Vakıf Katılım web

TERCİHLERİMİZDE ÖZGÜRÜZ

Ümit G. CEYLAN 06 Eki 2022

Ümit G. CEYLAN
Tüm Yazıları
Seçimlerimizde özgürüz. İyi ve kötü, doğru ve yanlış, güzel ve çirkin bütün zıtlıklar arasından seçim yapma özgürlüğüne hep sahip olduk.

Seçimlerimizde özgürüz. İyi ve kötü, doğru ve yanlış, güzel ve çirkin bütün zıtlıklar arasından seçim yapma özgürlüğüne hep sahip olduk. Olmaya da devam edeceğiz. Ancak iyilerin de içinde daha iyisini güzellerin de içinden daha güzelini ve doğruların da içinden en doğrusunu seçmek tecrübelerle elde edilebilecek bir şeydir. Tecrübelerden ders almak ve kararlarımızdan oluşacak bir hayatı yaşayacağımızın farkında olmak bir bilgeliğin tezahürüdür. Çünkü tercihlerimiz tek başına bizi etkilemez her birimizi etkiler. Bir iyilikle etrafınız iyi etkilenir, kötülükle kötü etkilenir.

Tercihlerimizden sorumluyuz

Hayatta her şeye karşı sorumluyuz. Başta kendimize karşı sorumluyuz. İdeallerimiz dahi olsa kimliğimizin gerektirdiği sorumluluklarımız tercihlerimizi şekillendirir. Anneysek öncelik çocuklarımızdır ve tercihimizi onlardan yana yaparız. Evlatsak ailemize karşı sorumluluklarımızdan kaynaklanan tercihlerimiz vardır. Öğrenciysek en temel sorumluluğumuz tercihimizi ödev ve okuldan yana yapmaktır. Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Büyük seçimler hayatımızı çok derinden etkiler. Ama bir insanın küçük seçimleri de büyük seçimlerini nasıl yapacağını belirler. O yüzden seçimlerimizi gözden geçirmeli ve neleri seçtiğimizin farkında olmalıyız.

Tercihlerimizi belirlemek

Tercihlerimizi belirleyen bazı unsurlar vardır. Bunlar en başta sorumluluklar dedik. Diğeri de olmak istediğimiz kişidir. Tercih etmek aslında özünde insanın kendi içinde de çatıştığı bir devredir. İnsanı karara yönelten, insanın hayatı boyunca edindiği, yol boyunca topladığı erdemler, değerler, anlayışlar, ezberler, öğrendikleri, kısacası insanı oluşturan yazılımın üzerine kodlanan her şeyin toplamıdır. İşte böylesine karmaşık bir yapının içinde özgür karar alabilmek de en meşakkatlisidir. Esas özgürlük, kararlarımızda gerçekten özgür olduğumuzun bilincinde olmaktır. Özgür karar almada insan iki şekilde etkilenir; biri dürtülerinden diğeri de dışarıdan empoze edilen yönlendirmelerdir. Aslında her ikisi de dürtülerin doğru yönetilmemesinden kaynaklanır. Farklı kaynaklar gibi görünse de aynı yerden çıkıyorlar. Dürtülerimizi yönetememek bizi yanlış tercihlere yönlendirir. Dürtülerimize kapılıp gitmemeliyiz. Önceliklerimizi iyi bilmeliyiz. Zira dürtülerimizin varacağı netice çıkmaz sokaktır. İnsan dürtülerine sahip çıktığı kadarı ile bilinçli tercih yapabilir. Bazıları da bir türlü yaptığı yanlış tercihleri, içinden çıkamadığı sarmalın nedenini anlayamaz. Tam da bu noktada bazen bir tokat iyi gelir. Bu bazen Allah’ın doğrudan tokatı olur. Bazen de bir insanın eliyle yüzüne yediği tokat olur. Ama illa ki bir sarsılmaya ve kendine gelmeye ihtiyaç duyar insan, eğer ısrarla o yanlış tercih sarmalından çıkamıyorsa.

Değer örüntülerimizi gözden geçirelim

Ya da değerlerimize bakıp analizini yapacak insanları bulalım. Doğruyu arayan bulur. Acelecilikten kaynaklanan arızadan dolayı muhakemeye izin vermemek, toplumun değerlerinin farkına varamamak, küçümsemek de insanı yanlış tercihlere yöneltebilir. Birde günümüzde gençlerin ağızına en çok pelesenk olan özgürlük tuzağının içindeki tuzağı görememekten kaynaklanan toptancı değer yitiminin sarmalında debelenenler tercihlerini kadere bağlarlar. Evet kaderdir. Ama aptal veya akıllıca karar almak da bir kaderdir. Bütün bunlar bir ergenlik döneminde olabileceğini ön görmek toplumun önderleri, anne ve babalar için anlaşılabilirdir. Ancak nasihat, telkin ile bir insan hala dürtülerinin esiri altında kalıp tercihlerini yanlış yapıyorsa asla özgürlüğüne kavuşamayacak demektir. Başarılı tercih yapmak aşama aşamadır. Her yaşın tercih edişi farklıdır ama en çok da gençlikte doğru tercih yapmaya ihtiyaç vardır. Bu noktada da tecrübeye itimat, büyüklerin sözüne riayet ve berrak, duru bakan kişilerle istişare elzemdir.

MEVLİDİ NEBEVİ

Onu anmamak mümkün mü? Sevgili Peygamber efendimizin dünyaya teşrifleri vesilesiyle adını anmak ona selam ve selavatlar göndermek yüreklerimizi titretiyor. Allah’ın habibim diye hitap ettiği o güzeller güzeli kuluna selam ve selât olsun. Bütün okuyucularımıza selamlar olsun. Yarın idrak edilecek bu kutlu günde dualarımız arşı kaplasın. Birlik ve beraberlik için çaba gösterelim bütün duam beraberliğimizin daim olması içindir. Zira hastalık dahi olsa en zor en acı günde bile birlik ve beraberlikle her şeyin üstünden gelebiliriz. Allah bizleri birbirimizden ayırmasın.

Sonbahar

En sevdiğim mevsim İstanbul’a da en yakışan mevsimdir. Sonbahar. Düşen yapraklar, kızıl tonlar, renk cümbüşü adeta başka bir hayata geçişin simgesidir bu güzel mevsim. Ne yazık ki her güzel şey gibi kısa sürüyor. Ancak yine gelecek. Bu umut var hepimizde. Efendim tekrar merhaba. Bu güzel mevsimde kaldığımız yerden başlamanın heyecanı içindeyiz. Yeni dönem yeni konuk yazarlarımız katılıyor aramıza. Bazı yazarlarımız hoş sedalarını yerlerini yeni yazarlara bırakarak gittiler. İsimlerini söylemeyeceğim. Her hafta heyecanla bekleyelim bakalım kalemlerinden neler dökülecek.

MASUMDUR İNSAN

İnsanlık masumiyetiyle geldi dünyaya. İnsan, gökyüzü kadar temiz nehir kadar berrak uçsuz bucaksız kırlar kadar doğal. Bozmak için neler neler yapılıyor; bayraklar açılıyor. İnsan, türlü rezilliklerle eş tutulmaya çalışılıyor. Bir çocuk bir kedi, masumiyet bizim için. İnsan en hayırlısı, bunu çocukluğunda öğrenmeli. Güzel duygularla çepeçevre sarmalanmalı. Oysa! Her şey kirletiliyor; duygular, düşünceler tepetaklak ediliyor. İnsanı çukura çekmeye çalışıyor karanlıklar. Çocuklar bundan habersiz, dünya bu zannediyor. Koruyun masumiyetlerini. Koruyun o güzel bakışlarını. Bozmayın oyunlarını. Onların kılına dokunulsa titrer arştan semaya, arzdan fezaya her şey. Yanıp kavrulur dünya, seller alıp götürür toprakları, hayatları. İnsan inanır. İnsan ümit eder. İnsan masumiyet var oldukça insan kalır.

KALU BELADAN BERİ

Bazı insanlarla daha ilk tanışır tanışmaz, o ilk saniyelerde bir duraksama yaşarız. Âna kilitleniriz. O kişi ile bir yerlerde karşılaşmış değilsinizdir. Hatta aynı şehirde, ülkede bulunmamışsınızdır. Ama tanıştığınıza o kadar eminsiniz ki o yüzden kafanızı kurcalayıp durur. Nerden tanışıyor olabiliriz? Bu tanışıklık hissi nerden geliyor? İnsan yaratılmadan önce elest bezminde yani Allah’ın ruhları yarattığı o zamandan tanıştığımıza inanılır. Orada birbirine yakın olan ruhlar dünyada karşılaştıklarında hatırlarlar. İnsanı enerji olarak tanımlayanlar da var. Enerji de yaratılmıştır. Hiçbir şey şu âlemde sebepsiz öylesine, kendiliğinden bir bilincin haricinde kendi kendine var değildir. Bu fizik kurallarına da aykırıdır. O yüzden bu dünyada karşılaştığımız kişilerle kâlu belada tanıştıysak,o kişiye yakınlık hissederiz. Aynı şeyi karşı taraf da hisseder. Bu tek taraflı bir hissediş değildir. Kablonun uçlarının birbirine değmesi ile elde edilen karşılıklı enerjidir. Peki! Bu ne işimize yarayacak diye soranları da duyuyorum. İnsanız ve birbirimize muhtacız. Birbirimize destek olmak, yardım etmek, anlamak, paylaşmak için varız. Bu nedenle de yakınlık duyduğumuz kişiyle paylaşımlarımız daha fazladır daha etkilidir. Yaşamak için ve kendimizi karşılıklı iyi hissetmek ve hissettirmek için daha fazla bir şeye ihtiyacımız var mı? Böylesine bir iyi hissedişin temelinde adalet vardır. Adaletin olduğu her yerde de Hak zuhur eder. Adalet ise kalu beladan da önce vardı.

ARTI EKSİ

Artı

Katılım Finans Kurumu

Cumhurbaşkanının iki gün önceki toplantısında vatandaşta “Katılım Bankası” sözünün toplumda diğer bankalardan farkı olmadığına dair bir algı oluşturduğunu söyleyerek “banka” kelimesine dikkat çekti. Dolayısıyla bu algının kırılması için “Katılın Finans Kurumu” denilmesinin daha doğru olacağını ifade etti. Bu sayfalarda hep dediğimiz gibi iletişimin temeli kelime ve kavramların kaynaklarının bizi götürdüğü yerdir. Bankacılık sistemi faiz sistemi üzerine kurulmuş ve batı temelli kapitalizme dayanan bir anlayışın ürünüdür. Dolayısıyla bizler genel geçer kuralların dışında kendi sistemimizi oluşturacaksak kendimizi doğru ifade edebilmeliyiz. Bunun da yolu doğru kelimeyi kullanmaktan geçmektedir.

Eksi

Kolaylaştıracağına

Yurt dışından kesin dönüş yapan yakın arkadaşımın kızı Türkiye’de kazandığı üniversiteye belgelerini teslim etmesi gerekiyor. Bunun için de denkliğinin onaylanması gerekiyor. Haliyle arkadaşım bir ilçe milli eğitime başvurusunu yapıyor. Normal prosedür için çok uzayacak bir şey yok aslında. Belgeler de tamam. Ama ne dense o ilçedeki bey işi yokuşa sürüyor ve arkadaşımı defalarca geldikleri ülkenin büyükelçiliğine gönderip duruyor. Şu imza lazım, bu da eksikmiş diye diye artık süreç bir türlü neticelenmiyor. Sonunda başka ilçeden randevu alıp oradan işlemleri bitirmek istiyorlar. Şükür ki buna gerek kalmadan il milli eğitime durumu anlatınca arkadaşıma yardımcı olmak bir randevu veriyorlar. Farkındaysanız bu yazıda bir tane isim söylemedim. Falan il, ilçe ismi vermedim. Bütün isimler bende saklı. İsterse Milli eğitim bakanlığına verebilirim. Önemli olan işlerin yürümesi ve kolaylaştırılması. Memurlar vatandaşın işini kolaylaştırmak için o görevdeler.

YAPAY ZEKÂDAN ÖĞRETMEN OLUR MU?

Öğretmenlik bir meslek midir? Bir yaşam biçimi midir? Bence ikincisi. Çünkü öğretmenliğin temelinde öğrenme ve öğretme aşkı vardır. İşiyle hemhal olma halini en çok öğretmenlikte yaşarsınız. Herkes öğretmen olabilir. Üniversite sınavına girer eğitim fakültesini kazanır ve bir alanda öğretmenlik yaparsınız. Yapay zekâ da öğretmenlik yapabilir değil mi? Bütün bilgileri sisteme yüklersiniz ve bilgiyi aktarırsınız. Ancak bu öğretmenlik olur mu tartışılır. Bazı öğretmenler var onlara öğretmen denebilir mi bu da tartışılır. Öğretmen çocuğa karakter, kimlik, kişilik kazandıran bir değerdir. Öğretmen insanlığı ile örnek olan ve insanlığı öğretendir. Çocuğun o küçücük insanın kalbine dünyayı güzelleştirsin diye doğru, iyi ve güzel tohumlar ekendir. Kızımın okulunda yeni atanan müdür yardımcısı çocuklarla teneffüste yakar top oynuyormuş. Bazen de başka oyunlar. Sohbet ediyor ve gülümsüyormuş. Hangi yapay zekâ için bir çocuk gelip bunu anlatır ki? Anlatırsa zaten dünyanın sonu geldi demektir.