bulunduğu, bunlardan 147 kişi hakkındaki soruşturma ve kovuşturmaların 'terör örgütleriyle bağlantılı veya anayasal düzene karşı işlenen suçlardan' olduğu ve bunlardan 66 kişi hakkında 'terör örgütleriyle bağlantılı veya anayasal düzene kaşı işlenen suçlardan' mahkumiyet kararının bulunduğu, ayrıca 709 kişinin kendisi hakkında ve 959 kişinin yakınları hakkında olmak üzere toplam 1668 kişi hakkında terör örgütleri ile irtibatlı ve iltisaklı olduklarına dair ilişik kaydı ve adli kayıt bulunduğu tespit edilmiştir. Söz konusu 1668 kişinin terör örgütlerine göre dağılımı şöyledir, FETÖ/PDY 875, PKK/KCK 432, DHKP-C 143, THKP-C 66, TKP/ML 64, MLKP 33, DEAŞ 3, El Kaide 1 ve 51 diğer örgütler. Özel teftiş sonucunda elde edilen tespitlere göre, terör örgütleri ile irtibatlı ve iltisaklı kişilerin, durumları araştırılmadan ve değerlendirilmeden işe alınmaları nedeniyle sorumluluğu tespit edilen görevliler hakkında, Bakanlığımızca verilen araştırma, ön inceleme onayı gibi mevzuatın emrettiği hukuki süreçler başlatılmıştır. Bizim bunları işten çıkarma yetkimiz yok. Devletin böyle bir yetkisi söz konusu değil. Bu kişileri işe alanların işten çıkarabilme yetkisi var. 120 tane terör iltisaklı ve irtibatlıyı biz söyledikten sonra nasıl apar topar işten çıkardılarsa aynı şekilde işten çıkarabilme yetkileri var. Kanunun bize verdiği yetki, bunları işe alanlarla ilgili mevzuat hükümlerini ihlal ettikleri gerekçesiyle soruşturma açmak ve aynı zamanda da başsavcılığa açtığımız soruşturma çerçevesinde tevdi raporunu savcılığa sunmak. Bakanlığın görevi bu."

Soylu, yürütülen araştırma, ön incelemelerde gelinen aşama itibarıyla kendisi ve yakınları haklarında terör örgütleri ile irtibatlı ve iltisaklı olduklarına dair ilişik kaydı ve adli kaydı bulunan 1668 kişiden içindeki 505'inin incelendiğine işaret etti. Bu kişilerden 49'nun İBB, 2'sinin İETT, 17'sinin İSKİ ve 437'sinin İBB iştiraki şirketler tarafından işe alındığını vurgulayan Soylu, "223 kişinin İBB, 12 kişinin İETT, 32 kişinin İSKİ ve 237 kişinin İBB iştiraki şirketlerde çalıştığı, yani işe alındığı ve çalıştığı yerlerin farklı olduğu, yani şirket üzerinden alınan kişilerin, memurlar eliyle yürütülmesi gereken görevlerde çalıştırıldıkları, keza incelemeye konu bu 505 kişiden 484 kişinin, terör örgütleriyle irtibatlı ve iltisaklı olabileceklerine dair kayıt bulunduğu ancak güvenlik soruşturmaları yapılmadan işe başlatıldıkları belirlenmiştir." dedi.

Soylu, incelemeye konu olan bu 505 kişiden 36'sının "sözde değer ailesi" mensubu olduğunu ve 6 kişinin ise PKK/KCK terör örgütü adına kırsal alanda silahlı olarak faaliyet gösterdiğini söyledi.

Soylu, terör örgütleriyle irtibat ve iltisakları nedeniyle KHK ile kamu görevinden ihraç edilen 21 kişinin ise ilgili KHK'larda "ihraç edilen kişilerin doğrudan veya dolaylı olarak kamu görevinde çalıştırılamayacakları" kanunda açıkça belirtilmesine rağmen, İBB şirketlerinde işe alındıklarının tespit edildiğine dikkati çekti. Bahse konu 1668 kişiden, terör suçları ve anayasal düzene karşı işlenen suçlar dışında, kalan suçlardan hakkında bir yıl ve üzeri mahkumiyet kararı bulunan 456 kişinin tespit edildiğini belirten Soylu, bu kişilerin de güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yaptırılmadan işe alındığını bildirdi.

Soylu, işe alınan kişilerin uyuşturucu, çocuğun cinsel istismarı, hırsızlık, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma ve silahla yağma gibi suçlardan mahkumiyetlerinin bulunduğunu ifade ederek şunları söyledi:

"Ayrıca, 2016 yılında Şırnak'ta örgüt mensuplarından ele geçirilen dokümanlarda, İBB'de sosyal hizmet uzmanı olarak çalışan Şafak Duran isimli şahsın terör örgütünün kırsal alanında silahlı olarak faaliyet yürüttüğüne dair fotoğraflarının olduğu tespit edilmiş ve bu kişi, İstanbul İl Emniyet Müdürlüğümüzce 27 Nisan 2022 tarihinde yürütülen çalışmalarda yakalanarak gözaltına alınmıştır. Adli makamlara sevk edilen şahıs tutuklanmıştır. Şafak Duran’ın işe alım süreci ile ilgili olarak sorumlulukları tespit edilen İBB görevlileri hakkında da tevdi raporu düzenlenerek İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmuştur. Terör örgütüyle irtibat ve iltisakı belirlenip Yunanistan'a kaçan mı dersiniz, aynı zamanda muhtarlıklar daire başkanlığında çalışıp neredeyse orada İstanbul'un bütün gizli bilgilerinin sahibi olan da var. En yakınlarının kırmızı kategoride aranan terörist çıkıp ve yine 'sözde değer ailesi' olarak belediyelere yerleştirilen mi dersiniz? Bunlarla ilgili soruşturma başlatılınca işten çıkarılanlar mı dersiniz?"

Soylu, "Belediyelerde veya belediye şirketlerinde istihdam edilen terör örgütleriyle irtibat ve iltisaklı personel var ise İçişleri Bakanlığınca neden görevden alınmıyor?" sorusunun samimi olmayan bir soru ve bu sorunun terör örgütlerini kendileri için sakınca görmeyenlerin ortaya koyduğu değerlendirmeler olduğunu söyleyerek şunları kaydetti:

"Terör örgütleriyle irtibat ve iltisaklı olup belediyelerde çalıştığı tespit edilen kamu görevlilerinin 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 138'inci maddesi gereğince müfettişlerimiz ya da diğer yetkili merciler (vali ve kaymakamlar) tarafından, belediye başkanları ve meclis üyeleri yani seçilmiş kişiler ise anayasanın 127'nci ve 5393 sayılı belediye kanununun 47'nci maddesi hükümlerine istinaden İçişleri Bakanı tarafından görevden uzaklaştırılmaktadırlar ve bunun çok örneği söz konusu. Belediye şirketlerinde ise personelin işe alınması ve işlerine son verilmesi yetki ve sorumluluğu işveren olarak şirket yönetimine aittir. Bu nedenle müfettişlerimizce, görevine son verilmesi veya görevden uzaklaştırılması gerektiği kanaatine varılan şirket çalışanları hakkında sözleşmelerinin feshi veya askıya alınması konusunda şirket yönetimlerine bildirimde bulunulmaktadır."

"Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk devletidir"

Türkiye'nin terörle mücadelede ortaya koyduğu hassasiyetin ve mücadelenin görmezden gelinmemesi gerektiğini belirten Soylu, terör örgütleri tarafından devletin hedef gösterildiğini ifade etti. Soylu, "Daha önceki soruşturmalarda elde ettiğimiz tecrübeler, elde ettiğimiz bilgiler ve bulgular üzerinden de yürüyerek aslında bu alanı istismar etmek isteyenlere fırsat vermemek için bir gayret ortaya koyuyoruz." dedi.

İçişleri Bakanının terörle ilgili ortaya koyduğu meselenin siyasi mesele olarak adlandırıldığını ve bu konuda itibarsızlaştırma girişiminde bulunulduğunu belirten Soylu, idarenin bütünlüğü ilkesinin, merkezi idarenin ortaya koyduğu anlayışın aslında yerel yönetimler tarafından da takip edilmesinin kanuni ve anayasal bir sorumluluk olduğunun altını çizdi. Soylu, "Burası bir çadır devleti değildir, Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk devletidir. Seçimler de bu hukukun içerisinde gerçekleştiriliyor, denetimler de bu hukukun içerisinde gerçekleştiriliyor ve bu kurallar, bu kanunlar, Türkiye Cumhuriyeti devleti hukuk kuralları içerisinde oluşmaktadır. Herkes buna uymakla mükelleftir." diye konuştu.

Devlet olarak vatandaşlara karşı sorumlulukları olduğunu belirten Soylu, "Eğer kurallar ve kanunlar çerçevesinde kanunları değiştirebilme kabiliyetini, anayasa değiştirme kabiliyetini eğer alıyorsan, eğer o yetmiyorsa bunu vatandaşın oyuna giderek alıyorsan elbette ki değiştirdiği süreçte bunu uygulayabilirsin. Ama bunu değiştiremediğin sürece, var olan medeni kanunlara uymak zorundasın." ifadelerini kullandı.

Yapılan bütün soruşturmaların ve değerlendirmelerin devletin arşivinde kaldığını bildiren Soylu, "Dönüp geriye 'Siz bunu nasıl yaptınız?' diye herkesin sorabilme hakkı söz konusudur. Onun için ne yaptığımızın, neyi ortaya koyduğumuzun farkındayız." ifadelerini kullandı.

Soylu, konuşmasına şöyle devam etti:

"Bizim iddiamız, Türkiye terörle mücadeleye, geriye bu kadar kahramanını feda etmişken, şu anda yurt içinde ve yurt dışında operasyonlarımız sürerken, bugün evlatlarımızın şehit cenazeleri kalkmaya hazırlanırken, birilerinin terör örgütlerine moral vermeye, terör örgütlerini cesaretlendirmeye, kapı arkasından onlara istihdam sağlamaya, kontrollü hile ve hülle yöntemleriyle onlara imkan tanımaya hakkı yoktur, biz buna fırsat vermeyiz. Bedeli ne olursa olsun fırsat vermeyiz. Hangi iftirayı atarsa atsınlar fırsat vermeyiz. Kiminle birlikte olurlarsa olsunlar, dünyanın en güçlü ülkelerini peşlerine taksalar da buna fırsat vermeyiz. Bütün büyükelçilerle bir araya gelseler de buna fırsat vermeyiz. Benim ecdadım vermemiş. Bütün dünya topyekun bir araya gelmiş bu ülkeyi işgal ettirmemiş, vermemiş, biz de vermeyiz."

Devlet olarak sorumluluklarını bildiklerini vurgulayan Soylu, bu konuların bir yıl önce dile getirilmemesi durumunda, bugün belediyelerin "terör örgütlerinin çiftliği" haline geleceğini belirtti.

"Biz yapacağımızı yapıyoruz"

Basın mensuplarının sorularını da yanıtlayan Bakan Soylu, soruşturması devam eden belediyelere herhangi bir kayyum atanıp atanmayacağının sorulması üzerine, "Bu tip bir kayyum gündemimizde yok. Böyle bir değerlendirme gündemimizde yok. HDP'li belediyelerde de şu anda kayyum atamadığımız belediye var. Burada kanunun kendine ait oluşturduğu mecburiyetler söz konusu. Biz de o kurallara ve ilkelere uymak zorundayız." ifadelerini kullandı.

Belediyelere terörün bulaştırılmaması için çalıştıklarını vurgulayan Soylu, belediyeleri teröre bulaştırmak, terör örgütleri ile irtibat ve iltisaklarını devam ettirmek isteyenler noktasında, kanunun bütün süreçlerinin değerlendirileceğini söyledi.

Soylu, şu an için herhangi bir kayyum atamasının gündemde olmadığının altını çizerek "Biz yapacağımızı yapıyoruz. Yapacağımız terör ile yerel yönetimler arasına ciddi bir duvar çekmek ve bunu sağlamaya çalışıyoruz. Ne kadar bize iftira atsalar da ne kadar istismar etseler de biz başardığımızı düşünüyoruz." diye konuştu.

Bakan Soylu, terör örgütleri ile iltisaklı kişilerin belediyelere şirketler yoluyla alınmasına yönelik bir çalışma olup olmayacağına yönelik soru üzerine, şu yanıtı verdi:

"Bir belediye şirketi bütçesini nereden alıyor? Bir doğal gaz şirketi belediye başkanının kendi parası ile işletilmiyor. Hem kamudan gelen kaynaklar ile hem doğal gaz üzerinden alınan bedellerle ve ortaya çıkan vergilerle tüm bunlar sağlanıyor. Bu kamu hizmeti demektir. Siz burada eğer bir kişi alacaksanız veya belediye iştiraklerine bir kişi alacaksanız ya da belediye iştiraklerine aldığınız kişiyi buralarda çalıştıracaksanız, elbette ki usul ve esaslara uymak zorundasınız. Kanun var. Çok net. Kanun bu konudaki sorumsuz almaya karşı da yöneticileri sorumlu kılmış."

"SGK'nın böyle bir mecburiyeti yok"

Soylu, belediyelere işçi alımında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca bir temiz kağıdının istenip istenmediğinin sorulması üzerine, şöyle konuştu:

"SGK'nın böyle bir mecburiyeti yok. Sosyal Güvenlik Kurumu, kendine bildirilenler ile yükümlüdür. Oradaki ilgili araştırma ve güvenlik soruşturması, adli sicil kaydı, bunlarla herhangi ilgisi ve bilgisi yoktur. Burada kanun belediye şirketlerine memur alınırken, memurların alınması kanunu var zaten. Burada gerekli güvenlik soruşturmaları ve arşiv araştırmaları alanlarına göre yapılıyor. Ama belediye şirketlerindeki bu sorumluluk tamamen belediye şirketlerinin yöneticilerine ait. Onlar da kamu yöneticisi. Alırken bunu yapacaklar. Kamuda da yine bir adam alınırken değerlendirme komisyonu var. Bizim Bakanlığımızda da var."

Herhangi bir belediye başkanı tarafından, terörle iltisaklı şahısların belediyede istihdam edilmesine dair bir bilgi olup olmadığının sorulması üzerine Soylu, "Belediye başkanları, tüm belediyeleri yönettikleri için sorumludurlar." dedi.

Bakan Soylu, şunları kaydetti:

"Ama hukuk iki türlü karar veriyor orada. Birinci karar, mesela bir ihale yapılıyor, ihale ile ilgili biz, 'Bu ihaleden belediye başkanı da sorumludur.' diyoruz. Hukuk da 'Hayır, bunun altında imzası yok, sorumlu değildir.' diyor. Başka bir mahkeme de 'Evet, bu ihale belediye başkanının bilgisi olmadan yapılabilecek bir ihale değildir. Burada bir fesat karıştırılmışsa belediye başkanı burada bilgi sahibidir.' diyor. Şimdi burada iki ayrı görüş var. Bu hukukun yorumlayacağı bir görüş. Benim yorumlayabileceğim bir görüş değil."